Kargaşa Hali

İnegöl’de Kürtlere yönelik saldırılarla başlayan, Hatay Dörtyol’da PKK’nın dört polisi öldürmesi üzerine gelişen olaylar, Türkiye’ye tuhaf bir kargaşa görüntüsü kazandırdı.

Etnik cepheleşme, şiddet ve kaos ortamı göze çarpan manzaralar arasında.

Bu görüntüler, ülkede güvenlik ve istikrarı sağlamakla sorumlu hükümetin varlığını da tartışmalı hale getiriyor.

Dışarıdan bakıldığında son bir haftada yaşanan olayların istisnasız her insanda bıraktığı ilk izlenimler bu yönde.

Ancak tufah bir kargaşa hali bu. Kürtlerin ve Türklerin birbirine böyle kolayca düştüğünü kabul etmekte zorlanıyorum.

Çünkü en zor günlerde  (1990’lı yıllarda) bile Kürtler ve Türkler ayrı ayrı mahallelerde toplanıp birbirlerine böyle toplu meydan okumamışlardı.

Bir ilçede Kürtlerin yüzlerce işyeri ateşe verilmemişti.

Bir türlü çözemediğimiz Kürt sorunu mu bizi böyle bir aşamaya getirdi?

Artık insanlar en ufak bir kıvılcımda Türk ve Kürt olarak iki tarafa ayrılıp birbirini mi boğazlayacak.

Aklım almıyor.

Son günlerde yaşadığımız çatışmaların “kendiliğinden” vardığımız bir aşama olduğuna inanamıyorum.

Olayların görünen yüzü bize olup bitenler hakkında doğru bilgiler sunmaya yetmiyor.

Aksine bu kaos ve kargaşa gerçeği perdelemeye yarıyor.

Farklı etnik grupların iç içe yaşadığı topraklarda çatışma riski teorik olarak her zaman vardır.

Ama Kürt nüfusunun Batı’daki dağılımı ve yaygın yerleşimi göz önüne getirildiğinde, bu ülkede yakın zamana kadar etnik çatışma riskinin olmadığı da anlaşılır.

Yoksa Kürtlerle Türkler, Türkiye’nin neredeyse her köşesinde bu kadar iç içe yaşamayı tercih eder miydi?

İnegöl ve Dörtyol’da saldırıya uğrayan Kürtler’in en çarpıcı yorumu şöyle oldu: 40 yıldır burada yaşıyoruz. İlk defa böyle bir şey başımıza geliyor.Çok şaşırdık...

Yani etnik kutuplaşma ve iç savaş riski sandığımızdan da yakın bir zamanda ortaya çıktı. Son 40 yıldır bu topraklarda böyle bir tehlike yoktu.

Ama artık var.

Çünkü artık etnik savaştan iki taraftan da medet uman gruplar peyda oldu.

Bunlar, iki tarafın uçlarını temsil ediyorlar.

PKK, siyasi meşruiyet kazanamadığı için radikal bir çare olarak bu silaha yöneldi. Kürt

siyasetçileri bu durumu kabul etmekte zorlanıyorlar ama  PKK, “Çözüm olmazsa Türk-Kürt savaşı çıkar” diyerek gerçek niyetini ele verdi.  Reşadiye’de, Samsun’da, İskenderun’da ve Hatay’daki PKK eylemleri, bu yönelimin sonucudur.

Yasal zemindeki bazı Kürt siyasetçiler de Türkiye’yi iç savaşa sürükleyecek bu politikanın destekçisi durumunda. Kandil’in gölgesinden çıkmayan yeni bir siyasetçi kuşağının, DTP ve BDP’nin başına getirilmesi bunu kolaylaştırdı.

Diğer tarafta ise devletin eski sahipleri... Kaptırdıkları iktidarı AKP’den geri alabilmek için iç savaşı körüklemeyi göze aldılar. Bunların bazıları ordunun içinde, bazıları yargının, bazıları siyasi partilerin, bazıları polisin...

Açılımla birlikte “bölünüyoruz” yaygarasını koparan ve yayan bunlar. Bu lafı hergün duyuyoruz. Masum görünen bu sözün aslında gizlediği gerçek, “gerekirse bölünmeyi de göze alırız, yeter ki AKP’den kurtulalım”dır.

Hem iç savaş kartını oynayacaklar hem de bunu hükümete fatura edecekler. Başka türlü de AKP’ye güç yetirmenin mümkün olmadığını düşünüyorlar.

Bir yandan Kürt sorununun çözümüne karşı çıkıyorlar diğer yandan çatışmaları körükleyerek siyasi iradeyi türlü oyunlarla tuş etmeye çalışıyorlar.

İşte İnegöl ve Dörtyol’da çıkan olayların arkaplanında uzun süredir bu iki merkezden yapılan kışkırtmalar yatmaktadır.

kurtulustayiz@gmail.com

TARAF