Kapitalist Ekonomi Modelinin Sürdürülebilirliği Var mı?

Yazısında küresel kapitalist ekonominin sürdürülebilir olmadığını belirten Muhammed Yesilhark, faize ve vergilendirme sistemiyle ilgili yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ediyor.

Muhammed Yesilhark’ın Euronews sitesinde yayımlanan analizini ilginize sunuyoruz:

Kapitalizm Hepimizi Çöküşe Sürüklüyor; İslami Ekonomi Çare Olabilir mi?

İslam ekonomisi yüzde 2,5 zekat vergisi (başka alanlardaki daha düşük vergileriyle) ile bize dünyadaki sosyal eşitsizliğin çözüm yoluna dair bir ipucu verdiğini düşünüyorum. Ayrıca yüksek faizli işlerin yasaklanması ve faiz tabanlı tasarruf hesaplarından uzaklaşmanın teşvik edilmesi küresel ekonomiyi canlandırabilir. Bunlar sadece İslami ekonomi kavramları değil, evrensel anlamda geleneksel İbrahimi etik kurallarıdır ve hepimizin gerçek anlamda açık piyasadan faydalanabilmesi için sağduyulu bir yoldur.

Dalio'nun açıklamaları sadece güçlü kelimelerle ifade edildiği için değil günümüz haber iklimine de gayet uygun olduğu için de önem arz ediyor. Bu sözler dünyanın belki de en başarılı hedge fon yöneticisi olan Dalia'dan geliyor olması nedeniyle daha anlamlı hale geliyor. Bazı iş arkadaşlarım bu açıklamaların Papa'nın Katolik inancının çöküyor olduğunu söylemesiyle eş değer olduğu yorumunda bulunmuştu.

Dalio'nun sözleri küresel zenginlerin en kutsal yazılı olmayan kurallarından biri olan "Eğer ondan oldukça fazla faydalandı isen kaptalizmi eleştirmezsin" kuralını ihlal ettiği için de şok etkisi daha büyük oldu. Sistemi protesto etmek - ya da en azından memnuniyetsizliğini dillendirmek - sadece fakirlerin sahip olabileceği bir lüks. Temizlikçilerin ya da Uber sürücülerinin eşitsizliğe kızgın olmaları normal karşılanıyor. Dünyanın en zenginlerinin kamuya açık bir şekilde kendi başarılarını borçlu oldukları düzenin "Amerikan Rüyasını sağlayamadığını" söylemesi çok daha az normal bir durum.

"Zenginler protesto edemez" kuralı milyarderlerin sorumluluk duygularını, hüsranlarını hatta suçluluk duygularını hayırseverliğe kanalize etmelerine yol açıyor. Bu da, zenginlerin bırakın problemlerin çıkış kaynaklarını bu konuları dahi nadiren tartıştıklarını görmemiz anlamına geliyor. Sorunların kökenleri birçoğumuzun fark ettiğinden çok daha derinlere gidiyor ve bunlar ele almamız sadece ekonomilerimizi değil politikalarımızı ve değerlerimizi de gözden geçirmeyi gerektiriyor.

Çoğumuz sınıflar arası büyük boşlukların olmadığı bir sosyal düzen istiyoruz. Maalesef, kumarhane kapitalizmi ve yüksek faizli tüketim ürünleri bölünmeleri arttırdıkça bu sınıflar arası boşluk giderek genişliyor.

Karşılıklı saygı ve şefkatin olduğu toplumlar yaratabilmek için elit sınıf ve kalabalıklar arasında uzlaşmaya imkan sağlayacak bir ortama ihtiyacımız var. Bunu başarmanın tek yolu da İslam'ın temel şartlarından biri olan ve günümüz sorunlarına etkin bir çözüm sunan zekat gibi varlık vergileridir. Ama ilk olarak çöken kapitalizmi reforme etmek için iki şeyi düzeltmemiz gerekiyor: vergilendirme ve faiz sistemi.

Vergilendirme konusu küresel vergilendirme sisteminin artık işe yaramadığı yönünde giderek yükselen bir fikir olduğu ve tamamen zıvanadan çıkmış olduğu için eleştiri daha kolay. Bir dizi vergiden kaçınma taktikleri, vergi cennetleri ve göreceli olarak daha masum olan transfer fiyatlandırmaları yoluyla zengin bireyler ve onlara ait şirketler sahip oldukları varlıklar üzerinden ya hiç ya da çok az vergi ödüyorlar.

Etkin varlık vergilerinin olmadığı durumlarda hükümetler de çareyi tüketim vergisi ve veraset vergisi gibi belki de adil olmayan bir şekilde fakirleri hedef alan vergileri hayata geçirmekte buluyorlar. Bu vergilerin bazılarının adaletsizliği vergiden kaçınmayı daha da normalleştiriyor ve toplumu daha da çok kutuplaştırıyor.

Faiz sistemini eleştirmek ise çok daha tartışmalı bir konu. İnsanların çoğu paraya sahip olmanın sıfır ya da sıfıra yakın bir risk taşıyan başlı başına doğal bir değeri olması gerektiğine inanıyor. Ama gelişmiş dünyada yayılan eksi faizler yayılırken, bir çok ülkede çok düşük seviyelere gerileyen faiz oranları tüketicileri tasarrufa teşvik eden bir araç olmaktan uzaklaşıyor. Kısacası, Deutsche Bank'tan Jim Reid'ın geçen yılki araştırma raporunda söylediği gibi "Banknot Paranın Sonunun Başlangıcı"na şahit oluyor olabiliriz.

Bu nedenle, halihazırdaki basılı baknot para sistemimizin kendini bir gözden geçirmesi gerekebilir. Son tahlilde, küresel ekonomi tarihine bakıldığında banknot para sistemine bir deney gözüyle bakılabilir çünkü insanlık çok uzun bir süre altın ve gümüşe dayalı fiziksel paraya dayalı bir şekilde yaşadı. Halihazırdaki dijital para destekçileri (nam-ı diğer Bitcoin maksimalistleri) uluslar üstü matematiğe, yani sayısal altına, dayalı yeni bir değer formu önerdiklerini savunuyor.

Öte yandan İslam ekonomisi her iki sorunun çözümü için de ipuçları sunuyor. Zekat, ya da İslami bağış, yıllık yüzde 2,5 gibi basit ve şeffaf bir varlık vergisi konumunda. Sadece dünya genelinde 10 trilyon dolarlık varlığın tutulduğu tahmin edilen vergi cennetlerini ele alalım. Bunlar üzerinden zekat ödendiğini (belkide bir vergi barışı şeklinde) düşünürseniz her yıl dünyanın en fakir bölgelerine ve en kıymetli amaçlara 250 milyar dolar akacağı anlamına gelir.

Bununla birlikte diğer vergiler de kaldırılmalı ya da azaltılmalı. Varlık vergisi karşılığında, İslami ekonomi veraset de dahil diğer bütün alanlarda neredeyse sıfıra yakın vergilendirme öngörüyor.

Faiz probleminin çözümü ise daha aşamalı bir biçimde olacaktır ve daha önce belirttiğim gibi şu anda kullanılan para sisteminin tamamen gözden geçirilmesini gerektirecektir. Küresel anlamda faizlerin tamamen yasaklanması gibi bir durum göremiyorum ama özellikle düşük faizlerin uygulandığı ülkelerde hükümetler işe başka yatırım yöntemlerini teşvik etmek ve fahiş faiz getirisi sağlayan yatırımlar ve işlerde kuralları sıkılaştırarak işe başlayabilir.

Bu adımların bazıları çok sert görünebilir ama Arapça kökenli terminolojiyi kaldırdığımızda, zekat gibi kavramlar ekonomilerimizi modern kapitalizm mimarisinin öngördüğü daha sağduyu merkezli, şeffaf ve adil bir sistem haline getirebilir.

Odadaki en zengin kişi oyun hileli diyorsa, kuralları değiştirmenin zamanı gelmiş demektir.

*Muhammed Yesilhark, Birleşik Krallık Ulusal Zekat Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi ve Q2Q Capital Yatırım Direktörü

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!