K.Çekmece'de "Mısır Direnişi" Konuşuldu

Küçükçekmece Özgür-Der Temsilciliğinin aylık panellerinin ilki gerçekleştirildi.

Küçükçekmece Özgür-Der temsilciliğinin 2013-2014 yılı aylık panellerinin ilki olan "Geçmişizden Bugüne Mısır Direnişimiz" Recep Şencan'ın moderatörlüğünde Erdoğan Torun ve Bahadır Kurbanoğlu'nun sunumuyla gerçekleştirildi. 

Recep Şencan, bugün Tunus'la başlayan intifadaların devamı olan Mısır sürecini konuşacağız. Mısır'da yaşanan gelişmeleri geçmişten bugüne gelerek kökleriyle birlikte ele alacağız. İhvan, Mısır toplumunun tabanında yer bulmuş bir harekettir. Bu yüzden Mısır direnişimizi konuşurken aslında İhvan hareketini konuşacağız diyerek ilk sözü İhvan hareketinin geçmişini anlatmak üzere Erdoğan Torun'a bıraktı.

Torun, İhvan'ı konuşacaksak ilk önce onun kurucusu olan Hasan El Benna'yı tanımakla başlamalıyız. Hasan El Benna 1906 yılında Mısır'ın kırsal bir kesimi olan Mahmudiye'de dünyaya geldi. Babası Şeyh Ahmet Benna oğlunun El Ezherde okumasını istiyordu. Ancak Hasan El Benna El Ezherde okumak yerine öğretmen okuluna kayıt yaptırdı. Ezheri tercih etmeyişinin nedeni geleneğin bunalımından kaçmaktı. Hasan El Benna Urvetül Vuska ve Menar çizgisinden, Cemaleddin Afgani ve yakın arkadaşları Muhammed Abduh daha sonraları onların vefatından sonra Reşit Rıza etkilenmiş ve yaşadığı toplumdaki müslümanların sorunlarının çözümünü Kuran'ın sosyal hayata taşınarak hayatın ihya ve ıslahı olduğunu düşünmektedir. Hasan El  Benna 1927 yılında öğretmen okulundan mezun olunca İsmaili'ye de ilkokul öğretmeni olarak atandı. Hasan El Benna ve 6 arkadaşıyla birlikte İhvan-ı Müslüimin cemiyetini kurdu. Hasan El Benna kurdukları cemiyette akşam okullarıyla üyelerine Kuran okumayı, İslam tarihi ve Peygamber ve sahaberlerin hayatı ile ilgili dersler veriyordu. Hasan El Benna öğretmen olduğu için insanların dikkatini çekmeyi ve onlara ulaşmayı başarabiliyordu. Cemiyetin en temel amacı İslamı doğru anlayacak yeni bir nesli yetişmesi ve bunun içinde El Ehzerin bilimsel gücünü ve islam topluluklarının fiziki gücünü birleştirererek hedefe ulaşmak ve ümmete klavuzluk eden önderler olmasını sağlamaktı. Hareketin tabanı eğitim görmüş orta sınıflardan oluşuyordu. Cemiyet sömürgecilere ve yerli uşaklarına karşı bir özgürlük savaşı vermesi de halkın tabanında yer bulmasının başka bir nedeniydi. 1931 yıllarında toplam 3 şubesi bulunurken, 1936-1939 Filistin ayaklanması sırasında İhvan hareketinin Mısır'ın genelinde 100'den fazla şubesi olmuştur. İhvan İkinci dünya savaşı sonrasında Mısır'da devlet içinde devlet olmuştur. Cemiyet camiler, okullar ve yayınlarıyla bir çok hizmetlerle halkı irşad ve ihya ediyordu. Bu dönemde Hasan El Benna Kuzey Afrika'dan Sudan'a ve bütün Ortadoğu'nun genel imamı olarak kabul edilmiştir. El Benna 12 Şubat 1949'da bir suikast düzenlenerek şehit edildi. Hareketin ileri gelenleriyse zindanlara atıldı. 1951'e kadar tutuklu kalan mücahitler zindanlardan çıktıktan sonra İngilizleri hedef aldılar, İngilizler Mısır iktidarıyla anlaşma yaparak Mısır'dan çekildi. 1952'de Mısır'da Hür Subaylar Hareketi Kral Faruk'u devirdi yerine General Muhammed Necib geçti. Albay Cemal Abdül Nasır ile aralarında yaşanan iktidar kavgasını kaybeden Muhammed Necib yerine kısa süre sonra Cemal Abdül Nasır devlet başkanı olmuştur. Kral Faruk'un devrilmesinde İhvan hareketinin payı büyüktür. İhvan Kral Faruk'tan istedikleri taleplerin benzerini Cemal Abdül Nasır'dan da talep etti. Nasır cemiyetin gerici terörist bir örgüt olduğunu halka lanse ederek şiddet yoluyla rejimi devirmek istediğini bahane etti ve İhvan üyelerine  baskılar uygaladı. Bu dönemde Seyid Kutub yazmış olduğu Yoldaki İşaretler adlı kitabı yüzünden idam edilmiştir. Nasır'ın ölümüyle birlikte 2. adam olan Enver Sedat başa geçti. Enver Sedat, İhvan'a karşı bu dönemde ılımlı İslamcılara örtülü destek verdi. Hareketin faaliyetlerine legal olarak devam etse de hareketin birçok ileri geleni idam edilmişti hatta rejim yer yer zulümlerini devam etmiştir. 1981 yılında askeri devrim kutlamaları sırasında Enver Sedat öldürülüyor. Enver Sedat'ın yerine Mareşal Hüsnü Mübarek geçiyor. Hüsnü Mübarek hareketin ileri gelenlerini idam ettiriyor. Hüsnü Mübrarek 30 yıllık iktidarı boyunca İhvan hareketine hayat hakkı tanımıyor.  Mübarek'in 30 yıllık iktidarı 2011 yılında Mısır İntifadasıyla son buluyor diyerek sözlerine son verdi.

İkinci konuşmacı Bahadır Kurbanoğlu bildiğiniz üzere Tunus'ta başlayan süreç domino etkisi yaratarak diğer ülkelere sıçramış ve buralarda kısa sürede rejim değişikliklerine sebep oldu. Mısır'da bu süreçten etkilendi. Hüsnü Mübarek 2011 yılında devrildi. Mübarek'in devrilmesinin ardından 1,5 sene   boyunca Mısır'ı Askeri Konsey yönetti. Bu sırada Mısır halkı sandığa giderek seçimlerde İslamcı partilerin çoğunlukta olduğu bir meclise temsil hakkı verdi fakat Askeri Konsey Mısır'daki seçimleri iptal ederek meclisi feshetti. Yapılan Cumhurbaşkanlık seçiminde ise Muhammed Mursi oyların çoğunu alarak Mısır'ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu. Askeri Konsey tarafından meclisin feshedilmesinden dolayı Mısır'da Mursi'yi denetleyecek bir yapı olmadı. Dolayısıyla Mursi Cumhurbaşkanı olduğunda denetimsiz ve sınırsız yetkilerle donatılmış bir durumdaydı. Tabi bu durum birilerinin "Mursi diktatörleşiyor" söylemine meze edildi. Bu söylemi pratikleriyle ele aldığımızda aslında pek öyle olmadığını görüyoruz. Bir dönem ülkemizde de yaşandığı gibi Mursi yargı oligarşisisini karşısında bulmuş ve her attığı adım Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Yargı oligarşisi Mursi'ye Mısır'ı yönetme imkanı tanımamıştır. Mursi başa geldiğinde bir enkaz devralmıştı. Mısır'ın büyük sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştı. Mısır ekonomisi dışa bağımlı bir ekonomidir. Mursi başa geldiğinde bu anlamda Mısır'a yardım eden 2 ülke vardı. Bunlardan birisi Katar, diğeriyse Türkiye'ydi. Giderek artan Mısır sorunları ve dışardan destekli temerrüd hareketleri Mısır'da darbe şakşakçılığı yapıyordu. Aynı dönemde bildiğiniz üzere temerrüd harketine birebir benzemese de Türkiye'de belki başta bir duyarlılıktan kaynaklanan fakat sonraları varolan potansiyeli imkan olarak görenlerin eliyle farklı bir hale dönüşen Gezi olayları olmuştu. Bu benzer hareketin hem Türkiye'de hem de Mısır'da başlıca söylemleri de ortaktı. Hatırlarsak bunların 4 söylemi vardı. Bunlardan birincisi "yaşam tarzımıza müdahale ediliyor." söylemidir. İkincisi "demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir." Üçüncüsü diktatör benzetmesi yapıldı. Dördüncüsü ve sonuncusu Mursi ve Erdoğan için "bütün herkesi kuşatamıyor sadece %50'nin oyunu aldı" gibi söylemler öne atılmıştı. Bütün bu gelişmelerin akabinde Mısır'da ordu yönetime el koydu. Ordunun yönetimi el koymasıyla birlikte Mısır'a körfez ülkelerinden özellikle Suudi Arabistan'dan yardımlar geldi. Suud, Mısır'da Müslüman kardeşlerin başarı elde etmesini istemiyordu. Çünkü sıranın kendisine gelebileceği çekincesi vardı. Yine İsrail'de darbeden yana tavır sergiledi. İsrail Ortadoğu İntifadalarıyla birlikte bölgede büyük bir İhvan hinterlandının olmasından çekiniyordu. Dolayısıyla Mısır'daki darbeyi öncesi ve sonrasında destekledi. Aslında Mısır'da İhvan'a vurulan darbe Fas'tan Ortadoğu'ya bütün İslam dünyasının yeşeren umutlarına vurulmuş bir darbedir. Lakin burada şunu görmek gerekir. Bugün yaşananlar bizleri ümitsizliğe sevketmemelidir. Aksine başarıyı sonuç odaklı olarak değil de kulluk eksenli olarak düşündüğümüzde Mısır'da binlerce şehit veren İhvan hala direnmeye devam ediyorsa bu onlar içinde ümmet içinde büyük bir örneklik ve başarıdır diyerek sözlerine son verdi.

Haber: Kürşat OKUR

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi