“Kahrolsun yaktıkları ateşin etrafına oturup, müminlere yaptıkları işkenceleri seyredenler!”

Abdullah Yıldız, Ashabı Uhdud kıssasının Siyonist çetenin yaptığı zulmü hatırlattığını aktarıyor.

Abdullah Yıldız / Yeni Akit

Kahrolsun Ashâbı Uhdûd!

Günümüz, gündüzümüz, gecemiz, gündemimiz Gazze… Öyle de olmak zorunda… Değilse, Müslümanlığımızın da insanlığımızın da anlamı kalmaz…

Önceki yazımızda bazı Kur’ân ayetleri ışığında Gazze’ye karşı sorumluluklarımızı anlamaya çalışmıştık. Bugün de “Ashabı Uhdûd” olayı üzerinden Gazze’ye bakalım!

“Kahrolsun hendeklerin sahipleri! Yaktıkları alevli ateşin etrafına oturup, müminlere yaptıkları işkenceleri seyredenler!” (Burûc, 4-6)

Allah zalimlere böyle öfkeleniyor… Çünkü olay Allah’ı gazaplandıracak kadar korkunç... Onlar derin ve uzun hendekler/çukurlar (“uhdûd”) kazıp, içini ateşlerle doldurarak orada müminleri diri diri yakıyorlar… Allah onlardan mutlaka intikam alacaktır…

Âyette ateş, hendeklerden önce zikrediliyor: “En-nâri zâti’l-vegûd”!.. Ateş!.. Tutuşturulmuş!.. Her yerden yükseliyor!.. 

“Canı çıksın Ashâb-ı Uhdûd’un!..” O zalimler, inanmış kadın ve erkekleri ateşlere attılar, sonra da kenara oturup onları sadistçe seyrettiler… Ateşin masum bedenleri yakmasını zevkle izlediler… (Burûc, 7) Ama onlar laneti, kızgınlığı ve öfkeyi hak ettiler; bu sadistçe cinayeti işlemekle Allah’ın gazabını tadacaklar!.. Oysa müminler onlara bir kötülük yapmamışlar, bir suç işlememişlerdi: 

“Onların müminlerden öç almalarının tek sebebi sırf Aziz (yüce) ve Hamîd (övgüye lâyık) olan Allah’a inanmalarıydı.” (Burûc, 8)

Evet! Onların “suçu” sadece buydu: Bir olan Allah’a iman etmeleri… İnanılmaya ve ibadet edilmeye layık olan Âlemlerin Rabbine kul olmaları...

“Göklerin ve yerin tek sahibi O’dur. Ve Allah her şeye şahittir.” (Burûc, 9)

Müminlerin de işkencecilerin de yaptıklarına Allah tanıktı… Bu dokunuş mümin kalplere huzur verirken azgın zorbaları tehdit ediyordu: Allah şahittir!

Ayetler olayın çirkinliğini ve işkencecilerin iğrençliğini dillendirmekte, tiksinti ve nefret kalpleri doldurmaktadır. Ayrıca olayın arka planındaki gerçekleri ve bunun Allah katındaki değerini düşündürmektedir… Dahası, Allah’ın korkunç cezasını!..

Mazlum müminler inançlarından vazgeçerek hayatlarını kurtarabilirlerdi… Ama bu takdirde hakikat ölürdü; sadece onlar değil, bütün bir insanlık kaybederdi… İnançsız hayatın anlamsızlığı, tutsak yaşamanın zilleti, azgın güçlerin bedenlere ve ruhlara egemen olmalarının alçaklığı… kaybolurdu... 

Oysa iman gerçekten değerli ve şerefli bir dava, büyük ve yüce bir hakikattir! İşte onlar bu yüce zaferi diri diri ateşlerde yanarak kazandılar…

Rivayet edilir ki, mümin erkek ve kadınları ateş hendeklerinde yakan Yemen Kralı Yahudi Zûnüvâs idi. Necran bölgesindeki müminler Zûnüvas’ın dayattığı batıl dini inançları reddederek, hak davalarında sebat etmişlerdi. Bunun üzerine gaddar kral onları diri diri yakıp keyifle seyretmişti…

Bir başka rivayete göre, müminleri yakan Mecusi İran Kisrâsı idi; kız ve erkek kardeşlerin evliliğini onaylamış, karşı çıkan müminleri de ateş hendeklerinde yakmıştı…

İmdi… Alın Zûnüvas’ı, vurun Netanyahu’ya! Alın Kisrâ’yı, vurun sapkın ilişkileri yasalaştırırken “İslâmiyet yaşam biçimimize tehdittir” diyen çağdaş yöneticilere!..

Ama… Hesap Gününde o azgın liderler de mazlum müminler de Allah’ın huzurunda hesap verecekler:

“İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler; şüphesiz onlar için cehennem azabı vardır. Yakıp kavuran azap da onlaradır.”

“İman edenler ve salih ameller işleyenler içinse altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.” (Burûc, 10-11)

Evet… Her şeyin yerli yerine konacağı o gün, azgınları ve müminleri birbirinden ayıracak ceza ve mükâfat günü kesinlikle gelecektir. Yüce Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecek; işkenceciler o yakıp kavuran azaba atılacaktır!..

Ayette “yakıp kavuran” azap vurgulandı. Oysa cehennemle birlikte ilk akla gelen şey ateştir. Fakat ayette özellikle bu ifade kullanılarak yüreklere korku salındı. Böylece hendeklerdeki yakıp kavuran ateşin karşılığının verileceği ve mazlumların intikamının zalimlerden kat kat fazlasıyla alınacağı müjdelenmiş oldu… Zira hendeklerin ateşi nerede; Cehennemin yakıp kavuran ateşi nerede!?.. Ateşlerin alevleri ve süresi arasında o kadar çok fark var ki! Dünyanın yakıp kavurması insanların yaktığı ateşle, ahiretin yakıp kavurması ise Allah’ın yaktığı ateş ile gerçekleşir. Dünyanın yakması birkaç saniyeliktir; ahiretin yakması ise ebedidir, süresini Allah’tan başka kimse bilemez… 

Ve dünya ateşinde yanmayı göze alan müminlerden Allah razı olmuş, bu şerefli Hak dava zafere ulaşmıştır (Fî-Zılâli’l-Kur’ân’dan ilhamla). 

İşte “büyük kurtuluş” budur!...

Yorum Analiz Haberleri

İran kendi ipini çekiyor…
Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...
Mimaride insani saiklerin yerini; kârlılık ve verimlilik aldı...
Siyonist çeteye karşı direnişle geçen bir yıl...
“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”