HAKSÖZ-HABER
“Kadına yönelik şiddet” olgusu Türkiye’nin eskimeyen başat konularından. İstanbul Sözleşmesinin bu sorunu kökten hal edeceğini savunan söylem fazlasıyla demagojik. Nitekim bu sözleşmenin imzalanmasının üzerinden yıllar geçti ve birçok alanda uygulamada karşılık buldu ama bu durum “kadına yönelik şiddet” olgusunu bitirmek şöyle dursun azaltmadı bile.
Sözleşmeye toz kondurtmayan cenaha bakılırsa temel sorun bunun adam akıllı uygulanmaması ve siyasi malzemeye dönüştürülmesi. Nitekim yine bir 8 Mart atmosferine girilen ülkede bu söylemsel tahakküm medyanın da desteğiyle tekrar gaza basmış vaziyette.
Sözleşmenin siyaset malzemesine dönüştürüldüğü vurgusunu öne çıkaranlar kendilerinin gömüldüğü ideolojik istismarı maskelemeye çalışıyorlar. Sözleşmeyi tek çare olarak vurgularken kendilerini "kadına yönelik şiddet"in karşısında, Sözleşmeye eleştirel yaklaşanları ise "şiddetin yanında" olarak lanse ediyorlar! Siyasi muarızlarına yönelik eleştirileri de tutarlı değil. Çünkü kendileri de konuyu siyasi-ideolojik tahakküm aracı olarak kullanıyorlar. Dolayısıyla 8 Mart atmosferine girilen şu günlerde demagojik yargılarla “Kadına yönelik şiddet” olgusunu kullananların da popülist kaygılarla konuya asılmış görünenlerin de temel derdinin sorunun çözümü olmadığı, İstanbul Sözleşmesini tek çözüm olarak dayatmadaki ısrarlarından belli oluyor.
Karar gazetesinin bugünkü manşetini de (6 Mart 2021) bu zaviyeden değerlendirmek gerekiyor.
__________
Bu kadınların iki eli yakanızda
Son 32 günde 35 kadının katledilmesiyle oluşan vahşet tablosu İstanbul Sözleşmesi’nin önemini yeniden gösterdi. Şiddete karşı bir kalkan niteliğindeki belgenin tavizsiz uygulanması hayati önem taşırken Türkiye’nin hâlâ ‘çekilmeyi’ tartışması ve sözleşmenin siyasi manevra aracına dönüştürülmeye çalışılması tepki çekiyor. Toplumun her kesiminden ‘Kadın canını siyasi pazarlık masasına koymayın’ çağrıları yükseliyor.
Cezasızlık, korumasızlık tartışmaları arasında kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. Yılbaşından bu yana 48 kadın öldürüldü. Yalnızca şubatta 33 kişi canilerin kurbanı oldu.
‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ öncesinde artan vahşet İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin gündemi yeniden ısıttı. Avrupa Konseyi belgenin imzaya açılmasının onuncu yılında “Sözleşmeden çekilmek insan hakları açısından ağır bir geri adım olur” uyarısında bulundu.
İNSAN HAYATI SİYASİ PAZARLIK KONUSU HALİNE GETİRİLEMEZ
Cinayetler sürerken Türkiye’nin öncüsü olduğu halde belgeden çekilmeyi tartışması kamuoyu vicdanını yaralıyor.
SP tabanının hassas olduğu sözleşmeye ilişkin Oğuzhan Asiltürk’ün, Cumhurbaşkanı’yla görüşme sonrası “AK Partililer kaldırmak için destek bekliyor” ifadelerini kullanması ise konunun siyasi pazarlık unsuru olarak görüldüğünü ortaya koydu.
İnsanlık meselesine ‘siyasi araç’ gibi yaklaşılması tepki çekti.
2021’in ilk 64 gününde 48 kadının öldürülmesiyle oluşan katliam tablosu 8 Mart öncesi İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden gündeme taşıdı.
Kadına şiddete karşı teminat olarak gösterilen Sözleşme’nin eksizksiz uygulanması hayati önem taşırken Türkiye’nin hâlâ ‘çekilmeyi’ tartışması ve belgenin siyasi polemik malzemesi haline getirmeye çalışılması tepki çekti.
Muhalefet ve sivil toplum kuruluşları “Kadın canını siyasi pazarlık haline getirmeyin” çağrısı yaptı. Avrupa Konseyi de “Sözleşmeden çekilmek insan hakları açısından ağır bir geri adım olur” uyarısında bulundu.
Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için teminat olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nin iptali konusunda tartışmalar başlarken 2020 yılında 300 kadın kadın erkekler tarafından öldürüldü, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
2021’in ilk 64 gününde ise 48 kadın katledildi. Kadına şiddet devam ederken siyaset uygulanması beklenen İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açtı.
ASİLTÜRK TEPKİ ÇEKMİŞTİ
Bu tartışmaların en çok tepki çekenlerden biri AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un geçtiğimiz temmuz ayında söyledikleri oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabileceğini söyleyen Kurtulmuş “Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır” demişti.
Diğeri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün sözleri olmuştu. Asiltürk, şunları söyledi: “AK Parti’nin yetkilileri bana geldi ve bu sözleşmenin (İstanbul Sözleşmesi) kesinlikle kalkacağını söyledi. Lütfen siz bizi destekleyecek şekilde konuşun da bize yardımcı olun. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da görüşü kalkması yönünde.
Ben de biliyorum ifade ettiğini, kesinlikle kalkacak. Ama kalkarken onların içerisindeki bazı cahiller var, kadın hakları, madın hakları falan diyenler. Onların hepsi Türk Ceza Kanunu’nda da var diye şey ediyor. Ondan böyle rahatsızlık duyuyorlar ama kaldıracaklarını kesin olarak kendisi de ifade etti.” Açıklamalara kadınları tepki büyük oldu.
SÖZLEŞMEYİ DERBHAL UYGULAYIN
Bu tartışmalara Muhalefet ise tyepki göstermişti. 31 Aralık’ta İstanbul’da kadınlarla buluşan İYİ PArti lideri Meral Akşener, yaptığı açıklamada artan kadın cinayetleri ve şiddeti eleştirerek, İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin derhal uygulamaya koyulması gerektiğinin altını çizmişti.
Akşener “Benim hayalimdeki Türkiye’de bir kadına elini uzatan o alçağın elinin kırıldığı bir Türkiye var” demişti. 8 Mart’ın yaklaşmasıyla tekrar gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi yine tartışmaya açıltı.
KADINLARIN YAKASINDAN DÜŞÜN
Konuya bir tepki de DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan geldi. Muğla’da partililere seslenen Babacan “Kadına şiddetin en yoğun olduğu ülkelerden birisi olan Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi devletin en tepesinde, hükümette tartışma konusu haline getirilebiliyorsa gerçekten bu ülkenin geleceğine yazık.
Kabul edilebilir bir durum değil bu. Bu kültür, bu zihniyet yukarıdan aşağı, kati bir şekilde yansımalı ki Türkiye’de bu sorunu çözelim. Aksi halde bitmez. Böyle ikircikli tutumla bitmez. Siz gidin başka işlerle uğraşın, işiniz mi yok. Fakat biliyor ki bu konuda Türkiye için bir kutuplaştırma aracı.
Kadınların yakasından düşün” dedi ve ekledi: “İstanbul sözleşmesi tartışılıp duruyor. Bu sözleşme, kadına şiddeti, aile içi şiddeti önleyen tedbirler içeren bir sözleşme. Ve sözleşmenin özü şu; konu kadına şiddetse, konu aile şiddetse bunun aması, fakatı olmaz.
Kadınlar tercih ettikleri ya da yaşadıkları hayat tarzı sebebiyle şiddete maruz kaldıklarında, bunun bir hafifletici sebep olarak gösterilmesi söz konusu olamaz. Amasız fakatsız bir şiddete karşı mücadele ile ilgili bir sözleşmedir bu.”
TÜM TÜRKİYE’DE EYLEM ÇAĞRISI
Türkiye’de durdurulamayan kadına yönelik şiddet 8 Mart Dünya Kadınlar gününde sivil toplum kuruluşları tarafından protesto edilecek. 81 ilde düzenlenecek etkinliklerde öldürülen kadınların fotoğrafları taşınacak ve isimleri okunacak.
Bu büyük kitlesel tepki öncesi kadına yönelik şiddet yine can aldı. İstanbul Başakşehir’de 1 çocuk annesi 46 yaşındaki Nebahat Kurt, evinin önünde eşi emekli başçavuş Erullah Kurt tarafından başına silahla ateş edilerek ketledildi.
Acı haberi alan ailesi olay yerinde ağıtlar yakarken, polis Nebahat Kurt’u öldüren cani kocasının Ankara’ya kaçtığını belirledi. Emrullah Kurt polisleri fark edince babasının evinin önünde başına ateş ederek intihar etti.
AVRUPA KONSEYİ: SÖZLEŞMEYİ UYGULAYIN
Avrupa Konseyi, kadınların şiddete karşı korunmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasının onuncu yılında, tüm üye ülkelere Sözleşme’yi yürürlüğe sokmaları çağrısı yaptı.
Konsey Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric ve Almanya Aile Bakanı Franziska Giffey’in yayımladıkları ortak açıklamada “Önümüzdeki on yıl için ki çok daha erken gerçekleşmesini umuyoruz- Avrupa Konseyi’ne üye tüm devletlerin Sözleşme’ye taraf olması hedefini belirledik” dedi.
Açıklamada “Sözleşme ancak tam destek bulması ve hayata geçirilmesi durumunda hissedilir değişikliklere yol açabilecektir” ifadesine yer verildi. Sözleşme’den çekilmenin ‘insan hakları açısından ağır bir geri adım olacağı’ uyarısı yapıldı.