HAKSÖZ HABER
Pakistan’da seçim kanundaki yemin ifadesinin değiştirilmesini Kadıyaniliği meşrulaştırmaya yönelik bir girişim olarak yorumlayan İslami örgütlerin çağrısıyla başkent İslamabad’da büyük protestolar düzenlendi. Pakistan halkı dini duyarlılığı yüksek bir halk. Kadıyanilik meselesi ise geniş kitleleri hareket geçirebilen son derece hassas bir konu. Nitekim bu son olayda da bu durum görüldü.
Büyük kalabalıkların katıldığı ve Adalet Bakanı’nın istifasının talep edildiği eylemlerde en az 7 gösterici hayatını kaybetti. Devlet güçlerinin olaylara bu sert müdahalesi ise tepkilerin artmasına, alevlenmesine neden oldu.
Bu hadiseyi Yeni Şafak gazetesi de bugün haberleştirmiş ama nasıl?
ABD Pakistan yönetiminin bir süredir bağımsız davranmasından rahatsız oluyormuş, bu yüzden sokak gösterilerinin fitilini ateşlemiş, bunun içinde Tahirü’l Kadri adlı “Pakistan’ın Fethullah Gülen’i diye adlandırılan bir dini figürü devreye sokmuş!
Gazete bu hadiseyi şu başlık ve bilgiyle veriyor:
Pakistan’da sokak provokasyonu
ABD, bağımsız politikalar izlediği için bir süredir tehdit ettiği Pakistan’da kaos için ülkenin FETÖ’sü diye anılan Tahir ül-Kadri örgütünü devreye soktu. Seçim kanununu bahane eden bazı gruplar 8 Kasım’dan bu yana gösteriler düzenliyor. Tahir ül-Kadri, Twitter’dan, “sistem çöktü, meşruiyet kalmadı” mesajları yazdı. Pakistan ordusu ise hükümetin “asayişi sağla” talimatına, “Göreve hazırız, ancak hükümetle bazı konuları değerlendirmemiz lazım” karşılığını verdi. Yapılan görüşmede de ordu göreve yanaşmayınca Pencap’taki “Ranger” adlı sınır muhafızlarına müdahale talimatı verildi.
Bekleneceği üzere Yeni Şafak’ın bu yorumu anında pek çok medya organında hiçbir kritiğe tabi tutulmadan tekrarlandı.
Açıkçası bu ülkede her gün karşılaştığımız pek çok gelişme gibi, ta uzaklarda cereyan eden bu olayın da aynı saplantılı bakış açısıyla yorumlandığını görüyoruz. Bu manzara bize bir kere daha komploculukla malul bir yaklaşımın bilhassa iktidar medyasında çok baskın hale geldiğini gösteriyor. Daha ötesi bu mantığın verileri işine geldiği gibi yorumlayıp, seçici davrandığını ve çok rahatlıkla ters yüzü edebildiğini de ortaya koyuyor.
Oysa şunların bilinmemesi ya da öğrenilmemesi mümkün mü?
Seçim kanundaki değişikliğe karşı çıkan sadece Tahirü’l Kadri değildir. Pakistan’daki tüm İslami yapılar ve başta da Cemaat-i İslami bu düzenlemeye şiddetle karşıdır.
Olayları tetikleyen ABD ya da şu veya bu gizli güç değil, iktidarın basiretsizliği ve yükselen tepkilere rağmen Adalet Bakanının istifasına yanaşmamasıdır.
Sonuca gelirsek, komplocu mantık çoğu kez gerçeğin karşısında ve her zaman gerçeğin çok ama çok ötesindedir!