K-Pop ve cinsiyetsizleştirme propagandası üzerine!

Teknolojinin çocuklar üzerindeki etkilerini ve velilerin bu konuda neler yapabileceğini konusunu İndependent Türkçe dijital danışman Orhan Toker ile konuşmuş.

Lale Elmacıoğlu / İndependent Türkçe

Teknolojinin gelişmesi yaşamın pek çok alanında dönüşümü beraberinde getirdi.

Özellikle dijital teknoloji, farklı yaş grupları ve kesimlerden bireyleri etkisi altına alırken yepyeni bir dünyanın kapılarını araladı.

Bu etkiler özellikle pandemi döneminde katlandı. Buna evlere kapanılması, internette geçirilen sürenin artmasına neden oldu.

Bu durum dijital bağımlılığı artırdı. Ancak internet dünyasında çocukları bekleyen pek çok tehlike bulunuyor. 

Ebeveynlerin denetimi ellerinde tutmaları şart görülüyor.

Uzmanlar, dijital teknolojinin yararları olduğu kadar zararlarının da bulunduğu gerekçesiyle uyarıyor.

Örneğin çocukların belli bir sürenin üzerinde ekrana maruz kalması, pek çok sağlık sorununu beraberinde getiriyor.

Ebeveynlerin çocuklarının ellerine tablet, telefon tutuşturma yoluna gitmeleri tehlikeli bulunuyor.

Çocukların ilk yıllarda hiçbir şekilde ekrana maruz kalmaması, ilerleyen yaşlarda ise bu sürenin kısıtlanması uyarısında bulunuluyor.

Ziyaret edilen internet siteler, oynanılan oyunlar, izlenilen içeriklerin neler olduğu da kritik önemde.

Uzmanlara göre velilerin, çocuklarının internet gezintisini denetlememesi şart.

Fotoğraf: Shutterstock

Ebeveynler, aile büyükleri ya da bakıcıların yaptığı bir diğer yanlış ise çocuklara yemek yedirirken bir şeylerin izletilmesi. 

Çocuklar, yemek yiyecekleri her zaman önlerindeki ekranda çizgi film, video ya da çeşitli içeriklerin açılmasını istemeye başlıyor ve aksi takdirde yemeyi reddediyor.

Bu durum beraberinde yeme bozukluklarını getirebiliyor ve hatta istediği yapılmayan çocuk aşırı sinirlenip tepki veriyor ve birtakım davranış bozuklukları ortaya çıkabiliyor.

Bu nedenle uzmanlar, çocuklara bir şeyler yedirirken önlerine telefon, tablet ya da televizyon açılmaması konusunda kesin bir dille uyarıyor.

Teknolojinin çocuklar üzerindeki etkilerini ve velilerin bu konuda neler yapabileceğini, sosyal medyada "Dijital Baba" hesabından yaptığı paylaşımlarla tanınan dijital danışman Orhan Toker ile konuştuk.

"İlk 36 ay çocuklar ekrana hiç bakmamalı"

İlk 3 yıl çocuklara tablet bilgisayar, iPad, telefon gibi ürünlerin verilmemesi gerektiğini ifade eden Toker; "torununu dedesine, babaannesine, anneannesine" gösterelim, onları konuşturalım düşüncesiyle hareket edilmesinin de yanlış olduğunu ifade etti.

Toker, "İlk 36 ay çocuklar ekrana hiç bakmamalı. 3 yaştan itibaren ilkokula kadar geçen sürede de bu durum, günde 30-60 dakika ile sınırlanmalı. Aksi takdirde zihinsel gelişimin sürdüğü dönemde olumsuz etkiler görülüyor. Konuşamama, dikkat toplayamama, davranış bozukluğu, agresiflik gibi davranışlar görülebiliyor. İlkokula kadar maksimum 1 saat sınır koyulmalı. O bir saat olumlu şekilde geçirildiğinde fayda da sağlayabiliyor. İletişim, motor becerileri, kaba motor becerilerini geliştirebilecek uygulamalar var. Zekalarını ve hafızalarını geliştirecek oyunlar var" diye konuştu.

Orhan Toker / Fotoğraf: Instagram / @Dijital Baba

"Dijital dünyada büyüklerin çocuklara eşlik etmesi şart"

Toker'e göre dijital ortamda çocukların başlarına bir şey gelmemesi için ailelerin bu süreyi çocuklarla birlikte geçirip onlara eşlik etmesi gerekiyor.

Ancak Toker genelde çocuklar tablet ve telefonla mutlu olup oyalanmaya başlayınca, ailelerin ilgilenmek istemediği ve başka işlerle uğraştığı eleştirisinde bulunarak, karşılaşılabilecek tehlikelere dikkati çekti:

"Çocuklar dijital dünyada, kendilerine uygun olmayan içeriklerle karşılaşabilirler. Bu sakıncalı bir oyun, içerik, video ya da sohbette karşılaşacakları uygunsuz biri olabilir. Sohbetlerde çocuk istismarcıları, pedofililer olabiliyor. Yaşlarını küçükmüş gibi gösterip yalan söylüyorlar. 'Oyun oynasın, ne olabilir ki' deyip geçmemek gerekli. Bilgisayar oyununu bile aileler seçmeli. Yanlış bir seçim çocukları sinirli, agresif yapabilir; zaman arkadaşlarıyla iletişim kurmama sorunu yaşatabilir. İnternette şiddet, pornografik içerik gibi büyüklere yönelik paylaşımlarla karşılaşılabilir. Çocuklarda çok fazla kaygı, ailelerin vakit ayırmaması, değersiz hissetmeleri tehlikeli. İçerikler onları daha da kaygılandırabiliyor ve çocuklarda bağımlılık yaratıyor. Anime izliyorsa intihar düşüncesi başlayabilir. Gelecekle ilgili ümitleri köreltecek içerikler karşılarına çıkabilir. Örneğin bir pop grubunu hayatının merkezine alır, grup dağılsa da ya anne yasaklasa hayattaki tek dayanağını kaybetmiş gibi hissediyor. Bu da sakıncalı."

"Emzik yerine bilgisayar, telefon, YouTube kullanılır oldu"  

Günümüzde çocukları oyalamak için tablet bilgisayar, akıllı telefon, çeşitli sosyal medya uygulamalarının kullanılmasına tepki gösteren Toker, "Emzik yerine bilgisayar, telefon, YouTube kullanılır oldu" eleştirisinde bulundu.

Toker'e göre her şey ebeveynlerde bitiyor. Durumun ailelerin tutumuna göre şekillendiğini belirten Toker, önlem alınmadığı takdirde ruhsal problemler, davranış bozuklukları gibi pek çok sağlık sorununun görüldüğünü aktardı.

"Aileler, 'Bizim kendimize ayıracak vaktimiz yok mu?' diye soruyor"

"Vaktinizi çocuklarınızla geçirin" diyen Toker, ailelerin sıklıkla kendisine "Kendimize ayıracak vaktimiz yok mu?" diye sorduğunu aktardı.

"Hayatımız olmayacak mı" serzenişine "Çocuğunuz hayatınızın parçasıdır" yanıtını veren Toker, ya hiç çocuk sahibi olunmamasını, olunacaksa da ölene kadar ona bağlı kalınması gerektiği yorumunu yaptı.

Ekonomik problemlerin artmasıyla ev içindeki huzurun bozulabildiğini belirterek, bu durumun çocukların ruhsal durumlarına olumsuz etki ettiğine de değinen Orhan Toker, "Olumsuz çocukluk deneyimi yaşatmamak lazım. Ekonomik kaygılardan psikolojik sorunlara pek çok durumu çocuklara yansıtmamak lazım. Çocuk kendisini evde güvenli ve huzurlu hissetmeli. Sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de bu böyledir" şeklinde konuştu.

"'Toplumsal cinsiyet eşitliği' gibi tanımları, amacının dışına çıkarak çocukların beynini yıkamak için kullanıyorlar"

Orhan Toker'e göre ebeveynlerin en dikkat etmesi gereken konulardan biri de eşcinsel örgütler ve anime siteleri gibi çeşitli sayfalar.

"Komplo gibi görünüyor ama çocukları hedef alan örgütler gibi işliyorlar" diyen Toker, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: 

"'Toplumsal cinsiyet eşitliği' gibi tanımları, amacının dışına çıkarak çocukların beynini yıkamak için kullanıyorlar. Annelik ve babalığın rolleri birleştirilmeye çalışılıyor. Annenin rolü kasıtlı şekilde azaltılıyor, cinsiyetsizlik figürleri, gey figürleri ortaya çıkarılıyor. Pipisi olan kız bebek, kukusu olan erkek bebekler yapılıyor. Bunların hepsi kasıtlı şekilde, satışları artırmak için yapılıyor. Yalnızca eşcinsel içerikler değil, hetero içerikler de o yaş gurubunda sakıncalı."

"Kültürel istila yapılıyor"

Özellikle K-Pop olarak bilinen Kore popu ve TikTok gibi sosyal medya uygulamalarına dikkati çeken Toker, "kültürel istila" uyarısı yaptı.

"K-Pop, Güney Kore devletinin projesi, tarikat gibiler" 

Güney Kore'de popülerleşerek kısa sürede dünya gençlerini etkisi altına alan K-Pop müzik gruplarına karşı da uyaran Toker'e göre tüm bu çalışmalar bir projenin ürünü.

Bunlara "ergen işi" diyip geçmemek gerektiğine vurgu yapan Toker, kasıtlı şekilde gençlere olumsuz rol model pazarlaması yapıldığı eleştirisinde bulundu.

"10-11 yıl boyunca beyni yıkanmış çocuklar haline geliyorlar"

Yaşananları "sanatsal üretimden ziyade kasıtlı bir proje ve endüstri" olarak niteleyen Toker, bu yapılanmaları "tarikat"a benzeterek, "7 kişilik bir grup 8-9 yaştan itibaren kampa alınıyor, 10-11 yıl eğitim görüyorlar. Ders alıyorlar. 10-11 yıl boyunca beyni yıkanmış çocuklar haline geliyorlar. Tanıdık geliyor mu? Küçük yaştan itibaren ailelerini yalnızca 15 dakika görmelerine izin verilen kişilerden bahsediyoruz. Diğer taraftan cinsiyetsize benziyorlar ne kadın ne erkek görünümündeler" ifadelerini kullandı. 

Müzikleri, sahne şovları ve performansları kadar giyim tarzları ve imajlarıyla da konuşularak dünya genelinde hatırı sayılır bir kitleye ulaşan Kore pop müziği grupları, özellikle 10-18 yaş grubu üzerinde çok etkili / Fotoğraf: AA

"Cinsiyetsizlik projesi yürütülüyor"

Gençlerde cinsiyetsizlik olgusu yaratılmaya çalışıldığını ve küçük yaştan itibaren çocukların bu paylaşımlarla adeta beyinlerinin yıkandığını öne süren Toker, şunları kaydetti: 

"Kültürleri yayma ve onlar üzerinden para kazanma projesi. Ailelerinin fazla vakit ayırmadığı, değer vermediği çocukları alıp tarikat taktiğiyle kendilerine çekiyorlar. Bu gruplar üzerinden cinsiyetsizleştirme projesi de yürütüyorlar. Bu isimler, kozmetik sektörüne de hizmet ediyor. Böylelikle erkeklere de ürün satılıyor. Bir dönem metroseksüellik diye bir şey çıkardılar, baktılar yeterli pazarı yaratmıyor, şimdilerde eşcinsel içeriğin çocuklarla erken yaşta kaşrılaştırılması hedefleniyor. Homofobik değilim, yanlış anlaşılmak istemem. Çocuklar için heteroseksüel içeriklerle karşılaşmaları ne kadar yanlış ise eşcinsel paylaşımlara maruz kalmaları da bir o kadar yanlış ve tehlikeli."

Belki de Seo Taiji, H.O.T., TWICE, TXT, Blackpink ve BTS gibi Güney Kore kökenli gruplardan çocuğunuz ya da bir yakınınız vasıtasıyla haberdar olmuş veya internet ortamında bu ekiplerle karşılaşmışsınızdır / Fotoğraf: AA

"TikTok da Çin hükümetinin projesi"

Dijital danışman Toker'e göre K-Pop nasıl Güney Kore'nin, TikTok da Çin'in bir "projesi".

"Diğer ülkelerin kültürlerinin dejenere edilmesi ve para kazanılması amaçlanıyor"

Günümüzde savaşların topla tüfekle değil, dijital yöntemlerle yapıldığına değinen Toker, TikTok gibi proje uygulamalar üzerinden diğer ülkelerin kültürlerinin dejenere edilmesi ve para kazanılmasının amaçlandığını ileri sürdü.

"Savaşlar artık dijital ortamdan yürütülüyor, bunlar da bir kültür savaşıdır" diyen Toker, ne zaman benzer söylemleri dile getirse, sosyal medya üzerinden linç girişimine uğradığını belirtse de kendisine saldıranların gerçek bireyler yerine "trol" olarak adlandırılan hesaplar olduğunu savundu.

Orhan Toker, K-Pop grupları ya da TikTok uygulamasının "gençlere satılan olumsuz rol modeller olduğu" eleştirilerine karşı, sosyal medyada organize "trol" tepkisinin yalnızca kendisine değil, benzer eleştirilerde bulunan isimlere karşı yürütüldüğü iddiasını da sözlerine ekledi.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"