Ersin Çelik / Yeni Şafak
Son ders!
Bu yazıyı yazacağımı biliyordum ama nasıl, ne zaman yazacağımı bilemiyordum. Bir yıldır içimde tutuyorum. Sanırım yazmak için Kahramanmaraş’ta olmalıymışım. Geldim işte. Günlerden 7 Şubat.
O sabah hazırlıkları yapıp yola çıkmış, ertesi günü varabilmiştim Maraş’a. Yine 7 Şubat sabahıydı. Oysa 6’sında, yani depremin olduğu gece şehirde olacak ve yıkılan İsias Otel’de kalacaktım.
İsmail Kılıçarslan’ın ısrarı ve biraz da emrivakisiyle Kahramanmaraş’ta bir iletişim atölyesi oluşturduk. Öğretmen, doktor, din görevlisi, gazeteci, memur ve öğrencilerin olduğu 16 kişiydi arkadaşlar. On beş günde bir, pazar sabahları gelip akşamları dönüyordum. Dersler öğlene doğru Dedeoğlu Konağı’nda başlıyor, akşamüstü bitiyordu. Sonra da uçağa yetişme telaşı...
Kitaplar okuduk, tahliller yaptık, haberler yazdık, belgeseller izledik, bolca da sosyal medyayı, dijitalleşmeyi tartıştık. Ancak 8 Ocak’taki kapanış dersini, sisten dolayı uçağa binemeyince yapamamıştık. Araya başka programlar girse de o ders yapılacak ve o gün Kahramanmaraş’ta kalacaktım.
Eski yazışmalarımıza baktım. 27 Ocak günü gruba, “Köln’den selamun aleyküm herkese. 5 Şubat Pazar günü neler yapıyorsunuz?” diye sormuşum, “sizi bekliyoruz” yanıtları gelmiş.
Kapanış dersini tam gün yapacak, o gece Maraş’ta kalacak ve 6 Şubat sabahı ilk uçakla dönecektim.
Lakin hafta içi belediyeden aradılar. Dersleri yaptığımız salonda farklı bir program varmış. Kahramanmaraş'ın Kurtuluşu olan 12 Şubat etkinlikleri yaklaştığı için atölyenin kapanışını daha ileri tarihte yapabileceğimizi söylediler.
Dikkat ettim de tehir duyurusundan sonra gruba kimse bir şeyler yazmamış. İlginç hem de çok ilginç. Normalde bir formül arayışına giderdi bizim arkadaşlar. Yaprak bile kımıldamamış.
Sonraki ilk mesaj yine bana ait. Deprem sabahı ise 05.21’de, “Arkadaşlar mesajı görenler lütfen bir emoji koysun yeterli” diye yazmışım. Kahramanmaraş'tan ilk bilgi şöyleydi: “Hocam felaket yaşandı, çarşı yıkıldı.”
Hemen herkes birkaç saat içinde bildirimde bulundu. Bu arada öğlen saatlerinde yola çıkmıştım. Yaklaşık 20 saatte varabildim Kahramanmaraş’a. Gördüğüm manzara, kıyamet tasavvurumuzun ön izlemesiydi.
Trabzon Caddesi üzerinde bir o yana bir bu yana gitmiş, polislere Trabzon Caddesi’ni sormuştum. Dehşetti. Tam o anda, o ağır yıkımın karşısında aklıma atölyedeki derste yazdığımız deprem konulu haber gelmişti. Bir yıldır içimde tuttuğum işte buydu.
Atölyede bir Güneş ablamız var. En büyüğümüz, en otoriterimiz ve itiraz makamımız Güneş ablaydı. Aralık ayındaki derste, haber yazma konusunu işleyip bir de haber yazmıştık. Ama ne haber? “Beş kelime belirleyin. Alakalı veya alakasız olabilir. Ancak aranızda anlaşın, mantık örgüsünü kurun” demiştim. Güneş abla tuttu ilk kelimeyi “deprem” olarak belirledi. İtiraz ettim, “Yazacağımız haber olumsuz olmasın” dediysem de çok haklı bir itirazla “Ne yapalım hocam, deprem gerçeği var” demişti.
Nihayetinde herkes, içinde; “Kahramanmaraş”, “deprem”, “Messi”, “Birleşmiş Milletler” ve “yardım” kelimelerinin geçtiği hayali, lakin mantık örgüsü olan haberler yazdılar. Kimi başka bir şehir veya ülkedeki depremzedelere yardım için oynanan maçta giyilen formaları Kahramanmaraş’ta ürettirmişti. Kimi de depremi Kahramanmaraş’ta yaşamış ve FIFA’nın organizasyonunda Messi, Neymar, Mbappe ve Ronaldo’nun gösteri maçına çıktığını yazmıştı.
İşte o sabah aklıma bu ders geldi. Yazdığımız hayali haberi yaşamıştık. Dahası Messi, Neymar ve Mbappe gösteri maçı yapmasalar da depremzedelere destek için formalarını satışa çıkardılar.
Aradan bir yıl geçti… Yine geldim. Bu sefer kalacağım. Çünkü bu sabah, bir yıl üç gün gecikmeyle o son dersimizi yapıyor olacağız. Bazı arkadaşlar Kahramanmaraş'tan göç ettikleri için gelemeyecekler.
Bir de Sümeyye Sevde Demirel aramızda olamayacak. Kendisinden beş gün sonra haber alabilmiştik. Vefat etmişti. Bu sabah son dersimizde Sevde’yi de dualarımızla anacağız.
Güneş abla da gelemeyecek. Depremden sonra Ankara’ya yerleşti. Gecikmeli son dersimiz için grupta yazışırken, “Nasipten öte köy yok abla” mesajıma şu yanıtı verdi: “Aynen öyle hocam, dertlenmeye utanır insan bunun için. Allah Gazze’de olanlara zafer nasip etsin, biz nasıl mutlu oluruz.”
Eyvallah abla, senden son dersimizi de almış olduk.