Onların kimin taşeronu olduğu bilmiyorum. Kola kutuları, cips paketlerinin markalarına bakılırsa ABD, Üsküdar’daki sokağımızın iç işlerine de karışıyor galiba.
Ama bu taşeron çöplerin yerini tesbit için onların anlık istihbaratına da, İsrail’in Heronlarına da ihtiyacımız yok. Sokağın her köşesine saklanmış çöplerin tek tek koordinatları elimde. Çünkü 20 gündür her sabah kalktığımda geçen sabah bıraktığım yerde buluyorum onları. Onlara o kadar alıştık ki bazen biri her zamanki yerinde olmayınca, “Yoksa sokağımıza işgalci Üsküdar Belediyesi’nin kötü kalpli çöpçüleri mi uğradı” diye endişeye kapılıyoruz. Bira şişeleri, uçuşan poşetler artık çocuklarımız gibi olduğundan da birbirinden plastik, kâğıt, cam, pil diye ayırt edemiyoruz.
Geçen ay Üsküdar Belediyesi’ni çöplerimizi gelip süpürmeleri konusunda arayıp ikna ederek yaptığım ayrımcılığın farkındayım. Ben düşünmüştüm ki kalbi kırık şişeler, ağlamaktan çatlamış çekirdekler, sıkıntıdan patlamış cips paketleri birbirinden ayrılmasın, gelip onları da arkadaşlarının yanına götürsünler.
Ama görüştüğüm Belediye Başkan Yardımcısı’ndan temizlik işlerine bakan hemen hemen tüm yetkililere kadar herkes beni çöplerin doğdukları ve alıştıkları topraklarda kalmasının onlar için en doğrusu olacağı konusunda ikna etti.
Son olarak beni bağladıkları taşeron temizlik şirketinin yetkilisinin anlattıkları karşısında ise az kalsın ağlayacaktım. Üsküdar’ın her yerinde ilgiye ve bakıma ihtiyacı olan ne kadar çöp varmış. Şirket yetkilisi bu çöplerin sorunlarıyla ilgilenecek ellerinde yeterince psikolog, aile terapisti olmamasından, parasızlıktan, belediyenin kendilerine hiç kaynak vermediğinden şikâyet etti bana.
“Sorması belki ayıp ama bu kutsal görevi büyük bir fedakârlıkla yapan hangi şirket” diye sordum. İstanbul’da Üsküdar dışında Beyoğlu, Kâğıthane, Esenyurt, Sarıyer’deki çöplere mentorluk yaptığını öğrendiğim “Albayrak Temizlik” cevabını duyunca, sessizce “anlıyorum sizi” diyebildim.
“O temizlik ihalelerini alarak ne kadar büyük bir sevap işlediğinizi bilemezsiniz” dedim ve telefon numaramı bırakarak “İhtiyacınız olduğunda beni arayın seve seve gönüllü olmaya hazırım” diyerek telefonu kapattım.
Birazdan çöpleri yerinde görmek için iki uzman görevli hassas süpürgeleriyle birlikte sokağımıza geldi. Neyse ki sokağın daha az çöplerin olduğu aşağı bölümünden laboratuarlarda incelemek üzere birkaç çöpü aldıktan sonra geri kalan çöpleri biz sevenlerine bağışlayarak olay yerini terk ettiler.
Yine de ben “Ama çöpler burada mutlu değil, her an biri üzerlerine basıp onlara zarar verebilir, sokakta oynayan çocuklar cam kırıklarının kalbini daha da kırabilir” diyerek ısrarcı olunca Belediye Başkanı ile görüşmem gerektiğini söylediler. Bir kez aradım, ama herhalde başka çöplerin sorunlarını çözmekle uğraştığı için bana dönmedi.
Ve bu sabah gelirken çöpleri yine eski yerlerinde akşam yağmış yağmurdan sırılsıklam olmuş olarak görünce vicdanım sızladı ve artık bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Artık tek ümidim bizim çöplerin de başını sokacakları bir evleri olması için TOKİ’nin devreye girmesi.
Eğer bu pazar günü sizin de yolunuz Üsküdar Sultantepe Mahallesi’ne düşerse sokağımızda uçuşarak bize keyifli anlar yaşatan, yaşam sevinciyle dolu çöplerimizi mutlaka gelip görün derim. Çocuklarınızla keyifli yaşam dakikaları geçireceğinizi garanti ediyorum. Hatta giderken yanınıza hatıra olarak onlardan birer parça da alıp evinize götürebilirsiniz.
Bu arada hemen söyleyeyim: Bu yazı üzerine Üsküdar Belediyesi ve Albayrak Temizlik koalisyonu çöplerimizi sıcak yuvalarından ayırmak için sokağımızın yolunu bulup ani bir baskın yaparlarsa mahalleliler olarak sonuna kadar direneceğiz.
Gerekirse çöplerin üzerine birer Atatürk büstü ve Türk bayrağı bile dikeriz ama onlara teslim etmeyiz.
Bu da böyle biline...
TARAF