Kalp ürpertisiyle gelen kurtarıcı vahiy bu gece inzal olmaya başladı!

Kadir Gecesi "el-Kâdir" olanın rahmetinin tecelli ettiği vakittir!

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Yoktan var eden Allah’ın (cc) insana ihtiyacı olmadığı gibi insanın amelleri de O’nu yüceltmez. İnsanın yeryüzünde belirleyici bir konuma sahipmiş gibi görünmesi de Allah tarafından ona verilen nimetler sayesindedir.

“Ol” demesiyle her şeyin olduğu Allah imtihanı var ederek insana bir sorumluluk yüklemiştir. Modernliğin kurucusu olduğu bir dünyada insanın konumu yeniden inşa edildi. Kendisini bir yaratıcı edasında gören "bugünkü beşer bu sefil iştiha bu kirli nazar" her şeyin yapılabildiği sınırsız bir dünya istiyor. Bunun için ifsadı ve haramları yaygınlaştırıyor. Kâdir olanın hükmünü çiğneyenler nefslerini yücelttikçe insanlık bu öfke, nefret ve hasedin altında eziliyor. İmam Gazali, Esma-i Hüsna Şerhi isimli çalışmasında Allah’ın el-Kadir ve el Muktedir isimlerini şöyle izah ediyor:

Her iki isim de “kudret sahibi” manasındadır. Fakat el-Muktedir ismi, mübalağayı ifade eder. Kudret, ilim ve irade sıfatlarına muvafık olarak bir şeyin var edilmesini sağlayan sıfattır. Kâdir –yani kudret sahibi zat- bir fiili dilediğinde yapan, dilemediğinde yapmayandır ve kâdir sayılması için dileme zorunluluğu olmayan zattır. Allah Teâlâ şuan –mesela- kıyameti gerçekleştirmeye kadirdir. Çünkü dilerse yapar. Eğer gerçekleştirmiyorsa demek ki henüz dilememektedir. O’nun ilmi ve takdiri gereği kıyametin belli bir zamanı ve eceli olduğundan dolayı da şuan gerçekleştirmeyi dilemez. Bu nedenle şuan kıyameti gerçekleştirmiyor olması kudretine halel getirmez.

Mutlak anlamda kâdir olan zat, varlıkları yoktan var eden ve bu hususta tek olup başkasına ihtiyaç duymayan Allah Teala’dır. Genel anlamda kulda da bir kudret vardır, fakat noksandır. Çünkü sadece mümkün olan bazı şeyleri yapabilir. Yoktan var etme gibi bir özelliğe sahip değildir. Allah Teala, her ne kadar kula kudreti için sebepler verse de kudretiyle kulun yapabileceklerini yoktan var eden yine O’dur.

Fıtrata aykırı hareket etme modernlikle başlayan bir şey değil tabi ki. İnsanın unutmaya meyilli bir varlık olması ise sürekli bir hatırlatmayı zorunlu kılıyor olmalı ki Allah elçileri vasıtasıyla insanlığa kutlu vahyini indiriyor. İnsanın bu yücelik karşısında haddini bilmesi öncelikli görevi olarak önünde durmaktadır. Sürekli olarak gelen bu rahmet pınarı ise Hz. Muhammed Mustafa (sav) ile hitama ermiştir. Hz. Muhammed’e (sav) gelen vahiy tabir-i caizse Allah’ın insanla aracılar vesilesiyle son kez konuşmasıdır. Vahyin sona ermesi ile birlikte din olarak İslam da tamamlanmıştır.

Şimdi bizler bir eşikteyiz. Kendisini hak ile batılı ayıran olarak tanımlayan Kitab-ı Kerim’in ve onun en güzel uygulayıcısı Resullulah’ın (sav) insanı şerefli kılan mesajını mı takip edeceğiz yoksa zalimlerden mi olacağız? Hira'da kendisine gelen "Oku" emri ile tarihin bütün seyri değişen Resullulah (sav) niçin korkudan tir tir titremişti? "Üzerimi örtün" diyerek kalbinin ürpertisini dindirmeye niçin çalışmıştı? Bu titreyişin şiddeti gelmekte olanın yüceliğinden kaynaklanıyordu. Dört nala koşup kutlu bir haberi ulaştırmak için yollara düşen ulak misali Allah Resulü'nün kalbi hazırlandı. İşte bu titreyiş bütün üzgünlerin, mahcupların, sızısı olanların gariplerin yüzündeki tebessüm olarak yeryüzüne öyle bir indi ki Muhammed (sav) gibi insanlığın en büyüğü dahi zorlandı. Ve kalp ürpertisiyle gelen bir irkiliş olarak insanlığı kurtaracak olan vahyin inmesi Kadir Gecesi'nde başladı. 

Allah (cc) sırf insana değer verdiği için mecburi olmadığı bir halde onu vahiy ile desteklemiştir. Kadir Gecesi ise son vahyin inmeye başladığı vakit olması hasebiyle tüm insanlık için oldukça önemli bir andır. Müslümanlar Kadir Gecesi’ni ibadetle geçirirken Hz. Adem’den (as) bu yana var olan vahiy geleneğinin takipçisi olduklarını da ilan etmiş oluyorlar.

Kutlu vahyin taşıyıcısı olarak Resullulah’ın (sav) sünnetinden hareketle inşa edilecek bir örneklik gayemizdir. Zalimin zulmüne dur diyen, kendisi için istediğini kardeşi için de isteyip adaletin, meşveretin ve uhuvvetin hâkim olduğu bir iklim inşa etmek için bu gece asırlar önce olduğu gibi yine bir milat olabilir… Kadir Gecemiz mübarek olsun!


Haber görseli: Julius Sergius von Klever - Erlkönig, 1887

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı