‘Kadife Devrim’ yargılanıyor

MUSTAFA ÖZCAN

İran kritik bir hafta geçiriyor. Hem atanma hem de yargılama var. Ahmedinejad ikinci dönem için tensip edilecek; yemin ederek görevine başlayacak.

İkinci olarak; Nejad’ın atanmasından önce, Türkiye’de devrim yıllarında yaşanan ve takrir-i sükun kanunu çerçevesinde yapılan muhakemeleri hatırlatan bir yargılama sürecinden geçiyor. Esasında bu dönemde Ayetullah Halhali’den sonra en sert yargıçlar yeniden işbaşı yaptılar. Al Kuds al Arabi gazetesinin yazarlarından Muhammed al Misfer de, El Cezire ekranlarından devrimden sonra Ayetullah Humeyni’nin başını kaldıranları ezdiğini ve serkeşlik edenleri susturduğunu ve devrimi bu yöntemle oturttuğunu söylemiş ve Hamaney’in de böyle yapması gerektiğini savunmuştur. Ona göre, İran’da kışkırtılanlar değil kışkırtanlar ve fitnenin başları yargılanmalı. Elbette kastettiği başta Rafsancani ve Musevi olmak üzere ıslahçı liderler. Ahmet Cenneti de, Rafsancani’den bir iki hafta sonra Tahran’da irat ettiği Cuma hutbesinde Rafsancani ve Musevi gibi ıslahçı liderlerin de yargılanacağı günlerin geleceğini söylemiştir. Devrim Mahkemesi yargılama çıtasını yüksek tuttu ve açılışı kadife devrim iddiasıyla yaptı.

Yargılanan 100 kadar kişi arasında eski Cumhurbaşkanı Hatemi’nin yardımcılarından tartışmalı bir isim Muhammed Ali Abtahi de vardı. Abtahi yargılama sırasında ağız değiştirmenin ötesinde saf değiştirme intibaları verdi. Kendisi de dahil Musevi, Hatemi ve diğerlerinin Hamaney ve vatana ihanet ettiklerini ve seçimlerin kesinlikle nezih bir ortamda geçtiğini ve tezvirat iddialarının saçma, vehim ve yalandan ibaret olduğunu savundu. Şoke eden sözler sarf etti. Bunlar genel olarak kadife devrim iddialarını doğrular nitelikteydi ve şunları söyledi: “Yapılmak istenen İran’ı, Afganistan ve Irak’a çevirmekti…” 2003’ten sonra da aynı kişi şunları söyleyecekti: “İran olmasaydı ABD, Irak ve Afganistan’da başarılı olamaz. Bataklığa saplanıp kalırdı…” Gerçekten de bu sözler ona mı ait, aitse nasıl yorumlamak gerekir? Aitse büyük bir çelişki var demektir. Gerçekten de hâlâ devrime sadakatle bağlı olan Hatemi, Rafsancani ve Musevi’nin ülkeyi Irak ve Afganistan’a dönüştürmek istediklerini düşünmek ve buna inanmak kolay olmasa gerek. Bu kesimler öfkeye teslim olmuş olsalar bile ülkeleri hakkında böyle bir şey düşünmeleri ve ötesinde bunu uygulamaya koymaları yani vatana ihaneti göze almaları inanılabilir ve anlaşılabilir gibi değil.

Abtahi’nin bomba gibi şok edici sözlerini nasıl anlamalı ve anlamlandırmalı? Kimileri Abtahi’nin daha önce de seçimlere hile karıştırıldığı iddialarına sıcak bakmadığını hatırlatıyorlar. Bu anlaşılabilir bir durum. Lakin ötesine geçerek nasıl Rafsancani, Musevi ve Hatemi için hain yaftasını yapıştırır ve onların Rehber Hamaney’den intikam almak istediklerini ve vatana ihanet ettiklerini söyleyebilir? Bu ancak kırılgan şahsiyetiyle izah edilebilir. Ya da başka nedenleri olmalı. Demek ki, onunla ilişkiye girenler halkanın en zayıf tarafını keşfetmişler ve o zayıf tarafı işletiyorlar. Islahçı/reformcu kesimler Abtahi’nin sözlerinin bir komplo olduğunu ileri sürüyorlar. Eşi de Abtahi’ye esrarengiz haplar verildiğini ve bu hapların etkisiyle bu tarz konuştuğunu ileri sürüyor. Bazı İranlı yorumcular ise Abtahi’nin bu sözleri bir pazarlık sonucu söylemiş olabileceğini ileri sürüyorlar. İRNA’nın haberine göre ise Rejimin Maslahatını Teşhis Kurumu Başkanı Rafsancani, kendisine yönelik bu iddiaların kaynağı olan Abtahi’yi yalancılıkla suçladı. İsyandan veya fitne çıkarmaktan dolayı yargılananların avukatları yok. Bunlar arasında Mirdamadi, Hatemi hükümetinin sözcülerinden Abdullah Ramazanzade, Behzat Nebevi gibi bir döneme damgasını vurmuş parlak isimler var. Ve aralarında Hem Rafsancani, hem Hatemi, hem de Kerrubi’nin kanatlarını temsil eden isimler bulunuyor. Muhammed el Misfer’in de dediği gibi, gerçekten de İran’ın tepesinde bir kriz var. Bu kriz Ayetullah Humeyni’nin manevi mirasının da yorumuyla yakından alakalı. Bu krizde muhafazakar kesimler yeni bir kadife devrim olarak gördükleri kalkışmayı veya çıkışları fitne olarak nitelendirdiler. Karşı taraf ise bunu bir hak arama olarak görüyor ve oylarının hesabını soruyor.

İşte bu yargılama ve tansiyon arasında Nejad ikinci dönem için yemin edecek ve yeni dönem için görevine başlamış olacak. Lakin itiraz sesleri arasında. Reformcular Nejad’ın bu dönemde meşruiyetini tanımıyorlar ve kimileri bu açıdan tensip ve yemin töreni gününü İran için bir nakba/yas ve felaket günü olacağını savunuyor. Kemik kıran seçimle birlikte başlayan süreç, Nejad’ın atanması ve meşruiyeti tartışmalarıyla sancılı bir biçimde yoluna devam ediyor.

VAKİT