Kafatasçılık Dediğiniz, Brakisefal Tutkusu Değil miydi?

“Kemalistlerin son dönemde sarıldıkları ‘Bizler kafatasçı milliyetçisi değil, Atatürk milliyetçisiyiz!’ açıklamaları tarihî gerçekler karşısında hiçbir şey ifade etmemektedir.”

Murat Ayar’ın daha önce 2013 yılında sitemiz için kaleme aldığı kafatasçı ırkçılık ve Kemalizm ile ilişkisi konulu yazıyı gündemdeki ırkçı “ant” tartışması bağlamında tekrar okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:

Kafatasçılık Dediğiniz, Brakisefal Tutkusu Değil miydi?

Tarih 1932 Temmuz ayı, yer Ankara Halkevleri. Üniversitelerden, liselerden, ortaokullardan yüzlerce tarih uzmanı, öğretmenin davetli olduğu, Türk ırkının layık olduğu yeri belirlemek için canla başla yapılan çalışmaların ilk sonuçlarının açıklandığı I. Türk Tarih Kongresinde büyük bir heyecan dalgası hâkim. Mustafa Kemal’in de bizzat katıldığı kongrede Türk ırkının tarihî konumu açıklanacak! Bu tarihî açıklamayı yapacak kişi ise İsviçre’ye antropoloji alanında eğitim için gönderilen Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’dan başkası değildi. Afet İnan büyük bir heyecan ile geldiği kürsüde şöyle diyordu:

“Cenevre Üniversitesi Antropoloji Profesörü Euggene Pittard’ın ‘Irkların Tarihi Kitabı’ üzerinde ve kendisi ile yaptığım görüşmelerin ve çalışmaların sonunda Orta Asya’nın bağrında yaşayan Türklerin beyaz ırkın BRAKİSEFAL özelliği taşıyan kolundan olduğunu belirledik. Brakisefal insanlar dünyada insanların ilk olarak görüldüğü tarihlerde Hindistan’ın kuzeyinde Seyhun ve Ceyhun ırmağı etrafında yaşamışlar. Altaylara göç ederek Türk medeniyetini kurmuşlar… Aynı brakisefal insanlar Orta Asya’nın kuraklaşması sonunda; Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Ege, Hindistan, İtalya, … Çin’e giderek oralara medeniyet götürmüşler, devletler kurmuşlardır. Dünyaya medeniyet götüren Türkler, Hind Avrupalı beyaz ırka yani ARİ ırka mensupturlar. Ari ırkının yaşadığı bütün yerlerde Türk ırkının izleri vardır!”

Afet İnan, “Ari diyarı demek Türk diyarı demektir!” diye kürsüde haykırırken kongrenin gerçekleştirildiği Ankara Halkevleri salonu alkışlarla inlemektedir. Ayağa kalkan izleyiciler ellerini patlatırcasına birbirine vururken, bravo sesleri salondaki coşkuyu daha da artırmaktadır. Hiç şüphe yoktur ki bu tabloyu “Onuncu Yıl Marşı” taçlandıracaktır ama o marş daha bestelenmemiştir. Dünyaya ilan edilen bu müthiş buluşu, eşsiz “Türk Tarih Tezi”ni anlatmayı Afet İnan’dan sonra devrin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip sürdürmüştür. Dr. Galip de konuşmasında daha çok Türk ırkının kafatası şekli üzerinde durmuştur!

Biraz hikâyeleştirerek aktardığımız bu tarihî olay, Başbakan Erdoğan’ın Mardin’de başlattığı ve dozunu artırarak devam ettiği milliyetçilik eleştirisi ve grup toplantısında açıkladığı “kafatasçılık” çalışmalarının kökenine işaret etmektedir. Bir ümmetten bir ulus yarattıklarını ifade eden Kemalist kadroların yeni bir bilinç inşa etme noktasında en ipe sapa gelmez tezleri bile nasıl bir seferberlik ruhu ile ete-kemiğe kavuşturmaya çalıştıklarını da bu tartışmalarla bir kez daha hatırlamış olduk!

(…)

Yazının devamı >>>

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!