Sinan ÖN'ün yazısı:
Karar gazetesi internet sitesinde yaptığı bir açıklamayla; ‘ambargoya ve baskıya maruz kaldıklarını’ duyurdu. Her olumsuz durumu 'o-hal' koşullarıyla açıklama alışkanlığı birçok kişiyi rahatlatabilir. Oysa bir ülkede iletişim özgürlüğü üzerinde baskı, ambargo, tehdit vb. olumsuz olgular varsa, o ülkede söz söyleyebilme yetisine sahip insanların varlığından söz etmek oldukça zor!
Tek seslilik arzusu, eleştirmeyen, itiraz etmeyen toplum beklentisi ‘kral çıplak' cümlesini duymak istemese de, ilk rüzgarda çıplaklık acı bir şekilde hissedilecektir! Farklı düşünceye tahammül edememek, susturmak, çeşitli yollarla engellemek her şeyden önce toplumu sığlaştıran, güdükleştiren bir handikap!
20. yy ortalarında gazete, kitap ve dergi yanında radyo, televizyon, sinema gibi kitle iletişim araçlarının da toplum yaşamına girmesi; bilgisayar, faks ve videonun ortaya çıkışıyla iletişim özgürlüğü kavramı özellikle 1970’lerde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Bununla birlikte iletişim özgürlüğü ile arzulanan sadece yayın araçlarının kullanılmasıyla sınırlı bir durum değil, hayatın her alanında insanların görüş ve kanaatlerini belirtebilmeleri gerekiyor. Buna; ‘ilah’ olmamakla beraber, 'ilahlaştırılan' ‘ilah olmadığı dillendirilince' hakaret kabul edilip hapsedilen düşünceler de dahil tabi!