Balık yerine çıkarken denizden çocuk cesetleri; en günahsızından ve en samimi duygularım ile isyan ediyorum alayınıza şimdi.
İyilik yap at denize. Balık bilmezse halık bilir elbet. Öldürülmelerinden korkulup denize salınan çocukları da bilir bir de. İlelebet… El-Alim’dir, O. Bilir yaptıklarınızı. Ve görülecek tüm bu yaptıklarınızın hesabı.
Siz örtün hadi. Övmeye devam edin insanlığınızı! Örün ağlarınızı. Çiğneyin tüm yasaklarınızı. Yutun antlarınızı. Yiyin putlarınızı. Elleriniz ile yazdığınız insan hakları bildirgelerinizi, evcilleştirdiğiniz yunuslara yedirin. Yabani hayvan muamelesi yaptığınız savaşın çocuklarının acılarını ise bana verin.
Geçin artık. Gidin artık. Bir bitin artık.
Arkanızdan insanlığınıza tüküreyim!
Çağın aforizmal tüm kelimeleri siyasi. Acılarımın acımalarıma tükenmişliğinin ürünüdür size bu isyan cümleleri. Hey Allah’tan korkmazlar! Yahu daha hepsi birer küçücük Musa misali. Yahu hepsi birer sabi… Ya hu…!
- Not: Bu isyana Cizreli Baran da dahil. Amasız, çıkarsız, hesapsız ve duldasız baki! -
Sahi, bugün bir de günlerden Cumartesi. Ne tuhaf değil mi? Balık ile imtihan edilmiyor bu sefer Akdeniz sahilleri. Kıyıya vuran da balık değil; vaki . Duyun dağlar… Duyun dalgalar… Bari siz duyun sesimi. Kim sayacak şimdi sahile vurmuş çocukların cesetlerini? Sahile vuran deniz yıldızlarını bu kez kimse kurtaramadı mı o meşhur hikayede olduğu gibi?!
- Not: Bu isyana savaşı başlatanlar da dahil. Kim annesinin ellerine verecek dağlara bir başağı uzanmış çocuğun bedenini?! -
Yağmur bulutları nerede kaldınız? Saklayamaz oldum artık gizli gizli akıtılan bunca gözyaşını.
Evet. Bir isyandır bu. Ahirette mazeret olması için, yakılmış bir isyan: Allah belanızı versin. Allah sizi kahretsin. Allah’ım bir kez daha… Allah’ım ne olur… Allah’ım son defa şu zalimlere “aşağılık maymunlar olun” der misin?
Ey gemilere el sallayan karanlık denizin bitimsiz feneri. Söyle. Bari sen söyle! Duyabildin mi çocukların yaradan Rabbe şikayet etmeden son sözlerini… Tutabildin mi çocukların kulaç atmak için çırpınırken buza kesmeden ellerini… Öpebildin mi çocukların hüzne boğmadan o cam kırığı gözlerini… Ayrılmamışken daha ruhları bedenlerinden bağrına basabildin mi çocukları, bari onu söyle?
Vatanlarından ayrılmış ve fakat balıkların dahi boğazından geçmemiş belli ki çocukların masumlukları. Günahlarınızı ben gizlemem der gibi deniz; vatanlarından koparılan bu yetimleri… Ve dağlar vatansız tüm yetimleri… Bilerek saldık başımıza bu dertleri. Altından nasıl kalkacağız onca günahın şimdi?!
Saatler oldu nerdeyse çocuklar boğulalı.
- Not: Yıllar oldu çocukların ellerine silah tutuşturulalı. -
Sahile vuran, silahla vurulan sabilere baktık bakalı yüreğimize yumru gibi oturdu ar kırağı.
Hangi kabuk bağlayabilir ki kansız şekilde hayatlarına suskun kalanların yaralarını... Hangi sözcükler anlatabilir ki artık bunca yaşanmışlığı? Bırakın artık çocukları! Boğmayın artık çocukları! Çocuklarının ardından ağıt yakanları. Zihnimin duvarlarına çarpa çarpa kafamın içinde zonklayanları.
Ddedim ki; mazlumların gözyaşını mürekkebi yapmayan şairin elleri kurusun. - ki kuruyacakta!