İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Muhammet Celal Kul, kamuda başörtüsü özgürlüğü için bir düzenleme yapmayı ertelemeyi düşünen siyasilere şunu önerdi: “Kılacak olduğunuz öğle ve ikindi namazınızı, ekmeğinizden olma korkusuyla ertelediğinizi düşünün. Yapabilir misiniz? Kamuda çalışanlar başörtülerini her öğlen, her ikindi çıkarıyorlar.”
Kamu Kurumlarındaki Başörtüsü Yasağı
MUHAMMET CELAL KUL / ZAMAN
2 Ocak 2013 tarihinde Eğitim Bir-Sen öncülüğünde kamu kurumlarındaki başörtüsü yasağına dikkat çeken bir protesto gerçekleştirildi. Bu kapsamda öğretmenler serbest kıyafetle ve başörtüsüyle derslere girdiler.
Aynı gün saat 16.00'da TV5 kanalında canlı yayında durumu değerlendiren Eğitim Bir-Sen yetkilisi öğretmenlerin çok olumlu tepkiler aldığını ve bazı öğretmenlerin sınıfta ayakta alkışlandığını belirtti. Devamında ise öğretmenlere bu “fiilî durumu yani derslere başörtüsüyle girmeyi” devam ettirme çağrısında bulundu. Biz de bu yazıda durumun politiko-juridik yani siyasi-hukuksal çerçevesinden incelemeye gayret edeceğiz.
Öncelikle belirtmeliyiz ki uygulamada öğretmenleri ve diğer kamu personelini işlerini başörtüsüyle yapmaktan alıkoyan hüküm, bir kanunda değil fakat “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” adlı düzenlemede yer almaktadır. 1982 yılında yayınlanan bu yönetmeliğin 3.1.2002 tarihinde değişikliğe tabi tutulan 5(a) hükmü kadınlar için şu ibareyi öngörüyor: “görev mahallinde baş daima açık…” Bu yönetmeliğin alıntılanan hükmü Anayasa'mızın 13. maddesinde öngörülen ve temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğini öngören hükmüne aykırıdır. Zira inanç özgürlüğü temel hak ve özgürlüklerdendir. Dolayısıyla, diyelim ki böyle bir sınırlama getirilecekse (ki bunun orantılılığı ve gerekliliği tartışılır) bu sınırlama bir kanunla yapılmalıdır, bir yönetmelikle değil. Zira bu hükümden inanç özgürlüğü haleldar olan ve disiplin cezası almak yahut haklarında soruşturma başlatılmak suretiyle başları ağrıtılan seçmen de kendi inancına saygı duyan parti yahut partilere oy vermek suretiyle başörtüsüne sınırlamayı getiren parti ya da partilere gereken cevabını sandıkta verebilme şansı bulacaktır. Başörtüsü kanunla sınırlanabilir mi? Özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir diye yukarıda belirttik. Bu kural yasakların keyfî olmamasını temin etmek amacıyla anayasada yer almaktadır. Bir diğer deyişle konacak ve halka uygulanacak bir yasak gündemdeyse bunun gerekliliğinin ve orantılılığının halkı temsil eden meclis tarafından tartışılması lüzumunun ifadesidir bu kural.
Bir devletin meclisi, kamu kurumlarında çalışan reşit insanların başörtüsü takmamasına karar verebilir mi? Vermemelidir, vermemiştir de bu yasağı getiren bir yönetmelik hükmü olmuştur ve yönetmelikleri de meclis yapmaz. Nitekim yönetmelikle konmuş olan yasak da anayasaya aykırıdır. Başörtüsüne kanun vasıtasıyla bir sınırlama getirilse dahi bu sınırlama Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen gereklilik ve orantılılık testlerinden geçemez. Fakat başörtüsüne sınırlama getirmek isteyen siyasiler (yahut konu önlerine geldiğinde hâkimler) bu testlerden de kendi arzularına göre sonuç çıkarmasını iyi bilirler. Bu nedenle başörtüsü özgürlüğüne kanuni korumanın da üstünde anayasal koruma getirilmesi elzemdir. Kamu kurumlarında başörtüsünü yasaklayan hüküm ancak istibdat rejimlerinde diktatörlüklerde mevcuttur. İnanç özgürlüğünde örnek aldığımız laik veya seküler Avrupa ve Amerika'da kamu kurumlarında başörtüsü serbesttir. Birkaç istisna ise yükselen İslamofobi'den kaynaklanmaktadır. Peki bizdeki yasağın kaynağı neydi? Bizim idarecilerimiz ülkemizin kültürel genlerinden uzak kalmışlar ve toplumumuzun doğal özellik ve zenginliklerinden korkar hâle gelmişlerdi. Şimdi artık bu yanlışın bir son bulması ve dinî hassasiyetleri bulunan halkımızın en doğal ve en temel taleplerinin dikkate alınması gerekmektedir. Eğer hâlâ şu hikâyeye inanmıyorsak tabii “inanç özgürlüğü farklı, bunun uygulanması farklıdır…” Bu hukukî şehir efsanesine tek bir cevap yetecektir: “Başörtüsünün kimseye bir zararı yoktur.” Kendi hak ve özgürlüklerini iki kez-üç kez garantiye almak isteyenlerin başkalarının en temel haklarını sıfırın altında bekletmeye çalışmaları adil olmaktan çok uzaktır.
Hukukî bağlamda en kısa zamanda yapılması gereken ise yukarıda alıntılanan yönetmeliğin 5(a) hükmündeki 'görev mahallinde baş daima açık' ibaresi buradan çıkarılmalıdır. Başlı başına bu hüküm yasağın kalkması için yeterli olacaktır. Daha sonra ise yapılması gereken “bir inanç özgürlüğü maddesi” olan başörtüsüne kanun yahut anayasa ile daha üst düzeyde koruma getirmek olacaktır. Siyasilerimiz uygun ortam zemin yahut ortam gerekçeleriyle bu hususu geciktirmemelidirler. Başörtüsü konusunda toplumsal mutabakat her zaman vardı ve bugün de var. (Bu mutabakatı yokmuş gibi gösterenlerin oyununa gelinmemelidir) Eğer yine de bir düzenleme yapmayı ertelemeyi düşünecek olursalar siyasilerimize şunu öneriyorum: Kılacak olduğunuz öğle ve ikindi namazınızı, ekmeğinizden olma korkusuyla ertelediğinizi düşünün. Yapabilir misiniz? Kamuda çalışanlar başörtülerini her öğlen, her ikindi çıkarıyorlar. (artık bir kısmı direnecek bkz. yukarıda ilk paragraf) İdarî amirleri ise 'başörtüsü takana soruşturma başlatmazsam başım yanar mı?' diye korkuyor. Tabii herkesin çoluk çocuğu var… Acaba hâlâ korkular ülkesi miyiz? Fakat demokratik bir ülke olmanın vakti geldi, hepimiz biliyoruz ama bazı adımlar nedense geç atılıyor. Namaz kılmayan siyasetçilerimize ise şunu öneriyorum: Sabah kahvaltısından sonra mesai saatlerinde hiçbir şey yemediğinizi ve içmediğinizi, bunu işe gittiğiniz her gün tekrarladığınızı düşününüz. Yapabilir misiniz? İşte başörtüsünü takanlar için de o başörtüsü kahvaltıdan sonra mesai saatlerinde giyilemiyor ve bu, her gün tekrarlanıyor.
Nihai temennimiz, kamu kurumlarında çalışıp da fiiliyatta başörtüsü takan personelin açılan soruşturma dosyalarıyla daha fazla rahatsız edilmemeleri, mevcut yasak karşısında idarî amirlerinden çekinmek suretiyle başlarını örtemeyen personelin de bu durumdan kurtulmasını sağlamak amacıyla siyasiler tarafından ivedilikle bir hukukî düzenleme yapılmasıdır.