َالَتْ فَذٰلِكُنَّ الَّذ۪ي لُمْتُنَّن۪ي ف۪يهِۜ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ فَاسْتَعْصَمَۜ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَٓا اٰمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِر۪ينَ ٣٢
Kadın dedi ki: "Beni hakkında kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise, (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşürülenlerden olacak." (Yusuf 32)
Onların Hz. Yusuf’u görür görmez dehşete düştüklerini, büyülendiklerini gözlemleyen başvezirin eşi sonuç olarak, kendisiyle aynı sınıfa mensup bu kadınlara karşı zaferi kazandığından emindir. Bunun üzerine zafer duygusuyla dolu olan; Yusuf’un kendi avucunun içinde olmasını, kendisine karşı bir kez direnmiş ve isteğini yapmadıysa da sonuçta onun ipinin halen kendi elinde olmasını onlara karşı bir böbürlenme vesilesi biçiminde algılayan bu kadın, onlara dönerek konuşmaya başlayacaktır:
“İşte siz beni bu delikanlı yüzünden kınadınız” dedi.
“Gördünüz mü onun karşısında nasıl dehşete düşüp büyülendiniz!"
İşte tıpkı sizler gibi beni de böylesine büyüleyip şaşkına çevirdi. Sonuçta onun olmak istedim, fakat o çekinerek buna yanaşmak istemedi. Bunun ardından kadın, sözkonusu ortamda kibirli bir edayla Yusuf’un iplerinin kendi elinde olduğunu vurguluyor ve de dişilik kaprislerini tüm kadınların huzurunda apaçık bir biçimde dile getirmekte zerre kadar bir sakınca görmüyor:
“Ama kendisine emrettiğim işi yapmaz ise, kesinlikle hapse atılarak burnu yere sürtülecektir.”
Hz. Yusuf bu söz kendisine söylendiğinde, güzelliğinden şaşkına-düşmüş olan ve -bu tür toplantılarda genelde rastlandığı üzere- tüm çekiciliklerini ısrarla sergilemeye çabalayan kadınların arasında bulunuyor. Ev sahibesinin yukarıdaki sözlerinde de ima ettiği gibi sözkonusu kadınlar, karşılarındaki Hz. Yusuf için deli olmakta ve onu ayartmaya çabalamaktadırlar. Bu durum karşısında Yusuf ise Rabbine yönelmektedir:
-FİZİLAL'İL KUR’AN-
Kadının, ihtirasını ilan edip, gayri ahlaki niyetlerini rahatça açığa vurması Mısır yüksek sosyete sınıfının ahlaken en aşağı dereceye düştüğünü gösterir. Besbelli ki kadının davet ettiği bayanlar da sosyetenin üst mevkilerine mensup olmalıdır. Aşkına mübtela olduğu kimsenin ne kadar genç ve yakışıklı olduğunu göstermek amacıyla Yusuf’u hiç çekinmeden misafirlerinin huzuruna çıkarması bu gösteride iştirak edilmeyen hiçbir şeyin olmadığını gösterir. Hepsinden öte ev sahibesinin açıkça "Kuşkusuz onu kendime ram etmek istedim ama o benden kurtulmayı başardı. Fakat ondan vazgeçecek değilim. Eğer kendisinden istediğim şeyi yapmazsa onu zindana atacağım ve küçük düşenlerden olacak" sözlerinin hayasızlık ifade ettiğini hissetmemişlerdi bile. Ayrıca bu, moderm Batı toplumunun ve onun batılılaşmış doğulu takipçilerinin kadına "özgürlük" vermekle övünmelerini de haksız çıkarmaktadır. Çünkü bu "ilerleme" yeni bir hadise değildir. Çünkü bu moda bundan binlerce yıl önce Mısır'da tüm haşmetiyle yürürlükteydi.
Kendisine kafayı takmış bir kadın, kendisine baygın baygın bakan kadınlar ve onların arasında iffet abidesi bir Yusuf. Saray, sarayın şımarık erkanının tehdidi ve zindan. İşte imtihanların en zoru. Önceden olduğu gibi sadece bir kadın değil artık bütün kadınlarla mücâdelesi başlıyordu Yusuf’un. Azîz’in karısının bu ahlâk dışı aşkını ulu orta o kadınların yanında ortaya dökmesi o günün Mısır’ının ahlâken sükutunu, iffet ve namus anlayışını ortaya koyuyordu.
-TEFHİMUL KURAN-