Kapatılma davası açılacağı belliydi

Ali Bulaç

Yargıtay Başsavcısının AK Parti'yi kapattırmak amacıyla açtığı davayı Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle kabul etti. Böylelikle dava süreci başlamış oldu.

Gelişmeleri yakından takip edenlerin açıkça müşahede edip ifade ettikleri üzere, söz konusu dava "siyasi"dir. Bir şekilde AK Parti iktidarına son vermek isteyen çevreler çeşitli enstrüman veya yöntemleri kullanmaktadırlar. Ergenekon olayında ise, iddianame metninin bugün bazı tutukluların bilgisayarında bulunmuş olması akla birtakım istifhamları getirmektedir.

Şunun altını çizmek gerekir ki, AK Parti hakkında kapatma davası açılacağı belliydi. Bu "perşembenin çarşambadan gelişi" misali ayan beyandı. Geçtiğimiz sene 27 Nisan e-muhtırası Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine düştükten birkaç gün sonra "AK Parti hakkında kapatılma davası açılmasının söz konusu olduğunu" söylemiştim. Benimle gelişmeler hakkında bir konuşma yapan Gerçek Hayat Dergisi (2 Mayıs 2007), "Bundan sonra ne gibi gelişmeler olabilir?" diye sorduğunda "Kapatma davası açılmasının gündemde olduğunu" belirttim.

Söz konusu konuşma çeşitli internet sitelerinde dolaşmaya başlayınca, AK Parti'nin üst kademelerinden beni aradılar. Beni acilen arayan Hayati Yazıcı'ydı.

1971'den beri tanıdığım Hayati Yazıcı –tabii ki birçok  siyasetçi gibi değişmişti- öfkeli bir ses tonuyla "Bunu nerden çıkarıyorsun?" diye –adeta çıkışır gibi- sordu. Ben de:

-Takip etmiyor musunuz, geçen Cuma akşamı Kanaltürk'te Hulki Cevizoğlu programında konuşan eski Yargıtay Başkanı Sabahattin Kanadoğlu 'AK Parti'yi kapattırma davasıyla ilgili dosya tekemmül etmiş durumda. Bundan sonra yapılacak iş davanın açılması olacak' diyordu, dedim. Ve şunu ekledim:

"Bir darbe sürecindeyiz, sürecin hukuk sözcüsü Kanadoğu, siyasi sözcüsü Hüsamettin Cindoruk'tur, bu ikisini yakından takip etmek lazım."

 Kendinden emin bir biçimde Yazıcı

 -Kardeşim, yok öyle şey, böyle şeyler yazacaksanız, önce bize sorun, dedi.

 İçimden "Ya sabır" dedim. Ona: "Sayın Yazıcı, bunu sen Hürriyet veya Milliyet'ten herhangi bir yazara söyleyebilir misin? Biz yazımızı yazmadan, düşüncelerimizi açıklamadan önce sizi arayıp onay mı alacağız?" diyecek oldum, vazgeçtim.

 Bir kere daha anladım ki, bu arkadaşların kibri, aldırışsızlığa varan özgüvenleri onları gerçeklik dünyasından bir ölçüde koparmış bulunuyor.

 Oysa en az bir sene öncesinden AK Parti hakkında yürütülecek kampanyanın bundan sonraki ayağının "kapatma davası" olacağı belliydi. Bunu siyasi gelişmeleri yakından takip eden M. Ali Metinyurt –ki o da Yazıcı'nın en yakın arkadışıdır- ile de bir keresinde müzakeresini yaptığımı hatırlıyorum, Metinyurt benden başka kaç kişiyle neredeyse bahse girerek uyarıda bulunuyordu.

 Sonunda Mart-2008'de kapatma davası açıldı.

 Tabii ki bunları "nasıl haklı çıktığımızı" anlatmak için yazmıyorum, böyle bir şey hem edep dışıdır hem akıl sağlığına zarar verir. Ama burada hırsızın yaptıklarına karşı "ev sahibinin ihmali"ni hatırlamak ve hatırlatmakta zaruret var. Yüzde 47, başka bir deyişle 16,5 milyon oy almış bir parti bir anda kapatma davasıyla karşı karşıya gelebiliyorsa –ki her zaman onu kaptırtmak isteyenler olacağı hesaba katılmalı-, bu partinin 6 senedir neden gerekli anayasal tedbirleri almadığı, halkın ona 3 Kasım 2002 ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinde verdiği yüksek oy desteğini nasıl oluyor da meşru bir biçimde kullanarak gerekli değişiklikleri yapmadığı sorulabilir.

Burada AK Parti'deki karar vericiler, ya halk dışında 'bir takım ilave destekler'e sahip olduklarını düşünüp hiç kimsenin artık onlara güçlerinin yetmediğini düşündüler veya partiye yol haritası çizen kurmaylar Türkiye'deki siyasetin ana kodları konusunda yeterli analiz kabiliyetine sahip olmadıkları için muhtemel gelişmeleri kestiremediler. Her iki durumda da bu büyük bir kusur söz konusudur.

Dünya Bülteni