JİTEM konusunda top İçişleri Bakanlığı’nda

Abdurrahman Dilipak

Güneydoğu’da 1993-95 yılları arasında işlenen faili meçhul ve kayıp olayları ile ilgili Diyarbakır’da görülen davanın bugünkü duruşmasına devam edildi.

Duruşmada Eski Cizre Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atağ’dan tarihi bir itiraf ve pişmanlık itirafı geldi. Atağ 25 yıldır kendi halkıyla savaşmak zorunda kaldığını belirterek, “Bu pis işlere nereden bulaştım?” diye başladığı konuşmasını bitirdikten ve tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti emekli Albay Arif Doğan’ın JİTEM ile ilgili beyanlarını okudu.

Doğan, beyanlarında JİTEM’i Genelkurmay’ın bilgisi dahilinde kurduğunu ve İçişleri Bakanlığı’na kendisinin kurulmasına dair belgeler sunduğunu dile getirdi. JİTEM’in OHAL sınırları içerisinde kaldığını belirten Doğan, 1993 yılında görevden ayrıldıktan sonra yerine Veli Küçük’ü getirdiğini söyledi.

Burada küçük bir ayrıntı var. O gözden kaçırılmamalı..

JİTEM var mı, yok mu sorusunun cevabı bu ayrıntıda gizli..

Genelkurmay yok diyor. Aslında bu sorunun 1. dereceden muhatabı Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğuna göre İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda söyleyecek bir sözü olmalı..

Doğan diyor ki “JİTEM’i Genelkurmay’ın bilgisi dahilinde kurdum ve kuruluşa dair belgeleri de İçişleri Bakanlığı’na sundum.” Eğer bu beyan doğru ise Genelkurmay da biliyor bu işi, Jandarma da. İçişleri Bakanlığı da..

O zaman İçişleri Bakanlığı’nın o dönem yazışmaları için arşive bakıp, böyle bir kuruluşun olup olmadığını açıklaması gerekir. Böyle bir oluşum neye dayanılarak kurulmuş ve neden bu güne kadar ortaya çıkmamış.

O dönemde İçişleri Bakanı kimdi, bunu öğrenmek zor değil. Hatta Doğan bu başvuru belgesini kime verdiğini bile söyleyebilir.. O günden sonraki Başbakanlar ve İçişleri Bakanlarının da bu konuda bilgi sahibi olması gerekir..

Yine aynı şekilde Genelkurmay Başkanları ve Jandarma Genel Komutanlarının da artık bir şey söylemeleri gerekir..

Bu ortaya çıkacak. Çıktığı zaman, bugün susanlar o zaman bu suça iştirak etmiş olacaklar.

Korucusu da, teröristi de, eline silah alan herkes, sonunda kendi ülkesinin halkına karşı kullandı bu silahı.

Aynı ülkenin çocuklarını birileri birbirine kırdırdı..

Bu konuda İçişleri Bakanı, bakanlık müsteşarlığı yapmış kişilerin bir şeyler söylemeleri gerekir..

Benim anlamadığım, bu konuda MİT ve Emniyet İstihbaratı niçin susuyor.. Böylece suça iştirak ve suçluya yardım ve yataklık etmiş olmuyorlar mı?

Eğer bunca olay, tanık, sanık, iddia, cinayet, bilgi ve belge varken, hâlâ JİTEM var mı, yok mu sorusunun cevabını veremiyorsak, bu Ergenekon davası, Balyoz davasını nasıl sonuçlandıracağız!

Normalleşme devam etse de, hâlâ Türkiye normalleşmiş değil. Darbe planlarından söz ediyoruz, ama hâlâ soruşturmanın ucu Ankara’ya ulaşmış değil. Ankara’da iki kamyon el bombası bulundu. Arınç’a suikast planı dendi, Kozmik Oda’da araştırma yapılıyor dendi arkası gelmedi. Birilerinin halkın hafızasından kuşkusu mu var, ya da birileri susturuluyor mu bilmiyorum..

İstanbul’da darbe planı yapılmaz, destek planı yapılır.. Ankara’da bir plan varsa, bunun ucu İzmir’e de, Diyarbakır’a da, Kayseri’ye, Konya’ya, Erzurum’a, Erzincan’a da uzar.. Bu işin siyasi, bürokratik, diplomatik, media, iş dünyasında uzantıları da olur.. İlk kez yaşamıyoruz bu olayları..

Peki o zaman bunlar niye ortaya çıkmıyor. Her konuda bilgi servis ediliyor da, Ankara ayağı neden deşifre edilemiyor. Yoksa WikiLeaks gibi birileri bu işi servis ederken ayıklıyor mu?

En azından şu JİTEM var mı, yok mu tartışmasının artık bir sonuçlandırılması lazım.

Bu konuda top, Doğan’ın açıklamalarından sonra İçişleri Bakanlığı’nda. Gerekirse İçişleri Bakanlığı müfettişleri ya da TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu üyeleri gidip Albay Arif Doğan’ı dinlesinler.. Bu işin artık daha fazla savsaklanmaması gerekiyor. İşin ciddiyeti kayboluyor, tadı kaçıyor.. Bu tartışma artık bitmeli..

Selam ve dua ile..

YENİ AKİT