Kampüs intifadası devam ediyor

Colombia Üniversitesi'ndeki protestolar yeni akademik yılda da devam ediyor.

Columbia Üniversitesi kampüsünde yeni başlayan akademik yıl, ilk bakışta diğer dönemlerden farksızmış gibi görünsede, kampüsün ana girişlerinde özel güvenlik birimlerinin nöbet tuttuğu ve üniversite girişinde kimlik taraması yapıldığı fark ediliyor.

LED ekranlarda Filistin protestolarına katılan öğrencilerin isimleri ve fotoğrafları ifşalanarak “Columbia’nın önde gelen antisemitleri” etiketiyle sergileniyor. Eskiden Broadway ve Amsterdam caddelerinden yaya trafiğine açık olan kampüs girişleri ise artık daraltılmış ve küçük, çitle çevrili giriş noktalarına dönüştürülmüş durumda.

Üniversitede karşıt görüşteki kişiler tarafından hedef alınmaktan korktuğunu belirten lisans öğrencisi Layla, bu değişimlerin ardından okula dönmekten duyduğu karmaşık hisleri şöyle anlatıyor:

“Okula geri dönmek konusunda biraz endişe duyuyorum çünkü okuldan ayrıldığımızda orada bıraktığımız durum oldukça karmaşıktı…”

Columbia’daki öğrencilerin kampüs içerisinde çadırlarda kalarak gerçekleştirdiği protestolar, 7 Ekim'de Hamas liderliğinde İsrail'e düzenlenen Aksa Tufanı ardından, siyonist İsrail'in Gazze’ye uyguladığı soykırıma karşı çıkmak için düzenlendi. 

Ülke genelinde 100’den fazla kampüste benzer protestolar patlak verse de, Columbia’da olanlar ve ardından yaşananlar bu öğrenci hareketini küresel bir sahneye taşıdı.

Protestocular, Columbia Üniversitesi'nin İsrail ile bağlantılı şirketlerdeki yatırımlarını veya mali bağlarını açıklamasını ve ardından bu bağların kesilmesini istediler. Bu hareket, Columbia’nın 1960’larda Vietnam Savaşı’na ve 1980’lerde Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı düzenlenen protestolarını yansıtıyordu.

Öğrenciler, 1985’teki öncülleriyle aynı tarihe yakın bir zamanda kampüsteki Hamilton Hall’u bile işgal ettiler. Ancak o dönemde olduğu gibi, bu sefer de üniversite başkanı New York polis teşkilatını özel kampüse çağırdı ve 100 Filistin yanlısı protestocu tutuklandı.

Olaylar sırasında birçok Yahudi öğrenci de protestolara destek açıklamaları yaparak öğrenci arkadaşlarına katılım sağladılar.

Protestolar esnasında müslüman öğrencilerin namaz kılarken, polislerin ve karşıt görüşlü öğrencilerin müdahanesi maruz kalmamaları için, farklı dine mensup diğer öğrencilerin çemberler oluşturarak onları tacizden korudular.

Kurulan çadırlarda Orta Doğu'ya özel ezgiler ve Filistin şarkıları seslendirildi. Lisans öğrencisi olan Layla, işgal altındaki yaşamı anlatan “Yamma Mweil el Hawa” adlı geleneksel bir Filistin halk şarkısını seslendirdi. Layla bu protestolar kapsamında edindiği tecrübeyi şöyle anlattı:

“Burada birbirimizle hiçbir bağımız olmamasına rağmen, sadece Gazze için toplanmak çok güzel bir his.. Bu deneyim bana çok şey kazandırdı ve Columbia’daki öğrenci deneyimimi tamamen değiştirdi.”

Ancak iki hafta sonra polis kampüse baskın düzenleyerek kamp alanını dağıttı. Üniversite yönetimi, bunun tekrar yaşanmaması için önlemler aldı. Bu önlemler arasında kamp yapma, izinsiz çadır veya yapı kurma ve ses yükseltici kullanma yasakları yer alıyordu.

Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nde ders veren Nina Berman, 1980’lerde öğrenciyken benzer bir hareket gördüğünü ancak bunun Filistin protestoları kadar büyük boyutta olmadığını belirtti:

“O zamanlar protestolara katılmasam da kesinlikle kampüsteydim ve binalar işgal edilmesine ve daha fazla insan katılmasına rağmen polisler kampüse çağrılmamıştı.”

Bugün ise Berman’a göre kampüste yürümek, bir güvenlik kontrol noktasından diğerine geçmek gibi.

Organizatörler, Gazze’deki durumun ciddiyeti ve okullarından artan baskıya rağmen durmayı planlamadıklarını açıkça belirttiler

Dünya Haberleri

ABD, Ukrayna'ya, Amerikan silahlarını Rus topraklarında kullanma izni verdi
Siyonistler Gazze yanlısı İspanyolları proveke edemedi
Papa Franciscus: "Gazze'de yaşananlar bir soykırımın özelliklerini taşıyor"
AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanlığı'na saldırı
UNICEF'in sözcüsünden çarpıcı Gazze açıklaması: Çığlık mı atsam ağlasam mı bilmiyorum!