"İzzet, İtikadi ve Ameli Düzlemde Nasıl Tezahür Eder?"

Özgür-Der’in ‘’Riskler ve Zaaflar Karşısında Vahye Şahitlik Sorumluluğumuz’’üst başlıklı 2015-2016 yılı aylık panellerinin sonuncusu, ‘’İzzet, İtikadi ve Ameli Düzlemde Nasıl Tezahür Eder?’’başlığı altında gerçekleştirildi.

Panelin konuşmacıları Ramazan Yazçiçek ve Kenan Levent idi.        

Ali Emiri Kültür Merkezinin Nikâh Salonunda yapılan panelde moderatör Ali Değirmenci’ydi. Değirmenci açılış konuşmasını yaptıktan sonra konuşmacıları tanıtıp sözü Ramazan Yazçiçek’e verdi.

 

 

Ramazan Yazçiçek’in konuşmasından satır başları şöyle:

İzzet, ameli ve itikadi boyutta nasıl teşekkül eder sorusundan hareketle bir şeyin teşekkül etmesinden önce tezahür etmesi aşamasının atlanmaması gerektiği kanaatindeyim. Tezahürün tartışılması için öncelikle konuyu üç bölüme ayırmaya çalışacağım: 1)İzzet nasıl elde edilir?, 2)İzzet nasıl muhafaza edilir?, 3)İzzet nasıl yitirilir?

İzzet, insanın farklı etkenlere yenik düşmesine engel olan şeydir. İzzetin karşılığı zillettir. Firavun ve avenesi kendilerinin izzet üzerine olduğunu söylüyordu. Onlar izzeti güç ve kudrette görüyorlardı. Tarih boyunca bütün peygamberlerin kıssalarında olduğu gibi Resulullah döneminde de harekete ve ahlaka yansıyan daha sonraki kuşaklar için adeta inşa edici bir durum olarak izzetten bahsedilirken hep temel esas alınması gereken noktanın hududullahın gözetilmesi olduğunu görüyoruz. Hududullahın gözetilmesi bağlamında izzeti aramamız emredilir.

Kur’an’da izzete kavuşmanın bir takım imkanlarından haberdar ediliyoruz. Bunlardan biri de İzzetin Allah’ın yanında yer alarak elde edilebileceğidir. Allah’ın isimlerinden birisi de el-aziz’dir. Yani bütün güç ve kudret hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Allah’ındır. Allah’ın el-aziz isminden hareketle Allah’ın emir ve yasaklarına itibar eden her mümin izzetli olandır. Her kim ki izzeti bu anlamda Allah’ın, Peygamber’in ve müminlerin yanında ararsa izzete vasıl olur. İzzetli olmak küfürden ve kafirden teberri etmekle mümkündür. Bir insan saflarını belirlememişse, safını Allah ve dostlarından yana koymamışsa her şeyden önce burada bir gri alan söz konusudur. Bu yüzden izzetli olmanın ancak küfürden ve kafirden beri olmakla mümkün olduğunu görüyoruz. İzzetli duruş net ve kararlı olmakla mümkündür. Sahabenin hayatına baktığımızda bu durumla çokça karşılaşırız. Cafer bin Ebu Talib’in Habeşistan hicretinde Necaşi’ye dönük konuşması bu duruma verilebilecek özgün bir örnektir. İzzetli olmanın ve izzeti elde ettikten sonra izzet üzere kalmanın parametrelerinden birisi de dinde pazarlık etmemektir. Tarih boyunca baktığımızda hep müstekbirler Allah’ın peygamberleriyle ve ardından gelen Allah’ın davet erleriyle dinde pazarlığa çalışmışlardır. İzzetli kalmış olmanın en önemli rollerinden birisi temsilin tebliğden önce gelmesi gerekliliğidir. Temsili olmayan insanların tebliği muhatapları nezdinde itibar görmez.’’

Ramazan Yazçiçek’in ardından sözü alan Kenan Levent, İzzet kavramının kelime olarak insanın mağlup olmasını engelleyen hal olduğunu ifade ettikten sonra konuşmasında özetle şunlara değindi:

“İzzetli davranmamıza engel olan faktörler nelerdir? Bunları dört başlık altında toplayabiliriz:

1)Usulüddin konusundaki eksik ve yanlış anlayışlarımızdır. Doğru, sahih ve tutarlı usulüddin anlayışına sahip olmamamız en temelde izzetli bir şekilde hayata müdahil olmamızı engelleyen en temel faktörlerden birisidir.

2)Nitelikli insan eksikliği problemi yaşamamız izzetli davranmamıza engel olan önemli faktörlerden birisidir. Cemaatlerimize, derneklerimize, vakıflarımıza vaziyet eden çok az nitelikli insan sayımız var. Bunun azlığı da yaşadığımız sorunları aşmakta, çözüm getirmekte bizi zor duruma düşürüyor. Aynı şekilde ülkeyi, ülkede olup bitenleri, dünyayı, dünyada olup bitenleri doğru şekilde analiz eden, buradaki güç unsurlarını ideolojik çevreleri analiz eden insan sayısı az olduğu için kuşatıcı olamıyoruz. Gelişmelere vaziyet edemiyoruz.

3)İhtirasların, korkuların, arzuların oluşturduğu zaaflar da izzetli duruşumuzun önündeki engellerdendir. Son 12 yıllık ciddi anlamdaki kazanımlarımız bizi acaba tekrardan geriye dönüş söz konusu olabilir mi, geriye dönüş söz konusu olursa nasıl davranacağız, var olduğumuz noktadan daha kötü bir noktaya gidebilir miyiz gibi endişelerle bazen daha farklı tavırlar içine sokabiliyor.

4)Bizi zaafa düşüren bir diğer husus işlenmesine beis görmediğimiz küçük günahlardır. Bu küçük günahlarımızdan sürekli tövbe etmek durumundayız. Teyakkuz halinde olmalıyız.

Bunlarla beraber şunlar da eklenebilir: Abartılı şeyler söylemek, gıybette bulunmak, yalan söylemek, boş ve yararsız işlerle uğraşmak, verdiği sözde durmamak, riyakarlık, kibir gibi durumlardan uzak kalmak için kendimizi sürekli kontrol etmek zorundayız.

Çevremizi saran cahiliye örgütlü bir şekilde hareket ediyor dolayısıyla çevreniz bu şekilde örgütlüyken fert kalarak, bireysel çabalarla bu kuşatmayı kırmak kolay olmaz. Biz bu hegemonyayı kırmak istiyorsak Islah ekolünü Türkiye’de güçlü bir akım haline getirmek için çaba sarf etmeliyiz. Ümmeti tek başına biz temsil ediyoruz yanlışına düşmemek lazım. Bizim dışımızdaki cemaatler ve kurumların güçlü yanlarını ön plana çıkarmamız lazım. Onlarla dayanışma içinde olmak zorundayız.

Ödev ve sorumluluk bilincini geliştirmemiz gerekiyor. Salih ameli ancak ödev ve sorumluluk bilincine sahip insanlar ortaya koyabilir. Ahlaki vasıflarımızı geliştirmemiz lazım. Müslümanların eksiklerini ve kusurlarını ortaya çıkarmak yerine örtmeye yönelik bir bakış açısı geliştirmemiz gerekiyor. Müslümanların meselelerini tartışırken işgalcileri sömürgecileri meşrulaştıracak söylemlerden uzak durmak gerekiyor. Müslümanların safını zayıflatacak, acziyete düşürecek ifadelerden kaçınmalıyız.’’

Program soru-cevap faslının ardından sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Üniversiteli Müslümanlar sabah namazında Fatih Camii’nde buluştu
Fetih Vakfından Suriyeli çocuklara kışlık mont yardımı