“Müslüman kadının hakları” meselesi Batılıların çok önemsediği bir konu, buna şüphe yok. Biraz meseleye yakından bakınca Müslüman kadının haklarının bizde tartışıldığı kadar Batı’da da tartışıldığını görebilirsiniz.
Batılı devletlerin Müslüman ülkelerden, cemaatlerden, STK’lardan ve kanaat önderlerinden devlet ve toplum düzeyinde yapılacak ıslah listesinin ön sıralarına “kadın haklarında iyileştirme” maddesini koymalarını istemesi, verilen ehemmiyeti gösterir.
Bu yüzden “kadın hakları”, “kadının lehine pozitif ayrımcılık”, evlilik ve boşanma ile ilgili gündeme gelen tartışmalar, bu zeminde yapılan kanunî değişiklikler ister istemez dikkat çekiyor. Burada, “Batılılar kadınlarımızın haklarını bizden daha fazla mı önemsiyor, onlara bizden daha mı iyi bir hayat sunmaya çalışıyor?” sorusu akla gelebilir.
Batı’nın dünden bugüne çifte standart yaklaşımları, coğrafyamıza yönelik siyasi, ictimaî ve iktisadî hamleleri bilindiğinden sıradan vatandaşın bile bu tür tartışma ve açılımlardan kuşku duyması garipsenemez herhâlde.
Birleşmiş Milletler’in, ABD ve Avrupa merkezli kurumların kadın hakları için çalışan STK’ları bulup fonlaması, uluslararası arenada meşruiyet kazandırması, fazla duyulmayan seslerini yönlendirdikleri medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırması, feminist söyleme yelken açmış kadınları “rol model” olarak sunması, farklı etkinlikler kapsamında tam ne olduğunu anlamadığımız başarılarından dolayı ödüllendirmesi hep kuşku uyandırmaktadır.
Önce şunu itiraf edelim. Bizim toplumumuzda olduğu gibi bütün Müslüman toplumlarda da kadına yönelik haksızlıklar vardır. Bu zulümler İslâm’dan kaynaklanmaz ama, İslâm’ın aksine öğretilerine rağmen varolabildiği de inkâr edilemez. Bir Müslümanın bu zulümlere karşı çıkması ise inancının gereğidir. Bu ne kadar yapılıyor ayrı bir konu. Islahı İslâmî değerler içinde kalarak nasıl yapabilirizi de tartışabiliriz, ki tartışmalıyız da.
Kadınların âdil ve onurlu yaşam şartlarına kavuşturulması elbette öncelikler arasında yer almalı. Batı kadın üzerinden sosyal projeler uyguluyor diye bunlar görmezden gelinemez, ertelenemez de. Lâkin, Batı’nın Müslüman kadın konusunda neden, nasıl ve niçin aktif olduğunu da sorgulamadan geçemeyiz. Birinin varlığı diğerine göz yummamızı gerektirmez zira.
Kadının içinde bulunduğu haksızlıkları ortadan kaldırmayı kadını erkeğe karşı kışkırtmadan ve annelik görevini örselemeden yapmalıyız. Bunu hangi değerler zemininde yapacağız sorusu ise son derece önemlidir.
Kadın haklarını iyileştirme tarzı söylemlerin muhtevasını, arkasında yatan niyeti sınamak için “değerler zemini” sorusu hem kimliğimizi, hem sarsılan aile yapımızı korumak için elzemdir. Bu soruya verilecek cevab kimin hangi niyetleri taşıdığını, bu meseleyi hangi büyük planlara anahtar niyetiyle kullandığını da açığa çıkaracak bir özelliğe sahiptir.
Bugün Müslüman kadının hakları dâvâsını güden kadınların kahir ekseriyeti, hakları Batılı paradigma zemininde tanımlayıp, seküler sistem içinde talep ediyor. İslâmî argümanları ise sistem içi projeleri meşrulaştırmak amacıyla kullanıyor.
Kadın hakları üzerine konuşup da Batılı paradigma dışına çıkmayan, seküler liberal değerleri evrensel değerler olarak gösteren, hem toplumu hem devleti bu değerlere teslim olmaya çağıran ve buna paralel İslâmî fetva veren kesimler, maalesef, kadının durumunu iyileştirmekten çok zorlaştırmaktadır. Çünkü öne sürdükleri projeler aile yapısının korumaktan çok dağıtmaya teşne. Bunun ilk kurbanı da yine kadın olmaktadır.
YENİ AKİT