Hatice Tokdemir, Sinan Özyurt’un Temmuz Kitap’tan çıkan "Kalbini Koru" kitabını okuyucularımız için değerlendirdi:
Sinan Özyurt, fakülteden sınıf arkadaşım. Tabi o dönemin İlahiyat Fakültesinde kız-erkek ilişkileri yüksek duvarlar arkasında yürüdüğü için biz bu değerli insanı tanıma fırsatı bulamamışız. Sosyal medya yoluyla bir kez daha tanıştık ve şahsım adına söyleyebilirim: Çok memnun oldum. Sağolsun kitabını imzalayıp postaladı. Okurken iki eziklik hissettim. İlki İstanbul'un göbeğinde lise okurken dünya Müslümanlarının sorunlarına ne derece bigâne kaldığımız. İkincisi, başörtüsü mağdurları biz kadınlar gibi görünürken, bazı dava adamlarının bu konuda mahkumiyet alacak kadar ne büyük badireler atlattığı. Sinan Hocam bu iki derdi yüreğinde taşımış, hayatında bedelini ödemiş güzel bir insan.
Kitap insanı kalp bakımına davet ediyor. Motto şu cümleler bence: "Kalbine karşı uyanık ol. Yakışsın sana iyilik yapmak, üzerine güzelce otursun iyilik elbisesi. Ânını neyle doldurursan hayatın onunla dolar. Eline ayağına batan dikenler, seni hayatı gül bahçesine çevirme çabandan vazgeçirmesin."
Kitap İslam tarihinden günümüze uzanan örnek hayatlar sunuyor okuyucuya. Önünde sonunda bir ayrılık yeri olan dünyaya bu denli bağlı yaşayan bizlere, başkalarının derdiyle dertlenen insanları anlatıyor.
Güney Afrika'daki ırkçı rejime karşı cemaatini okuma halkaları kurarak teşkilatlandıran ve işkenceler sonucu öldüğünde Sen Paul Katedrali'nde düzenlenen törende Kur'an okunmasına vesile olan Abdullah Harun... Hicretin 1400. yılı münasebetiyle Erzurum'dan Kayseri'ye hicret koşusu düzenleyen, Afganistan'da bir yetimhane kurmak için yola çıkmışken uçağı düşerek vefat eden Bahattin Yıldız...
Sadece üç parmağı hareket eden, bütün vücudu felçli "Bu üç parmağın hesabını nasıl veririm?" düşüncesiyle Almanya'da hayatını Allah'a adamış bir hanım, Gülseren Gümüş... Bir öğrencisini her sabah evinden alıp fakülteye götüren ve 15 Temmuz gecesi öğretim görevlisi arkadaşlarının olduğu whatsapp grubuna "Biz korkarsak herkes korkar" mesaji atarak sokağa çıkan ve şehit olan İlhan Varank...
Kadıköy'de cami müştemilatında evsizleri barındıran, kapılarını yirmi dört saat kapatmayan bir imam Levent Uçkan... Yazarın kitabında yer verdiği, çoğumuzun ismini bile duymadığı destansı hayatlardan sadece birkaçı.
Kendi mücadelesini anlatırken verdiği örneklerden bazıları da beni çok etkiledi: On yıl önce bir kazada kaybettikleri kardeşi için gözyaşı döken babasını radyo başında hiç tanımadığı Müslüman kardeşleri için ağlarken görmesi. 28 Şubat sürecinde çıkardıkları "Yürüyüş" adlı dergide yer alan yazıları sebebiyle üç kez mahkumiyet cezası alması ve beraat edişi. Bir dergi çıkarma hayali olan öğrenciye destek olup "Genç Furkan" ismini verdikleri baskıyı elden ele yaymaları. Dört çocuğuna isim verirken İslam tarihinden aldığı referanslar. İlham verici öykülerdi.
Bir de cesur özeleştiri vardı kitapta: "En büyük spor salonlarını iktidarın imkânlarını kullanarak gönülsüz öğrencilerle doldurmak, olmayan bir gençliğin gövde gösterisini yapmaktır. Elinde kitap olmadan evden çıkmayan, her âyeti şu anda Rasulullah'tan duyuyormuş gibi talim eden gençlere ihtiyacımız var." Ben kitabı okurken yürekli, samimi, dertli bir müslüman buldum karşımda. Kalemine sağlık.