Kaht-ı rical, insan kıtlığı demektir. Gerçekten de dünyamız bir insan kıtlığı yaşamaktadır.
İnsani değerler giderek zemin ve mevzii kaybetmektedir. Lakin ‘kaht-ı rical’ kavramı esasında insan kıtlığından ziyade, lider kıtlığı demektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren devlet ricali olarak değerlendirilen lider kuşakları inkiraza uğramıştır. Arkası kesilmiştir. Kaht-ı rical ile devlet ricali birbirine zıt tabirler. Kaht-ı ricalden maksat devlet ricali tabir edilen kişi veya kuşakların yok olmasıdır. Katılırsınız veya katılmazsınız ama İngiliz siyasetçi George Galloway ‘Keşke İngiltere Başbakanı Gordon Brown ve Mısır Lideri Mübarek’in yerinde Erdoğan tipli liderler olabilseydi’ diyerekten temennisini dile getirmiş ve iç geçirmiştir. Burada maksat, benzeyeni yermek mi, yoksa benzetileni övmek midir? Veya eskilerin tabiriyle bu ifadesi Ali muhabbetinden mi, yoksa Ömer buğzundan mı kaynaklanmaktadır? Bu sorular bizim cevap verebileceğimiz nitelikte değil. Onun bilebileceği bir husustur. Lakin Galloway bu tespitinde yalnız değildir. 10 Ocak tarihli (2010) The Guardian gazetesinde Jackie Ashley adlı yazar ‘Lack of leadership is driving Britain to despair’ başlıklı bir makale yazmış ve Galloway’ın duygularını paylaşmıştır. Jackie Ashley’e göre, İngiltere’nin içine yuvarlanmış olduğu lider kıtlığı veya kaht-ı rical İngiltere’yi umutsuzluğa sürüklemektedir. Ashley, bu bağlamda İngiliz siyasetinin umutsuz bir vaka olduğunu ifade etmektedir. Siyaset kurumu tamamen çürümüş gözükmektedir. Zira, mesele sadece Başbakan Gordon Brown’un kişiliğinde düğümlenmemektedir. Muhalefet Lideri David Cameron da büyük laflar etmesine ve büyük ünvanlara talip olmasına rağmen durumu hiç umut vermemektedir. Aynı illetle malûldür. Bu durum, yazar tarafından başbelası ve baş ağrıtıcı umutsuzluk (headachey despair) olarak nitelendirilmektedir.
¥
Taha Akyol gibilerine göre, Türkiye’de siyasi kurumun tıkanmasının en temel nedeni de muhalefetin yetersiz olması ve kalmasıdır. Siyasi tıkanmanın en temel belli başlı nedenleri arasında, muhalefet liderlerinin güven verememesi ve yeterlilikten yoksun olmaları yani kifayetsizlikleri gelmektedir. Maelesef durum Avrupa’da ve dünyada da böyledir. Avrupa’da hedonist bir siyasetçi kuşağı yükselmektedir. Ve dolayısıyla basın her gün skandal haberleriyle kaynamakta ve çalkalanmaktadır. Toplumun bir kesimi de bunu kanıksamıştır. Hedonist siyasi kuşaktan Sarkozy ile Berlusconi neredeyse gayri resmi harem kurmuş durumdalar. Bundan dolayı yarı şaka yarı ciddi bir biçimde muhalefet milletvekillerince Berlusconi’nin sürgüne gönderilmesi teklif edilmiştir. Gerçekten de Avrupa’da siyaset kuşağı dibe vurmuştur. Almanya Başbakanı Merkel meselelere ilgisiz görünmektedir. Sanki tahnit edilmiş yani mumyalanmış gibidir. Demir Lady’nin aksine en tipik özelliği cevvaliyet değil, donukluktur. Bundan dolayı siyasi liderlerin ömürleri de ya kısalmakta ya da uzarsa bıkkınlık vermektedir. Merkel’in dışişleri bakanı kendi aykırı cinsel kimliğini dışa vurmaktan hicap duymayan ve imtina etmeyen bir kişilik sergilemektedir.
¥
Sekülerleşmiş toplumlar sonunda hedonist hale gelmekte ve nefislerine tapmaktadır. Bunların ortaya çıkardığı siyasetçi kuşağı da sonuçta kendisini temsil etmektedir. Dünyanın sorunları da kaht-ı rical gölgesinde ağırlaşmakta ve çözümsüz hale gelmektedir. Bu bağlamda, Global Stratejik Enstitüsü Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi(CSİS) Müdür Yardımcısı Erik R. Peterson, “The World to 20025” adlı 2025’e doğru dünya adlı raporunda, “Dünya ülkeleri ‘gerçek lider’ sıkıntısı çekiyor. Bugün dünya ülkelerinin çektikleri sıkıntılar ‘gerçek lider’ yokluğundan kaynaklanıyor” diye yazdı. Raporunda, hükümetlerin sahip oldukları otoritenin alttan ve üstten gelen baskılarla büyük ölçüde yıprandığına ve aşınmakta olduğuna temas eden Peterson, “Geleceğin problemlerini, daha bu problemler ortaya çıkmadan gerekli tedbirleri alarak göğüsleyecek öngörülü liderler kuşağına ihtiyaç var. Sadece Amerika’da değil bütün dünya ülkeleri, becerikli liderleri bekliyor. Kilitlenen dünya sorunlarını çözebilmek için kaliteli liderlerin yetişmesi gerekiyor” ifadelerini kullanıyor. Demek ki küreselleşen dünyanın derdi aynı: Kaht-ı rical. Dolayısıyla, kaht-ı ricali aşmadıkça devlet ricaline kavuşmamız mümkün değil. Lakin bu nitelikler nasıl sağlanabilir? Yolu yordamı nedir? Bu nitelikler bir terkip. Lakin onun ötesinde bir atiyye-ı rabbaniye. Allah’ın lutfu ve vergisi. Esasında, Almanya gibi ülkelerde liderler tesadüfen seçilmiyor ve yetişmiyor. Bununla birlikte, küresel akımlar ve kitlelerin modu ve havası da liderleri ve istikametlerini belirliyor ve etkiliyor. Bundan dolayı bizde ‘kema tekünü yuvalla aleşküm’ yani nasılsanız öyle idare edilirsiniz denmiştir. Sonuçta, kaymak tabakasının kalitesi, sütün kalitesindendir.
VAKİT