Elinizde tuttuğunuz gazeteye iyi bakın.
Cumhuriyet tarihi boyunca, üstünde bu haberlere benzer haberlerin olduğu hiçbir gazete görmediniz.
Çünkü bugüne kadar hiçbir kuvvet komutanı “darbe hazırlığı yaptığı” için savcılığa çağrılmamıştı.
Darbe, “suç” olarak kabul edilmemişti.
Türkiye’de ilk kez “darbe suçtur, darbe hazırlayan suçludur” deniyor.
Bundan böyle generaller toplanıp da “muhtıra verelim mi, darbe yapalım mı” diye konuştuğunda, bir suç işlemekte olduklarını, bu toplantılarından dolayı yargılanabileceklerini bilecekler.
Generaller, “askerî alanların” dışına adım attıklarında “hukukla” karşılaşabilecekleri gerçeğini hep akıllarında tutacaklar.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde öyle akıllarına estiği gibi “muhtıra” veremeyecekler.
28 Şubatlar yapamayacaklar.
Bu ülkede yaşadığımız en büyük dönüşümlerden biri bu, tarihî bir dönemeçten geçiyoruz.
Gazetenin manşetine bakın.
Bir savcı, MİT Bölge Başkanlığı’nı basıp, MİT Bölge Başkanı’nı “Ergenekon” sanığı olarak gözaltına alıyor.
Siz daha önce böyle bir şey gördünüz mü?
Susurluk davasında o kadar MİT üyesinin adı geçti, hangisini savcılar gözaltına aldılar?
Devlet çok kirlendi, devletin içindeki birçok unsur suça bulaştı bugüne dek.
Şimdi devletin bir kısmı, kendi bünyesinden “suçu” atabilmek, devleti gerçek devlet yapabilmek için uğraşıyor.
Devletin temizlenmesi demek bizim gerçek bir hukuka ve demokrasiye kavuşmamız demek.
Ama devlet bir anda değişmiyor, devletin içinde çok ciddi bir güç mücadelesinin sürdüğü de açık.
Birileri bir yandan demokrasinin önünü açmaya çalışırken, birileri de demokrasinin önünü tıkamaya çalışıyor.
Salı günü, DTP’nin kapatılma davası görülecek, bu siyasi partinin kapatılması halinde Türkiye tam anlamıyla bir türbülansın içine sürüklenecek.
DTP’nin kapatılması, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olur.
Bu demokrasi kavgasında DTP çok önemli kilitlerden biri.
Başkalarını bilmem ama benim bu çok kritik noktada DTP ile ilgili anlayamadığım bazı meseleler var.
Darbeciler adliyeye gidiyor, Ergenekoncular yakalanıyor, demokrasi için hamleler yapılıyor, DTP bütün bunlar konusunda ne düşünüyor, politikası ne?
DTP, kendi siyasi gücünü ve ağırlığını, bu gelişmelerin olması için çaba gösterenlerin yanına koyuyor mu?
Koyuyorsa, bunu nasıl gösteriyor?
Türkiye tarihinin en önemli günlerinden biri yaşanırken Güneydoğu’da büyük gösteriler oluyordu ve o gösterilerin bu hukuksal gelişmelerle hiç alakası yoktu.
Apo’nun yaşam şartlarının kötüleşmesi Kürtler için önemlidir, bu hassasiyetlerini anlamak gerekir, peki, Türkiye’nin demokrasileşmesi için atılan adımların o hücre kadar önemi yok mu?
DTP ve DTP’yi destekleyen Kürtler, Türkiye’nin demokrasi mücadelesiyle ilişkilerini kopardılar mı, demokrasi olup olmaması artık onları hiç ilgilendirmiyor mu, Türkiye’de demokrasi olup olmamasının kendi hayatlarını hiç etkilemeyeceğine inandılar mı?
Doğrusunu isterseniz, ben bu noktada insanları Türkler, Kürtler, Çerkesler, Lazlar diye ayırarak bakmıyorum, insanların “demokrasi mücadelesini destekleyenler ve desteklemeyenler” olarak ayrıldığı bir kavşaktayız çünkü.
Herkesin hayatı, geleceği, özgürlüğü, refahı, mutluluğu, bu büyük mücadelenin sonucunda belirlenecek, Türk ya da Kürt herkesin hayatı gerçek bir demokrasinin buraya gelmesiyle değişecek.
DTP, hepimizi ilgilendiren bu demokrasi kavgasının neresinde?
Bu kavgada var mı?
DTP’nin kapatılmasına karşı çıkarken hepimiz birlikte miyiz, hukuk uygulanırken, darbe yasaklanırken, Ergenekoncular yakalanırken Türk Kürt demeden bütün demokratlar ve özgürlükçüler elele miyiz?
Herkes durduğu yeri açıkça söylemeli.
Ben, demokrasiden, hukuktan, özgürlükten yanayım, Türkiye’yi ve burada yaşayan herkesi bu gelişmelerin kurtaracağına inanıyorum.
Biz, elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince bu demokrasi mücadelesini sürdürürüz, bu ülkede her ırktan, her dinden, her mezhepten “demokratların” varlığına ve gücüne inanıyorum, hep birlikte elele veririz.
“Kurtuluşu” demokrasinin dışında arayanlar da kendi yollarında, kendilerine benzeyenlerle yürürler.
TARAF