PÇDK. Dilbilgisi derslerinden tanıdık gelebilecek bu harfler. Partî Çareserî Dîmukratî Kurdistan’ın kısaltması. Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi, PKK’nın Irak Kürdistan Bölgesi’nde 2002’den beri faaliyette olan legal siyasi partisi. Parti, 21 Eylül günkü Kürdistan Genel Seçimlerine girdi. Ama sonuç tam bir hüsran oldu. Oy kullanan 1.968.775 seçmenden sadece 3.605’inin oyunu alabildi. Türkmen ve Süryani partilerin, Kürt liberallerin, Kürt sosyal demokratların, Kürt komünistlerinin bile gerisinde kaldı.
Peki, dört parçada Kürdistan kurmak için yola çıkan 35 yıllık bir hareket, 20 yıldır bulunduğu, uzun yıllardır kurmay kadrosunun yaşadığı, adı resmen Kürdistan olan tek özgür parçadaki seçimlerde sandığa giden Kürtlerin oylarını neden alamadı?
Çünkü PKK hâlâ bir kır örgütü. Ve 35 yıldır sadece mağduriyetler üzerinden siyaset yaparak büyümüş bir örgüt.
Siyaseti, Ankara’da Türk solundan Mahir Çayan’ın kır gerillası stratejilerinden etkilenmiş gençlerin kurduğu bir örgüt.. Çayan’a göre tek yol, normal şartlarda isyan etmesi gereken halkla devlet arasındaki uzlaşmayı sağlayan “suni denge”nin, PASS (Politikleşmiş Askerî Strateji) ile bozulmasıdır. Özetle; Devletin kötü yüzü halka gösterilmeli, devlet çatışma siyaseti ile halkla karşı karşıya getirilmeli, doğacak mağduriyetler üzerinden de halk örgütlenip, öncü savaşı katılmalı.
PKK, 35 yıl boyunca büyük askerî ve siyasi kazanımları değil, devletin ve bu çatışma siyasetinin oluşturduğu mağduriyetlerle büyüdü. Ama bu askerî strateji ve yetenek şehirlerde somut bir siyasi kazanıma dönüşemedi.
Yapabilirdi ama yapmadı değil. Dindar Kürtler arasında güçlenen Kürt milliyetçiliğinin çözüm sürecindeki PKK’ya yönelik Kürdistan idealinden vazgeçme eleştirisi o yüzden haksız. Çünkü PKK, bir devlet kurmak için bir silahlı örgütün yapması gereken her şeyi yaptı. 1992’de Hakkari, Şırnak’ın içinde olduğu topraklarda Botan-Behdinan Savaş Hükümeti’ni ilan etti. Kürdistan Ulusal Meclisi’ni kurdu. Silahlı gücünün adını değiştirdi, Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu’nu kurdu. Şırnak’ı ele geçirmek için halk isyanı başlattı, Kuzey Irak’ta Türk ordusu ve Barzani güçlerine karşı gerilla taktiklerini bırakıp bir ordu gibi cephe savaşı yürüttü. Ama büyük kayıplar yaşayıp kaybetti. Öcalan, Kürdistan iddiasından vazgeçtiklerini açıkladı, ardından 1993 ateşkesi ve görüşmeleri başladı.
Savaşın yeniden başlamasından sonra bir önceki yenilginin esas sebebinin PKK’nın bir kır örgütü olmayı aşamaması olduğunu gören Öcalan şehir örgütlenmesi ERNK’yı kurdu. 93-96 yılları arasındaki kirli savaş döneminde devletin ana politikası da PKK’yı şehre sokmamak, kırda izole etmekti. Şehir ortasındaki fail-i meçhulllerin, köy boşaltmaların, zorunlu göçün arkasındaki strateji buydu. PKK’nın Kürdistan stratejisi 1996’da bir kez daha yenildi. Ardından 98 barış süreci geldi. Ve PKK kurmak için her şeyi denediği Kürdistan idealinden zorunlu olarak resmen vazgeçti.
Daha sonra da en sonuncusu 2011’de olmak üzere Devrimci Halk Savaşlarını deneyen PKK’nın bu girişimleri de başarısızlıkla ve büyük kayıplarla sonuçlandı. Şemdinli’de 400 kilometrekarelerin, bayrak dikilen alanların ömrü birkaç günden fazla olamadı.
PKK’nın bir kır hareketi olarak kalmasının tek sebebi, ideolojik açmazları, devletin politikaları değildi. Sosyoloji de ona yardım etmedi. Kırdan kente göç arttı, şehirde yüzü dağa bakan bir siyasetin ötesinde somut bir proje ortaya koyamayan örgüt şehirli yeni sosyolojiyi yakalayamadı. Devletin süren inkâr politikaları, onun meydana getirdiği mağduriyetler dışında pozitif bir siyasi gündemle şehirleri mobilize edemedi.
Ve günün sonunda artık bir Kürt için mağduriyetin bittiği, adı Kürdistan olan bir coğrafyadaki seçimlerde bu eski siyasetin karşılığı ancak yüzde 0.5 oldu. Silahın gücüne sıklıkla referans gösterilen Rojava’da olan da Duran Kalkan’ın söylediği gibi “savaşla kazanılmayan, doğru siyasetin başarısı”ydı. Suriye devleti o alanı bıraktığı için, yeni bir cephe açmak istemediğinden kazanılmış bir alan Rojava.
Bu yüzden bugün çözüm süreci önündeki en büyük engellerden biri PKK’nın hâlâ bir kır örgütü olması, kendisini ovada, artık mağduriyetlerin bittiği şehirlerde sivil siyasete hazır hissetmemesi. Yerel seçimlere kadar tam olarak çekilmeme eğiliminin arkasında da bu siyaset korkusu var.
Demokratikleşme paketiyle devlet siyaset alanının kapılarını açmış oldu. Meclis’te grubu, yüz belediyesi, eğitimli insan kitlesiyle silahlı gücünün üstünde bir siyasi gücü olan bir hareket için siyasete bir teşvik paketi bu aslında. Buna en çok kafası yatan da artık eski kır gerillası tezleri yerine siyasetin varoluşal bir eylem olduğunu düşünen Arendt okuyan Öcalan. Belki devlet Kandil’e de havadan Arendt kitapları atmalı...