''Kamu Düzenini Bozanlar Hesabını Verecekler''

vatandaşlara verilen zararların tamamı karşılanacak. Onların envanteri çıkarılıyor. Büyük oranda çıkarıldı. Başbakanlık Acil Destek Fonu'ndan karşılanacak.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, partilerinin Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı'nın yapıldığını hatırlattı. 

Atalay, toplantıda daha çok son gelişmelerin değerlendirildiğini, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yürütülen çalışmalarla ilgili Merkez Yürütme Kurulu'na bilgi sunduğunu ve toplantı sonunda bazı kararlar alındığını dile getirdi.

Bazı şehirlerde, Kurban Bayramı'nı hüzne boğan üzücü gelişmeler yaşandığını belirten Atalay, "Bir siyasi partinin fevkalade sorumsuzca haddini aşan tutum ve eylem çağrısıyla bazı illerimizde, ilçelerimizde gösteriler, yağmalamalar, bina, okul yakmaları, kamu binalarının yakılması, araçların yakılması, hatta can kayıpları meydana gelmiştir" diye konuştu. 

Olaylarla ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın bilgileri paylaştığını anımsatan Atalay, birkaç gün içinde büyük bir vandalizm yaşandığına işaret etti.

Bingöl'de dükkanları zarar gören esnafı ziyaret eden emniyet müdürü ve arkadaşlarına saldırı yapıldığını kaydeden Atalay, orada da iki tane şehit bulunduğunu, şu ana kadar 31 vatandaşın hayatını kaybettiğini söyledi. 

Şehitlere, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen Atalay, 350 civarında yaralı bulunduğunu vurguladı. 

Atalay, olayların yaşandığı il ve ilçelerdeki çok sayıda belediye binası ve özellikle partilerinin binalarının saldırıya uğradığını ve tahrip olduğunu belirtti. 

AK Parti’nin bu konudaki kararlarından bahsedeceğini dile getiren Atalay, Patnos ve Kurtalan başta olmak üzere bazı belediyelere büyük zarar verildiğini, binalarının yakıldığını ifade etti. 

Tüm belediyelerin bütün zararlarının karşılanacağını vurgulayan Atalay, binalarının da daha iyisinin yapılacağını, oradaki imkanların tekrar yenileneceğini söyledi. 

Parti teşkilatlarına ve binalarına zarar verildiğini hatırlatan Atalay, 29 il ve ilçede siyasi parti binalarına zarar verildiğini dile getirdi. 

Genel Merkez olarak parti binalarının hepsinin yenilenmesi için karar aldıklarını kaydeden Atalay, partilerinin bayrağının her yerde dalgalanacağını ifade  etti. 

 Türkiye'nin her yerinde AK Parti binaları ve bayrağını mutlaka açık tuttuklarını, bu hassasiyetlerinin de sürdüğünü aktaran Atalay, zararların tespitinin teşkilat başkanı tarafından bugün yapılacağını dile getirdi. 

Zararların genel merkez tarafından karşılanacağını vurgulayan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ayrıca vatandaşlara verilen zararların tamamı karşılanacak. Onların envanteri çıkarılıyor. Büyük oranda çıkarıldı. Başbakanlık Acil Destek Fonu'ndan karşılanacak. Acil Destek Fonu şu anda takviye ediliyor. Vatandaşlarımız o zararların hepsinin karşılandığını hemen görecekler ve bütün bu çalışmaları yaparken bizim kararlılığımız, AK Parti hükümetlerinin her zaman yaptığı gibi hukukun içinde olacağız, hukuka uygun şekilde, gereken her şey yapılacak. Failler, organize edenler, provoke edenler, bu vandalizmi yapanlar, hepsi de en sert şekilde cezalandırılacak. Bunu özellikle ifade ediyorum. Hükümetimizin bu konuda kararlılığı var. " 

Şu ana kadar bin 24 gözaltı bulunduğunu, bunların 58'inin tutuklandığını aktaran Atalay, gözaltıların bir kısmının olaylar devam ederken, bir kısmının da görüntüler izlenerek kişilerin evlerinden alınmasıyla yapıldığını anlattı.

''Kamu düzenini bozanlar hesabını verecekler''

Bu olaylara katılanların, özellilikle tahrik ve provoke edenlerin ve yağmalayanların tespit edildiğini kaydeden Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu gözaltılar da artacak. Biz bunu devlete karşı büyük bir şiddet olarak, şiddetin tahriki olarak görüyoruz.  Onun için de bu konuda hiçbir müsamaha söz konusu olmayacak. Kamu düzenini kimseye bozdurmayacağız. Onda kararlıyız. Bu gözaltılar daha da artacak. Şu anda tutuklamalar başladı. Bunlar devam edecek. Bu tam bir şiddet hareketidir ve burada rol alanlar, mutlaka cezasını görecek. Bunu en önemli vurgu olarak burada ifade etmek istiyorum. Burada kamu düzeni bozanlar hesabını verecekler.

Tabi, güvenlik birimlerimiz çalışıyor halen. İyi tespitler var. Aralarında fırsatçı, provokatörler de var. Ama her şeyin hukuk içinde iyi analiz edilerek yapılmasını, hükümetimiz çok önemli görüyor. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. İnce ince dokunuyor herşey. Devletin bütün birimleri büyük bir dikkat içinde çalışıyor. Tabi bu olaylar sırasında  bölgede özellikle bazı belediyelerde, orada bir yangın çıktığı halde, belediyenin itfaiye araçlarını vermeyen, o yangına göndermeyen belediye başkanları var. Bunlar biliniyor. Ve bunlarla ilgili de tabi ki gerekenleri yapacaklardır. "

''Şiddetin gölgesine sığınıyorlar''

Olaylarla ilgili hükümetin açıklamaları olduğunu, en son İçişleri Bakanı'nın açıklama yaptığını hatırlatan Atalay, bugün Başbakan'ın Malatya'da konuşacağını ve bu konulara değineceğini söyledi.

Dün  HDP Eş  Başkanı'nın bir basın toplantısı yaptığını anımsatan Atalay, şunları kaydetti:

''Dikkat ederseniz terleyerek o basın toplantısını  yaptı. Yaptıkları hukuksuzluğa gerekçeler bulmaya çalışarak ve çok zorlanarak bir basın toplantısı yaptı. Tabi hiçbir gerekçenin şiddeti, vandalizmi, insan öldürmeyi haklı kılmayacağını kendilerini de biliyorlar. Ama 'bu kargaşayı, şiddeti biz yaptık ama gerekçelerimiz vardı' anlamında bir açıklama yaptı. Ve bu gerekçelerinin hiçbirisinin de altı çok dolu değil. Tabi burada doğrusu açıkça bir siyasi parti eleştirisi olarak şunu söylemek istiyorum. Siyaset yapmak kolay değil, siyaset yapmak sabır ister, siyaset yapmak ilkeli olmayı gerektirir. Ömür boyu şiddetin gölgesinde, desteğinde siyaset yapanlar, tabii biraz siyaset yapar gibi oluyorlar ama ondan sonra tekrar o şiddetin gölgesine sığınıyorlar. Şu anda HDP'nin yaptığı budur. Sayın Genel Başkanın, eş Başkanın yaptığı budur. Ve Eş Başkan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde geliştirdiği daha Türkiye'yi kucaklar politikası vs. hepsini harcamıştır şu anda. HDP'yi Türkiye partisi olarak güya kurdular ama onların ne kadar göstermelik olduğu şu anda ortaya çıkıyor."

Suriye'de yıllardır vahşet, zülm olduğunu ifade eden Atalay, "hiç sesi çıkmayanlar,  Araplar, Türkmenler, Süryaniler, ne kadar orada zulme uğradılar, kıyıma uğradılar hiç sesi çıkmayanlar, oradaki Kürt vatandaşlara gelince o zulüm ne hale düşüyorlar, gördünüz"değerlendirmesinde bulundu.

''Siyasi partiler siyaset yapmak için var, sokak olmasın diye var''

Bunun ırkçı hassasiyetten başka hiç bir hassasiyeti olmayan bir siyaset olduğunu belirten Atalay, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu ilkesizliktir. Bu Türkiye'yi düşünmemektir. Ve sorumsuzca bir açıklama yapıyorlar. Nedir açıklama? 7 Ekim'de yazılı açıklama yapıyorlar, bir MYK toplantısı yapıyorlar, 7 Ekim'de Halkların Demokratik Partisi ve orada Kobani için acil eylem çağrısı yapıyorlar. Çağrıda şu ifadeler var: 'Kobani'de yaşanan katliam girişimine karşı 7'den 70'e bütün halkımızı, sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.' Sokağa çağırıyor. Bir siyasi parti sokağa çağırıyor. Bu siyaset değil arkadaşlar. Siyasi parti bir miting yapabilir, insanları bir konuda görüş ifade etmek için mitinge çağırabilir. Başka açıklamalar yapabilir, ama eğer insanları sokağa çağırıyorsa, bu siyaset  değildir. Bu siyaset dışı yöntemleri meşru görmektir. Siyasi partiler siyaset yapmak için vardır, sokak olmasın diye vardır, sokaklarda eylem olmasın, siyasetle TBMM'de ve gerekli mahfillerde siyaset yoluyla ülkenin sorunlarını çözelim diye vardır. Bunlar sanki siyaset ve özgürlük savunucusu ama görüyorsunuz zamanı  gelince yine şiddeti ve sokağı devreye sokmakta hiçbir tereddüt göstermediler. Ve bu onlara çok zarar verdi, çok zarar verecek. Çok yanıldılar"

"O çağrı şiddeti içerir"

Atalay, HDP'lilerin "Biz şiddet çağrısı yapmadık" dediklerini anımsatarak, "O çağrı şiddeti içerir. O çağrının sonunda şiddetin gelmeyeceğini bilmemek mümkün değildir. Provokatörler varmış, o çağrıyı yaparsanız, fırsat bulan provokatörler de olabilir. Ama neticede Türkiye'ye, milletimize bir Vandalizm yaşattınız. Bu çok acıdır" dedi.

"Milletin bir yanlışı iyi gördüğünü, vatandaşların büyük kısmının büyük bir olgunlukla tavır gösterdiğini" belirten Atalay, İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'deki 35 il ve onların bazı ilçelerde eylemler olduğunu, bunlara 120 bin civarında vatandaşın katıldığını kaydetti.

Bunun, bir mitinge katılan insan sayısı kadar olduğuna işaret eden Atalay, "Yani, Kürt vatandaşlarımız da dahil bölgede ilgi göstermediler. Onlara teşekkür ediyorum. Bunun yanlış olduğunu milletimiz gördü. Sadece marjinal bir grup, partinin kendi militanları katıldı. Vandalizmi de, bütün bu tahribatı da yapan onlar" dedi.

Olaylardaki ölümlerin daha çok grupların kendi aralarındaki çatışmalar sonucu gerçekleştiğini vurgulayan Atalay, 31 kişiden bir tanesinin polis kurşunuyla öldüğünü bildirdi. 

Atalay, hükümetin Suriye politikasıyla ilgili açıklamalarına dikkat edilmesini arzuladıklarını belirterek, "Yani, bu Kobani, esas ismi de Ayn El-Arab'dır, biliyorsunuz, Kobani sonradan çıkarılan bir isimdir, oranın ismi Ayn El-Arab'dır, orayla ilgili de Türkiye ilk günden itibaren çok sorumlu bir politika izliyor" dedi.

Uluslararası hukuk

Türkiye'nin, Suriye politikasında daima uluslararası hukukun içinde kaldığını, uluslararası hukuku zorlayan hiçbir şey yapmadığını kaydeden Atalay, Türkiye'nin hep "Suriye'de herhangi bir fiili durum olacaksa, mutlaka uluslararası hukukun içinde ve uluslararası camiayla yapmamız lazım" dediğini anlattı.

Türkiye'nin Suriye politikasının üç ayağının insani yardımlar, diplomatik süreçler ve tezkere ile ilgili çalışmalardan oluştuğuna dikkati çeken Atalay, insani yardımların bilindiğini ve herkese açık kapı politikası uygulandığını hatırlattı. Şu anda 1.6 milyondan fazla Suriyelinin geçici koruma statüsü alarak, Türkiye'de ağırlandığını belirten Atalay, bunun maliyetinin bilindiğini söyledi. 

"PYD militanları dışında kimse kalmamıştır"

Sadece "Ayn el Arap"taki olaydan sonra Türkiye'ye gelen Kürt kökenli Suriyeli sayısının 185 bin olduğunun altını çizen Atalay, ilk üç günde 130 bin kişinin Türkiye'ye geldiğini anımsattı. Atalay, şöyle devam etti:

"Zaten Kobani'nin nüfusu 200 bin civarındadır. Şu anda orada PYD militanları dışında kimse kalmamıştır, hepsi Türkiye'ye gelmişlerdir. Kapımızı açtık. Türkmenler için de aynısını yaptık. Araplar için de aynısını yaptık. Süryani vatandaşlar için de aynısını yaptık. Süryanilerden de gelenler oldu. Midyat'a yerleştirdik, kamplarımıza. Biz hiçbir ayrım yapmadık. Suriye politikamız, Suriye'deki bütün vatandaşlar için aynıdır. Onların Türkiye'de rahat etmesi için elimizden geleni yaptık. Uluslararası camia da bunu çok iyi biliyor. Bizim burada hiçbirisiyle ilgili hiçbir ayrım yapmadığımızı bilirler. Yani ne etnik kimlik, mezhep, din ayrımı vesaire söz konusu olmuştur. Hatta, zaman zaman o tür talepler oldu, 'Nusayrilerden de gelmek isteyen olursa Türkiye'ye, onlar için de ayrı kamplar kurarız' dedik. Şimdi, bizim yürüttüğümüz politika bu."

"Uluslararası toplumu uyardık"

Beşir Atalay, diplomatik süreçlerde de Türkiye'nin çok açık, net bir politika izlendiğini ifade ederek, "Esed rejimi konusunda aktif bir tutum takınılmazsa, bölgedeki istikrarsızlığın yayılacağı ve kriz ortamlarında radikal terör örgütlerinin, gruplarının güçlenebileceği konusunda uluslararası toplumu daima uyardıklarını" anlattı. 

Bunu, en başta Türkiye'nin söylediğini belirten Atalay, "Eğer o ilk baştaki muhalefete ciddi destek verilseydi, bu terör örgütlerinin hiçbirisi orada bugün barınamazdı, yetişemezdi. Biz bunu Cenevre 1, Cenevre 2 toplantılarında dile getirdik. Dolayısıyla bizim bu konuda yürüttüğümüz tavır çok açıktır. Ama, Suriye'nin içine girerek, orada hiçbir harekette, askeri bir harekette bulunamadık, bulunamayız. Uluslararası hukuka bu konuda riayet ettik. Ancak uluslararası camiayla söz konusu olursa bunların olabileceğini söyledik" diye konuştu.

Tezkerenin Türkiye'nin milli güvenliği için her türlü tedbiri alma politikasını hükümete verdiğini kaydeden Atalay, şu anda uluslararası camiayla, Suriye'de güvenli bir tampon bölge oluşturulması için görüşüldüğüne işaret etti.

Atalay, "Suriye sınırının ötesinde, Suriye toprakları içinde bu güvenli bölge olursa, Kobani de dahil, diğer bölgeler de dahil, bizim oraya meşru zeminde girmemiz söz konusu olur, Türkiye'ye, bize meşruiyet sağlar, hem insani yardım açısından, hem diğer yardımlar açısından. Bunu arzu ediyoruz" ifadelerini kullandı.

"Kapsamlı gelecek öngörüsüyle hareket etmek..."

Türkiye'nin, güvenli bölge sağlanmadan Suriye'ye girmesinin meşru zemini olmayacağını belirten Atalay, şunları söyledi:

"Özellikle Suriye'de olup bitenlerin hepsini bir partinin bırakıp sadece Kobani ile meşgul olması, çok farklı bir değerlendirme. Yani biz orayla ilgili de her düzeyde aktif tutum takındık ve insani yardımları sonuna kadar orası için de geçerli kıldık. Ama Suriye'nin geleceğini tek bir örgüt veya belli şehirlerdeki gelişmeler üzerinden anlamak yerine kapsamlı bir gelecek öngörüsüyle hareket etmek esas ilkemizdir. Öncelikle ifade edilmesi gereken şey bu sürecin insani boyutudur. Türkiye Kobani'de yaşanan drama kesinlikle sessiz kalmamış, tüm imkanlarını seferber ederek, can havliyle sınırımıza yönelen insanlara kucak açmıştır. Zaten başta gidecekleri de yer yok, sadece Türkiye." 

"Çözüm sürecinden memnun olmayanlar var"

"Kobani vesilesiyle Türkiye ile Kürtler arasında yeni ihtilaflar üretmek çabasında olanlar var. Dışarıda da bu yönde olanlar var, içeride de. Çözüm sürecinden memnun olmayanlar var" ifadelerini kullanan Atalay, benzerinin geçmişte Erbil üzerinde de yapılmak istendiğini hatırlattı. 

HDP'ye seslenen Atalay, şunları söyledi:

"Bazen farklı siyasetlerden bahsediyorlar. Burada Araplar, Türkmenler, Türkmenlerin bütün şehirleri ve köyleri yerle bir edildi, Türkmenlerden çok hayatını kaybedenler oldu Suriye'de, hiç seslerini çıkarmadılar. Bunlar sadece PYD ile ilgilendiler, başka hiçbir şeyle değil. Vatandaşlarımızın bunu iyi görmesi, bilmesi lazım. Vicdan sahibi Kürt vatandaşlarımızın da bunları iyi görmesi lazım. Suriye'deki Kürt vatandaşlarımıza karşı hiçbir ayrım yapmadık, yardımda ve Türkiye'ye gelmelerinde. Ama şunu da söylemeden edemeyiz, HDP, PYD ile işbirliği içinde ve PYD, Suriye'de bugüne kadar pek çok yanlış yapmıştır. Hem Türkiye'ye karşı negatif tavrında hem Esed'e yönelik destekleyici tavrında hem de Esed'in zulümleri karşısında sessiz kalan tutumu, bu durumun bilinen örnekleridir. Esed ile işbirliği de yapmıştır PYD. PYD sadece kendi geleceğinin ve kendinin orada kuracağı sistemi düşünmüştür. Suriye'nin bütünüyle ilgili oradaki diğer mensupların zulme uğraması onları hiç ilgilendirmemiştir. Ama şimdi sıra kendilerine geldiğinde kıyamet koparıyorlar." 

"Uluslararası mahfillerin de algı operasyonu"

Atalay, ''sessizlik eleştirisi'' yapılmasının tutumlarını etkilemediğini vurgulayarak Türkiye'nin, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile HDP'nin açıklamalarında, sürekli IŞİD'e destek veren bir konumda takdim edildiğini belirtti.

Beşir Atalay, şunları kaydetti:

''Bu aslında şu anda, Türkiye'ye karşı olumsuz kampanya yürüten uluslararası mahfillerin de algı operasyonudur. Maalesef anamuhalefet partisi bile bu algı operasyonuna destek veriyor. HDP de buna destek veriyor. Uluslararası alanda 'Türkiye'nin IŞİD ile işbirliği yaptığı' gibi bir senaryoyu yaygınlaştırmak isteyenler var. Türkiye, IŞİD'i 10 Ekim 2013'te terör örgütü ilan eden, defalarca IŞİD'in terör saldırılarına ve tehditlerine maruz kalan bir ülke olarak Türkiye, IŞİD'in faaliyetlerini, söylemini lanetlemektedir. Ben de buradan lanetliyorum. Bu terör örgütlerinin ne İslam ile, ne de Müslümanlık ile ilgisi yoktur. Bunlar İslam'a ve Müslümanlığa en büyük zararı vermişlerdir, veriyorlar.''

IŞİD'vari gelişmelerin olmaması için ilk kez uyarıda bulunanların kendileri olduğunu tekrarlayan Atalay, "Biz Esed'e ne kadar karşıysak, IŞİD'e de o kadar karşıyız. Bunu bir defa daha burada parti olarak ifade ediyorum. Bu konudaki, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu'nun dün belli teklifler ve açıklamalar yaparken bunları yenilemesini kınıyorum" diye konuştu.

''Bu Türkiye'ye karşı bir algı operasyonudur''

"CHP'nin, bu uluslararası algı operasyonunda hiç Türkiye'den yana olmadığını" savunan Atalay, "(Bunlar hükümete karşı bir operasyondur, biz de destek verelim) demişlerdir. Fakat şunu bilmiyorlar, bu sadece AK Parti Hükümeti'ne karşı bir algı operasyonu değildir, bu Türkiye'ye karşı bir algı operasyonudur. Bunun etkileri çok uzun sürer. Bunların yerleşmesi, bunların telafisi kolay değildir" dedi.

Anamuhalefet partilerinin "iktidarın yarısı" ve "iktidar alternatifi" olduğunu söyleyen Atalay, "Anamuhalefet partileri sadece iktidarı yıpratmak için politika yapmazlar. CHP, yine dikkat edin, şunu söylüyor, 'Sadece Kobani ile ilgili bir tezkere çıkaralım'. Bu tezkereye hem onlar hem HDP karşı çıkmıştı. Şimdi o hatalarını anladılar. Aslında o tezkere bunun hepsini kapsıyor. Bunu vatandaş görmüyor mu zannediyorlar? Bu ne sorumsuz, ne cahil bir anamuhalefet partisi genel başkanı. Böyle bir şey olur mu?'' ifadelerini kullandı.

"Anamuhalefet partisi daha sorumlu bir siyaset yapmalı"

Atalay, CHP'nin tek hassasiyetinin Esed'i korumak olduğunu söyledi.

"Kobani dışında bir şey yapmayın, sakın ha' diyor. Bugüne kadar daima Esed'i koruyan açıklamalar ve politikalar içinde oldular. Halbuki bütün bu gelişmelerin sebebi Esed" ifadelerini kullanan Atalay, şöyle konuştu:

"CHP'ye anamuhalefet partisi olarak şu çağrıyı yapıyoruz, bu sadece bir hükümet meselesi değil bu Türkiye meselesi. Anamuhalefet partisi daha sorumlu bir siyaset yapmalıdır, o sorumlu siyasete davet ediyorum. Eğer siyaset yapacaksa HDP'yi de şiddete sığınmadan, şiddete sığındığı anda, sokağa çağırdığı anda siyaset biter. Siyaset bütün onları önlemek içindir. Siyaset ulvi bir meslektir. Bunu göz önüne alması lazım. Halen 'Ben arkamda militanlarımın şiddetiyle siyaset yapacağım' diyorsa o siyaset olmaz. Ne Türkiye partisi olursun ne de kendi o fanatik çevren dışında oy alırsın."

Çözüm sürecine işaret eden Atalay, "Dün tabii çok üzücü HDP Eşbaşkanı gerekçeleri sıralıyor, en başa şöyle bir cümle koydu, 'hükümetin çözüm süreciyle ilgili oyalayıcı tavrı', yani 'bu hareketlerin gelişmesinde çözüm süreciyle ilgili oyalayıcı tavrı', bir defa şunu öncelikle ifade edeyim, toprağımızın dışında Suriye'deki gelişmeler çözüm süreciyle asla irtibatlanmamalı. Bu fevkalade yanlış olur" değerlendirmesinde bulundu.

Olumlu zeminde devam eden çözüm süreciyle Suriye'de yaşanan gelişmelerin ilişkilendirilmesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını bildiren Atalay, "Türkiye dışında yaşanan ve Türkiye'nin doğrudan müdahil olmadığı olayları bahane ederek çözüm sürecinde kırılganlık üretmek çok sorumsuzca bir yaklaşımdır, bunun altında başka şeyler aranır" dedi.

"Çözüm süreci Ortadoğu'nun en önemli projesi"  

Çözüm sürecinin bugün çatışmalarla, düşmanlıklarla kaynayan Ortadoğu'nun en önemli projesi olduğuna işaret eden Atalay, bunun, sadece ülke için değil tüm bölgede barış ve kardeşliğin tesisi için büyük bir umut olduğunu kaydetti.

Atalay, "Kobani tartışmasını çözüm sürecinin bir şartı haline getirmek, Kobani halkını da çözüm sürecini de rehine alma girişimidir. Çözüm sürecinde büyük mesafelerin alındığı, sonuca çok yaklaşıldığı bir noktada, insanları isyana ve şiddete davet edenlerin bu ülkenin barış ve kardeşliğine en büyük ihaneti yaptıkları gözlerden kaçmayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

"Yol haritası neredeyse ortaya çıktı"

Çözüm süreci konusunda en ileri adımın Meclis'ten çıkan yasa olduğunu anlatan Atalay, şöyle devam etti:

"Haziran ayında bir yasa çıkardık, bu çözüm sürecinin anayasasıdır. Orada bundan sonra nelerin yapılabileceğini Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamentosu hepsini belirlemiştir ve hükümete görev olarak vermiştir. Hükümet ne yaptı, Sayın Başbakanımız yeni kurulan hükümette bizzat işin sorumluluğunu aldı ve iki haftada bir bir heyetle çözüm süreci toplantısı yapıyor, ilgili bakanlarla çözüm süreci toplantısı. 

Sizi bir hassasiyete de belki farkında olmaya davet ederim, hükümet Meclise tezkere gönderdiği gün, Bakanlar Kurulunu hatırlayın, pazartesi günü, bayramdan önceki son Bakanlar Kurulu, bir karar daha aldı. Neydi o? O yasaya göre çözüm süreci çalışmasını yürütecek mekanizmayı da o gün kurdu. Yani tezkere, çözüm süreciyle irtibatlı olarak bir olumsuzluk yansıtmasın diye o gün yasanın bir anlamda işlerliğini sağladı. Ve o yasaya göre bir çalışma mekanizması oluşturuldu. Şu günlerde yol haritasında çok büyük mesafeler alındı, çok ileri görüşmeler yapıldı, yol haritası neredeyse ortaya çıktı. Tam böyle bir safhada eğer siz bunu yapıyor ve bunu da 'çözüm sürecindeki oyalama' diye nitelerseniz kimse inanmaz." 

"Çözüm süreci bölge için çok hayati bir projedir ve şu anda en olumlu noktasında yürümektedir. Bu Kobani'deki falan gelişmelerden etkilenmez" diyen Atalay, birilerinin bunu sağlamaya çalıştığını söyledi.

"Uluslararası boyutu olduğuna inanıyorum.

Türkiye'nin bu büyük sorununu çözmesinden rahatsızlık duyanların çok fazla olduğunu ifade eden Atalay, şöyle konuştu:

 "Nasıl bugün birileri Türkiye'nin karadan illa Kobani'ye girmesini ve Suriye'ye girmesini istiyor ve burada bir uluslararası mekanizma var. Bunu da ben kendi inancım olarak size ifade diyorum, şu anda gelişen ve Türkiye'nin Kobani'ye girmesini bir anlamda zorlayan HDP'nin bu çağrısı ve militanlarının bu hareketinin uluslararası boyutu olduğuna inanıyorum. Bazı iç ve dış çevrelerin ısrarla Türkiye'yi sınır ötesi kara harekatına sürüklemek istediğinin farkındayız. Son günlerde Türkiye genelindeki şiddet eylemleri ve tahriklerin de bu çabanın bir parçası olduğunun bilincindeyiz. Türkiye Silahlı Kuvvetlerinin tek başına Suriye sınırından içeri girmesi, CHP'nin Kobani ile sınırlı kara harekatı önerisi de ciddiyetten bu manada uzak, ucu öngörülmeyecek riskler içeren bir tekliftir. Türkiye'nin böyle bir niyeti de yoktur. Ama bütün bunlarla çözüm sürecini de hedefleyen tabii birçok mesafe alınmaya çalışılıyor. Biz bunların farkındayız."

"Çözüm sürecini kolay feda etmeyeceğiz"

Çözüm sürecinin millete mal olduğunu dile getiren Atalay, "Şu anda sahibi milletimizdir. İnşallah bu Türkiye'nin köklü sorunlarını çözme projesidir. Milletimiz bunu biliyor" ifadelerini kullandı.

Atalay, "HDP'ye de şu çağrıda bulunuyoruz, milletimiz bütün bunların farkında, daha sorumlu bir siyasete biz davet ediyoruz. Eğer çözüm süreciyle ilgili bahaneler üretmek istiyorlarsa onu bilemeyiz ama biz hükümet olarak çözüm süreciyle ilgili çok kararlıyız, samimiyiz. Her seviyede bunu ifade ettik ve ediyoruz. Milletimiz bunu çok büyük oranda destekliyor ve umutlandı bekliyor. Çözüm sürecini biz kolay feda etmeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye ne zaman kendi sorunlarını çözme noktasına gelse böyle provokasyonlar olduğunu belirten Atalay, bunlarda uluslararası boyutu yok saymanın mümkün olmadığını söyledi.

Vatandaşlara seslenen Atalay, devletin gerekeni yaptığını, herkesin işinin başında bulunduğunu ifade etti. Endişeye gerek olmadığını, herkesi sorumlu davranmaya davet ettiklerini bildiren Atalay, şunları kaydetti:

"Türkiye'ye kötülük etmeyelim. Bütün partilerimize bu çağrıda bulunuyoruz. Siyasi partileri ve STK'ları sorumlu tutuma davet ediyoruz. Güzel ülkemizde vatandaşlarımızın huzurla yaşaması hepimizin temel hedefimizdir. Devletimiz çok tecrübeli. Herkes kendisini emniyet içinde hissetsin. Bir, iki ilçemizde zorluklar oldu ama bugün oralara takviyeler gönderiliyor. Bugün genel manada olaylar her yerde durdu, ufak tefek şeyler belki olabilir ama şu anda bugün bize ulaşan bir olay da yok. Ama güvenlik birimlerimiz başka yerlerden takviye edildi, her şeye hakim. Türkiye'de herkesi, özellikle siyasi partileri, özellikle HDP ve CHP'yi sorumlu siyaset yapmaya davet ediyorum. Siyaset kurumu önemlidir. Siyaset kurumu bütün sorunların çözüm yeridir. Biz AK Partililer olarak Türkiye'de pek çok sorunu siyaset yaparak çözdük. Her konuda hukukun içinde ve siyasi mekanizmaları kullandık. Herkesi biz buna davet ediyoruz."

"Çözüm süreciyle ilgili herhangi sorun söz konusu değil"

"Çözüm sürecinin yol haritasında bu gelişmeler çerçevesinde bir aksama olacak mı? Süreçte HDP'nin pozisyonu değişir mi" soruları üzerine Atalay, önceki dönemde olduğu gibi çözüm süreci, yol haritası, atılacak ilk adımlar konularında Hükümetin yürüttüğü çalışmalarda rol almadığını söyledi.

Süreçte çok ileri mesafeler alındığını, sürecin çok hızlı yürüdüğünü bildiğini anlatan Atalay, şöyle devam etti:

"Burada iki kesim var, bir örgüt kesimi, bir siyaset kesimi. Siyaset kesiminin rolünü çok önemli görüyoruz. Aslında önce BDP, sonra HDP'ye o konuda çok büyük bir rol verildi. Onlar gerçekten burada ciddi bir işlev görüyorlar ve esas siyaseti şimdi yapıyorlar. Onun kıymetini onların da bilmesi lazım. Orada çok büyük bir aksama ve değişiklik olacağını zannetmiyorum. Zaten o açıklamalar da belli oranda yapıldı. Çözüm süreciyle ilgili herhangi bir sorun şu anda söz konusu değil."

Atalay, "HDP'nin Bingöl'deki saldırıyla ilgili 'kaosun neticesi olduğu, sorumluların ve olayı üstlenenin olmadığı' açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu, "Bu kargaşa içinde her şey olabilir ama yapanların kim olduğu tespit edildi. Emniyet'in sabahki açıklaması var. PKK örgüt mensuplarınca o eylemin yapıldığı biliniyor. Bu kargaşa içinde kimin yaptığı belli" şeklinde yanıtladı.

"İran'ın, Suriye'de uçuşa yasak bölge oluşturulması ya da buraya asker girmesi konularında Türkiye'yi uyardığı" şeklindeki açıklamaları değerlendiren Atalay, İran'ın Suriye konusundaki tutumunun başından beri belli olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin, İran'ın bu politikasını yanlış bulduğunu dile getiren Atalay, "İran, Suriye konusunda, daha önce de ifade etmiştim, zalimden yana, zulümden yana bir politika izliyor, yeni değil, aynı politikasını sürdürüyor" ifadelerini kullandı.

Beşir Atalay, "Resmi Gazete'de yayımlanan yol haritasında, eve dönüşler ve PKK'lıların rehabilitasyonu noktasında bir hedef var. PKK'lıların emniyet müdürlerini şehit ettiği ortamda bu maddenin gerçekleşmesi mümkün mü" sorusu üzerine şunları kaydetti:

"Çözüm süreçleri zor süreçlerdir. Çözüm sürecinin diğer adı çatışma çözümleridir. Onun ismi uluslararası literatürde çatışma çözümleridir. Çatışma çözümleri kolay değildir. Bunların hepsinin örnekleri var dünyada. Tabii Türkiye büyük bir sorunu çözmeye çalışıyor. Olmayacak şey değil bunlar. Hepsi olabilecek. Sabırla, sağlam bir iradeyle devam etmek lazım. Duygusallıklardan kaçınmak lazım. Eğer ülkeyi büyük bir beladan kurtarmak ve ülkeyi huzura karıştırmak istiyorsanız, cesaretli adımlarla o sonuca doğru gitmeniz lazım."

"Silah gönderme, siyasetimizin içinde söz konusu değil" 

"PYD ve HDP'nin, Türkiye'nin silah yardımı da dahil Kobani'ye yardım için koridor açması" talebinin sorulması üzerine de Atalay, insani yardım konusunda bir sorun bulunmadığını söyledi.

Kobani'ye, Türkiye'ye göç olmadan önce de insani yardım gönderdiklerini bildiren Atalay, şu anda da Türk Kızılayı kanalıyla sıfır noktasından Suriye içine yardım ulaştırdıklarını dile getirdi.

"Silah gönderme gibi bir şey bizim siyasetimizin, uygulamamızın içinde söz konusu değil" diyen Atalay, "Zaten şu anda Kobani'nin nüfusu yaklaşık 200 bin. 185 bini gelmiş. Yani Kobani'de çok az bir nüfus var, onu da bilmek lazım. Sadece orada direnmek için kalan insanlar var" ifadelerini kullandı.

"Bu olayları terör yerine Vandalizm olarak nitelemenizin sebebi var mı" sorusunu Atalay, "Tabii şiddet diyoruz zaten. Terör vs. böyle ani gelişen şeylerde, biliyorsunuz bu bir şiddettir. Vandalizmle karışık bir şiddettir. Esasen çağrı da şiddete çağrıdır. Orada özel bir amaç söz konusu değil" diye yanıtladı.

"Olayların kısa sürede bir çok ilde organize şekilde yayılmasında KCK'nın rolü var mı, gözaltına alınanlar arasında KCK mensupları bulunuyor mu" sorusu üzerine de Atalay, şunları söyledi:

"Kimliklerle falan ilgili de bu şeyler, gözaltına alınanların sorguları devam ediyor. Orada çok şey çıkabilecektir. Ama yani büyük kitle olarak HDP bünyesindeki kitledir diyebilirim. Bazen HDP katılanları 'değişik kesimlerden, değişik mezhep gruplarından falan da katıldı' gibi şeyler yapıyor. İstanbul'da da elimizde çok iyi tespitler var, nerede, kim katıldı, hangi kesimden katılmalar oldu. Yani kendi kitlesi dışında, militan kitlesi dışında milletimizin hiçbir kesiminden oraya katılma olmadı." 

Atalay, başka bir soru üzerine de IŞİD ile ilgili tavırlarının belli olduğunu vurguladı. Atalay, "IŞİD'in bizim sınırlarımızda herhangi bir yeri ele geçirerek Türkiye'ye komşu olmasını asla arzu etmiyoruz ama bizim için Türkmenlerin bölgeleri nasılsa, Kobani de öyle, Arapların bölgesi nasılsa Kobani de öyle. Yani sınır bölgemizde, diğer yerlerde Suriye ile ilgili aynı mesafede, öyle görüyorum" dedi.

"AK Parti milletvekilleri Emrullah İşler ile İsmail Safi'nin olaylara ilişkin tweetleri" için Atalay "Bir bilgim olmadı, yeni duyuyorum onların ikisini de" diye konuştu.

Atalay, "HDP'nin sokağa çıkma çağrısının olaylarda etkisi olduğunu söylediniz. HDP'ye karşı suç duyurusunda bulunacak mısınız" sorusu üzerine, suç duyurusunda bulunmalarının söz konusu olmadığını belirtti.

HDP'nin çağrısının buna sebep olduğunu kendisinin söylemediğini ifade eden Atalay, "Kendileri zaten o çağrıyı yaptılar ve o çağrıdan sonra bütün bu hareketler gelişti, bunu herkes biliyor" ifadelerini kullandı.

(AA)

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu