Batı, Müslüman dünyaya nüfuz edecek etkili bir damar bulmuş, kadınlar... Bir proje bağlamında kadınları toplumun batılılaşmasında önemli bir araç olarak konuşlandırıyor. Önce kadınları, sonra da kadınlar üzerinden aileyi ve toplumu hedef alıyor.
Müslüman kadının Batılı kadının sahip olduğu haklara “Hayır” diyemeyeceği kabûlünden yola çıkıyor bu proje. Batılı kadın taleplerine sahip olabilmek için de öncelikle o kadının zihin kodlarına veya onun algı dünyasına yakın bir algıya sahip olmak gerektiğini biliyor.
İnsan hakları Batı’nın elinde bir siyasi baskı aracıdır, buna hiç kuşkum yok. Bundan dolayı da Batı, çıkarlarının çatıştığı diktatörlerin sultası altında inleyen insanların haklarını hatırlar, onların gasbedilen haklarını sık sık gündeme getirir, o ülkelerdeki demokrasi ve insan haklarını destekleyen sivil teşkilatları, muhalif siyasileri destekler, bunlar üzerinden muhalif rejimlerin kolunu büker.
Ama çıkarlarının örtüştüğü diktatör ve oligarşik sistemlerin baskısı altında inleyen insanların haklarını ise pek görmez. Çünkü Batı için asıl olan çıkarlarıdır; her kutsaldan daha kutsal olan. Prensipler vs. ancak bu kutsal çıkarları desteklerse önemlidir.
Yaptığı zulümler sebebiyle İsrail’i kınayacak BM kararlarını ABD neden hep veto etti sanıyorsunuz? ABD ve AB’nin Saddam İran’a saldırırken desteklemesini, devrik Bin Ali ve Mübarek’i insan haklarının ırzına geçerken uzun yıllar koruyup kollamasını başka nasıl izah edebilirsiniz ki?
Bu meyanda Batı’nın insan hakları meselesinde sergilediği çifte standartlar saymakla bitmez. İnsan haklarından bağımsız olmayan ama onun önüne geçirilen “kadın hakları” meselesine gelince. Bu meselede Batı’nın neredeyse tüm ülkelerde hassas davrandığına ve taraf olduğuna tanıklık ediyoruz.
Kuşkusuz burada da seçici davranıyor Batı. Eğer kadın, meselâ Müslüman kadın, kamusal hayatta ayrımcılığa tabi tutuluyorsa, en temel hakları elinden alınıyorsa bunu da görmezden gelir. Görmek zorunda kaldıklarını ise zâhiri kurtarmak adına bir şeyler söyleyerek geçiştirir, o kadar. 28 Şubat döneminde başörtülülere yönelik estirilen teröre karşı ne yaptı meselâ?
Müslüman dünyada laik rejimler batılılaşmak adına Müslüman kadın haklarını gasbettiğinde buna pek ses çıkarmadı, el altından onay da verdi. Kaldı ki tesettürlü hanımlar Batı’da da ayrımcılığa uğruyor.
Ama İran, Pakistan, Sudan, Malezya gibi ülkelerde dinî içerikli bir ceza kadına tatbik edilecek olsa Batı dünyası hemen ayağa kalkıyor, kadın haklarını ve onurunu korumak adına o ülkeye inanılmaz baskılar uyguluyor. Müslüman kadınları bu ülkelere ve bu uygulamaların kaynağına karşı kışkırtıyor.
Sözün özü, insan haklarını savunmada seçici davranan Batı, kadın hakları meselesinde de seçici davranıyor.
Müslüman dünyada modern kadın haklarına paralel ama toplumsal değer yargısına aykırı düşen kadın taleplerinde kesinlikle taraf. Aykırı kabûl ettikleri dinî ve geleneksel pratiklerin izale edilmesinde de jakoben yasakçılardan yana.
Câlibi dikkat bir husus da, dindarlar arasından çıkan ama feminist söylemlere yenik düşmüş başörtülü kadınları sevmeleri. Onlara özel bir ihtimam gösteriyorlar. Çünkü onlardan modernleştirici rejimlerin başarısız kaldıkları yerde devreye girmelerini, kalenin kapısını içeriden açmalarını istiyorlar.
Yoksa insan haklarını önemsemeyen Batı, kadın haklarını neden önemsesin ki!?.
YENİ AKİT