Kandırılmak

Ahmet Altan

Bu nedir Allah aşkına?

İnsanlar bu ülkede kezzapla yıkanır gibi yaşıyorlar.

Her an acı, her an keder, her an düşmanlık, her an öfke.

Biliyor musunuz, aslında bizim olmayan acıları yaşatıyorlar bize.

Çok daha güzel ve huzurlu bir hayatımız olabilirdi.

Niye çekiyoruz biz bu acıları?

Neden insanlar birbirlerini öldürüp duruyorlar?

Yirmi beş yıldır savaş sürüyor.

Niye savaşıyoruz?

Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyorlarmış.

Ne olur eşit olurlarsa?

Demli bir çayın tadı mı değişir, daha mı arzulu sevişirler, denizin kokusu mu azalır, günbatımında güneşin rengi mi solar?

Ne eksilir?

Tam aksine hayat çoğalır.

‘Eşit olmayacağız’ demek, ‘biz efendi olacağız’ demek.

Bütün Türklere sormak istiyorum.

Siz Kürtlerle eşit olmadığınız için gerçekten bu ülkenin efendisi olabiliyor musunuz?

Yolda bir polis görseniz ödünüz patlar.

Bir asker sizi sertçe azarlasa sesinizi çıkartamazsınız.

Hakkınızı elinizden alsalar hakkınızı arayamazsınız.

Hangi efendilik Allah rızası için?

Sizi kandırdıklarını hiç düşünmüyor musunuz?

Aslında sizin de köle olduğunuzu size fark ettirmemek için diyorlar ki: ‘siz Küerlerden üstünsünüz, onlarla eşit olmayın’

İnanıyoruz bu lafa.

Kürtlerle hiç eşit olmadık, peki ne zaman bu ülkenin içinde bir ‘efendi’ gibi dolaşabildik biz?

Bir mahkemeye gitsek hakkımızda hukuka uygun karar çıkacağına mı eminiz?

Emeğimizin karşılığını mı alıyoruz?

Yaşamanın güzel bir şey olduğunu mu fark edebiliyoruz?

Kürtleri eziyorlar.

Türkleri kandırıyorlar.

Tepedeki şatoda oturanlar hep aynı adamlar, aynı üniformalar.

Biz aşağıda birbirimizi öldürüyoruz.

Bir barışma fırsatı çıkarsa, düşmanlığı artırmak için cinayetleri çoğaltıveriyorlar.

Türkler ‘biz Kürtlerle eşitiz’ dese ne olacak?

Hayatından ne eksilecek Türklerin?

Kürtler Kürtçe konuşursa, sevdiğiniz insan sizi daha mı az sevecek?

İbadetiniz mi sakatlanacak?

Günahlarınız mı artacak?

Ne olacak gerçekten?

Biri bana, Türklerin Kürtlerle eşit olmasının sokakta dolaşan Türklere zararının ne olduğunu söylesin.

Geceleri cami ışıklarının içinde dönüp duran kuşları izlemekten daha mı aza hoşlanacaksınız?

İri bir domatesi tuzlayıp ısırdığınızda daha mı aza zevk alacaksınız?

Meyvelerin kokusu mu azalacak?

Karpuz keserken duyduğunuz o tırtıllı hışırtı daha mı aza hatırlatacak size çocukluğunuzu?

Pıtır pıtır koşturan çıplak ayaklı bir bebek gördüğünüzde yüzünüzde beliren gülümseme mi kaybolacak?

Neyiniz eksilecek?

‘Eşit olmayacağız’ demek, neler eksiltiyor peki?

Ölen çocukları eksiltiyor.

Hayattan tat almayı eksiltiyor.

Huzuru eksiltiyor.

Mutluluğu eksiltiyor.

Zenginliği eksiltiyor.

Güveni eksiltiyor.

‘Efendi’de olmuyorsunuz, bir ülkenin efendisi böyle olunmaz çünkü.

Kürtler çocuklarını Kürtçe okutamadığı için sizin bu ülkedeki gücünüz artmıyor.

Aslında ‘eşit olmamak’ için sürdürülen bu savaş öyle acıklı ki…
Çünkü eşitsiniz.

Kölelikte eşitsiniz, ezilmekte eşitsiniz, horlanmakta eşitsiniz.

Eşit olmayan birileri var elbette ama onlar sizler değilsiniz.

Onlar siyah arabalarında flamalarını rüzgarlandırarak dolaşıyorlar, onları görmüyorsunuz bile.

Sizi kandırıyorlar.

İnsafsızca kandırıyorlar sizi.

‘Birer köle olduğunuzu’ anlamamanız için size Kürtleri gösterip, ‘onlar köle, sen efendisin’ diyorlar.

İnanıyor musunuz buna?

Efendi olmak demli bir çayı huzurla içmektir, içebiliyor musunuz?

Korkmadan, endişelenmeden, güvenle şöyle arkanıza yaslanıp bir bardak çay içebiliyor musunuz?

Eşitsiniz, çünkü kimse huzurla içemiyor o bir bardak çayı.

Böylesine eşitken, ‘biz üstünüz’ diye neden böyle çırpınıyorsunuz?

TARAF