Kanal D’den ‘şerefli sıkma’lar!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Aydın Doğan medyasını izliyorsunuz. Bir yandan Ergenekon’u sulandırmaya çalışırlarken, bir yandan da devletin derin isimlerini ekrana çıkartıp, Ergenekon yanlısı propaganda yapıyorlar..

Kendim izlemesem, birisi bana aktarsa, kesinlikle inanmayacağım cümleleri, Kanal D ekranından, milyonlara seyrettiriyorlar!

RTÜK’ü, başkanı aleyhindeki yayınlarla baskı altına aldılar ya.. Aleyhlerinde ne soruşturma açılıyor, ne de bir ceza verilmesi gündeme geliyor. Onlar da meydanı boş bulmuşlar, kafalarına estiği gibi yayın yapıyorlar..

Şu rezalete bakın!

Emekli albay Aziz Ergen’i ana haber bültenine çıkarmışlar, intihar ettiği açıklanan Abdülkerim Kırca ile ilgili konuşturuyorlar!

Ne diyor emekli albay, iddialara bir açıklık mı getiriyor?

Hayır..

Bilinmeyen bir olayı anlatıp, kendi şahit olduğu olaylardan hareketle tahminlerini kamuoyuna aktararak, değişik bir yorum mu getiriyor?

Hayır..

Tecrübelerini televizyon ekranından halka yansıtarak, yaşanan gelişmelere daha mantıklı izahlar getirmemize yardımcı mı oluyor?

Hayır!

Ya ne yapıyor?

Sokak kabadayılarının argo kavramları ile konuşup, insanları “silahlı gösterilere” davet ediyor!

Benim kanaatim intihar olmasa da, haydi onların açıklamalarını kabul edelim, Abdülkerim Kırca’nın intihar ettiğini varsayıp, tartışmanın o bölümünü es geçelim....

Es geçelim de, şu ifadelere bir bakar mısınız?

Aynen şöyle konuşuyor, emekli albay, Kanal D ekranından:

“Buradan Abdülkadir Aygan’a sesleniyorum. Albayım (Abdülkerim Kırca) onurlu bir görevi yerine getirdi. Şakağına sıktı. Senin de bu kanda parmağın var. Güneydoğulu kadınları, çocukları öldürdün. Sen de şakağına sık. Namusun varsa sık!”

Hayret ki ne hayret!..

“Şakağa sıkmak” (kendi şakağına da olsa), bir emekli albay tarafından nasıl “vazife” olarak görülür?

“Şakağına sıkmak”, bir televizyon ekranından, “onurlu” bir görev olarak nasıl gösterilir?

Karşınızdaki bir insana, “şakağına sıkma” daveti, nasıl yapılır?

Karşınızdaki insana, şakağına sıkma daveti yapılırken, “Sen de şerefli bir görevi yerine getir” yorumu nasıl yapılır?

Evet, RTÜK’teki 7-8 milyar maaş alıp, birbirleri ile uğraşan üyelere soruyorum: “Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz, hangi televizyonu seyrediyorsunuz?”

“Evet beyler, görmediniz mi bu yayınları?. İzlemediniz mi bu rezalet ifadeleri!”

TSK’da 20 yıl görev yapmış bir subayın ağzından çıkan şu sözlere bakın..

Bakın ve Kanal D’nin buna çanak tutmasından RTÜK’ün hiçbir şey olmamış gibi yaşananları sessizce izlemesine kadar tekrarlanan skandalları takip edin!

Ergenekon’un medya ayağı ile nasıl normalleştirildiğini izleyin..

Bir zamanlar, mafya babaları ekranlara çıkartılıp konuşturuluyordu..

Buna “Habercilik” deniliyordu!.

“Basının haber verme hakkı kutsaldır” deniliyor, mafyanın propagandası yapılıyordu!

Şimdi de, “şakağa sıkma”nın “onurlu bir görev” olduğu anlatımları yapılıyor!

Ve ben tekrar başa dönüyorum, merak ediyorum: “Şakağa sıkmak, niçin onurlu bir görev olsun?”

Öyle ya, Abdülkerim Kırca hakkında, olumsuz iddialar varsa, o iddialar yalan ve iftira ise, “şakağa sıkmak” niye onurlu görev olsun?

İnsanların aklına, “Acaba iddialar doğru muydu ki, intihar etti?” sorusunu getirmek, nasıl onurlu bir görev görülebilir?

Aleyhinde bir iftira atılan insanın, hele hele bugünkü gibi kartel medyası da arkasında ise, “şakağına sıkma” yerine, çatır çatır gerçekleri anlatıp, iftiracılardan hesap sorması gerekmez mi?

Abdülkerim albay, öyle yapmıyor, hesap sormuyor.. Şakağına sıkıyor..

Haydi onun tam niyetini artık öğrenemeyiz..

İyi de, Aziz albay niçin, “Şakağına sıkmak, onurlu bir görevdir” yorumunda bulunuyor?

Yoksa Aziz albayın bazı bildikleri mi var?

“Abdülkerim albay, mahkemede konuşmak yerine, gerçekleri anlatıp, olayların aydınlığa kavuşmasının sağlanması yerine, şakağına sıkıp, konuşmamayı tercih etti. Kendisine emir verenleri deşifre etmedi” mi denilmek isteniyor?

“Abdülkerim albay, suçları işlerken, onu koruyan, kollayan amirlerini ele vermedi, sen ise suç işleyenleri açıklıyor, ihanet ediyorsun” mu demek istiyor, Aziz albay?

Evet, başka ne anlamı olabilir, “şakağına sıkma”nın “görev” olarak yorumlanmasının!

Demek ki algılama böyle..

Suçlu olarak gördüğün kişiyi, mahkemeye çıkartma yerine, kendin kafasına sıkacaksın.. Bunu bir görev olarak kabul edeceksin.. Gerektiğinde de, kendi şakağına sıkacaksın, kimseyi ele vermeyeceksin!

Aziz albayın ifadesinden benim anladığım bu!

Öyle ki, sadece “görev” değil bu!

“Onurlu bir görev”!..

Gerektiğinde başkasının, gerektiğinde kendi kafana sıkmak, “onurlu bir görev” olarak televizyon ekranlarından gösteriliyorsa, “Ergenekon”un daha neyini tartışıyoruz ki biz?

İşte bas bas bağırıyor adam: “Namuslu isen, sık şakağına”!

Namuslu olanlar, “şakağına sıkıyorlar”mış!

Namussuzlar ise, intihar etmeyip, yaşamayı tercih ediyorlarmış!

Bunu söyleyenlerin, bunu söyletenlerin olduğu bir ülkede, gerçekten Ergenekon’dan şüphe eden var mı acaba?

VAKİT