Kalb İbresi, Kırık Testi serisinin diğer kitapları gibi vahyin gücünü Kur'an'ın teyide ihtiyaç duymayan büyük açıklamasını bize göstermek için şimdiki zamanın insanlarına bir kalpleri olduğunu, o kalbin ince bir işçilikle ve emekle inkişaf etmesi için kalbe nasıl yaklaşılması, nasıl beslenmesi gerektiğini anlatan bir kitap.
Edebiyat insanın öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkisini estetik biçimde açığa çıkarma kaygısından doğdu. Din ve inanç ise içinde yol alarak ya da çatışarak da olsa edebiyatın dışlamayı başaramadığı temel varoluş alanı olmayı hep sürdürdü. Aydınlanmayla birlikte aklın mahkemesi önünde din de dahil bütün değerlerin yargılanıp mahkûm olduğu söylendi. Fakat bu dilin sınırlarıyla karşılaşan Batı, edebiyatı Allah'a öncelik vermeme, Yaratıcı'ya ait bütün alanları da insanla doldurma çabası yüzünden büyük ölçüde hiçlik ve beyhudelik duygusuna sürükledi. Bu sürüklenme özellikle de varoluşçu yazarlarda net olarak görülür. Öte yandan çok değerli yazarlar birer müntehir olarak son sözü canlarıyla söylediler ve bu bir gözüpeklik gibi göründü. İki dünya savaşına tanıklık eden yazarların umutlarını tükettiklerini, yazılanlara inandırmak için gerekli coşkuyu kaybettiklerini, enerji üretecek kaynaklarının kuruduğunu söyler Nurdan Gürbilek. Öte yandan edebiyatçılar kusurlu bir hayattan kusursuz bir yapı, kötü bir yazgıdan iyi cümleler, yenilgiden başarı çıkarmaya da çalışmaktadırlar.
Tanrı'yı dışlama çabası özgürce yaratmanın baş koşulu gibi görünmüştür öteden beri. Bu çoğu kez kavgayı, isyanı, inayetin reddini getirdiğinden edebiyata yansıması can sıkıntısı, anlamsızlık, kasvet, yalnızlık, evsizlik ve aidiyetsizlik şeklinde olmuştur. Tutunamamış toplumla uyum sağlayamamış iyiliklere karşılık kötülük görmüş, vazgeçmiş ve içi kararmış kahramanlar. Evden kaçmak bir sıkıntı eve dönmek zorunda kalmak başka bir sıkıntıdır artık. Ev merhametin adaletin paylaşmanın yeri, kalbin odaklandığı, duanın merkezde olduğu bir yer olmaktan çıkıp kaçıldığında da dönmek zorunda kalındığında da sıkıntı yaratan, hatta neredeyse tersine adaletsizliklerin üretilip cehennem gibi kaynadığı mekânlara dönüşür kimi metinlerde.
Metin Önal Mengüşoğlu'nun Vahiy ve Sanat kitabında anlattığı gibi Kur'an aslında edebiyat için muazzam bir esin kaynağı. Sırlarla dolu, insanı her seferinde esrarla kuşatıyor ve zamanı ve mekânı sonsuzca kullanarak hakikatin açığa çıkmasını hedefliyor. Doğrudan vicdanı hedef alan anlatım üslubu, çelişkileri sergilemesindeki kudret, nimet azap dengesindeki adalet, af ve mağfiret vaadi, sürekli yeniden başlama şansıyla, dipte nereye kadar inilebileceğini gösteren edebiyata karşılık yukarı nasıl tırmanılacağını da gösteriyor.
Kalb İbresi'ni edebiyatın yoğun hissiyatı içinde okuduğumuzda kitapta yazılanların görmezden gelinmesinin bizi ne kadar fakirleştireceği berrak bir şekilde açığa çıkıyor. Kalbin anlamı, dilin ve kelimelerin gücü ve hayatımıza etkisi üzerine yoğunlaşıyor insan, Kalb İbresi'nde anlatılanlara kulak vermeden insanı kuşatan bir sanatın mümkün olmadığını hissediyoruz. Edebiyatın hızla sürüklenme olmaktan öteye geçmesinin yolunun dil ve anlamın genişlemesinde, içeriğin derinleşmesinde olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Kitabın önemi, birçok kelimeyi hatırlatması ve içlerini günümüzden bakarak doldurması. En hayati kelimelerin kaybıyla birlikte ulviliğinden boşalmış çıkarlardan ibaret kalpsiz bir hayata sürüklendik. Fakirleşen bir toplumsal yapıdan nasıl kuşatıcı ve geniş bir edebiyat çıkabilir?
Özgürleşmeyi ileri sürerek dine dair bütün kelimeleri titizlikle ayıklayan, iman ve itikada dair her türlü imayı özgürleşmenin ve insanı yüceltmenin önünde bir engel olarak gören hatta sanatçı olmanın koşulu olarak gören bir edebiyat nereye kadar ilerleyebilir?
Kitapta musibetlerle imtihan, irşad, ahsen ufku, İlahi inayet, ahiret, şefaat-i uzma, içtimai tevbe, cennetin tabakaları, şekavet yurdu, cehennemin derekeleri, uhuvvet için fiili dua, iftirak, evrad u ezkar, mefkure delileri, nefs-i levvame, minnet, münafık, nüzul, hammadun ümmeti, ila-yı kelimetullah, ülfet perdesi, hasenat, inziva, meşakkat, hakkı ikame, insanın melekut yönü, inziva, salat-u selam, hayy ruhlar, hüda ve heva sonra da kıvamdan söz edilmekte. Kalb İbresi, Kırık Testi serisinin diğer kitapları gibi vahyin gücünü Kur'an'ın teyide ihtiyaç duymayan büyük açıklamasını bize göstermek için şimdiki zamanın insanlarına bir kalpleri olduğunu, o kalbin ince bir işçilikle ve emekle inkişaf etmesi için kalbe nasıl yaklaşılması, nasıl beslenmesi gerektiğini anlatan bir kitap. Bu işi başarmış insanlardan anekdotlarla bezeli ve özellikle de Said Nursi'nin hayatına sıkça göndermeler yapılmış. Kalbin birçok kelimesi kökenine inilerek izah edilmekte ve dilin varlığın evi olduğu gösterilmekte. Mesela "Hak kelimesi, esma-i hüsnadandır ve maddî manevî afakî ve enfüsî bütün haklar onun değişik dalga boyundaki tecellilerinden ibarettir der Fethullah Gülen. İşte bu sebeple gerçek bir mümin bütün haklara saygılı davranır, hakkı tutup kaldırma cehdiyle oturup kalkar, ne zulmeder ne boyun eğer.
Esasen durum kitapta Ebu Zer'den yapılan bir alıntıdaki gibidir: Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin. Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun. Sırtındaki yükü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp. Amelinde ihlaslı ol, zira her şeyi görüp gözeten ve hakkıyla değerlendiren Rabb'in senin yapıp ettiklerinden haberdardır.
ZAMAN