İyi gelişmeler değil bunlar

Deniz Baykal, dün erken saatlerde medyaya düşen gözaltılar hakkında konuşuyor: "Elbette Türkiye'de hukuku ve demokrasiyi tehdit eden ne varsa ortaya çıkmalıdır. Ancak ülkenin düşünürlerini baskı altına almak için iktidar gücünü kullanmak yanlıştır."

Baykal'ın bu açıklaması yanlış değil; "iktidar", tabii ki, "gücünü" baskı aracı olarak kullanmamalıdır. Gözaltına alınanların "düşünür" sınıfına girip girmedikleri ayrı bir bahis...

"Ergenekon soruşturması" adı verilen operasyon muhakkak ki çok ciddi biçimde soruşturulması gereken ve kanıtlara ulaşıldığında yine çok ciddi olarak üzerine gidilmesi gereken bir gelişmedir. Ancak söyler misiniz; 80'li yaşlarını süren İlhan Selçuk ya da Prof. Kemal Alemdaroğlu'nun apar topar gözaltına alınarak sorgulanması işin ciddiyetine uygun düşmekte midir?

İlhan Selçuk, ta gençliğinden beri demokrasi dışı müdahalelerin savunucusu ya da "akıl hocası" olabilir. Kemal Alemdaroğlu, uzun yıllar sürdürdüğü rektörlük görevinde bir demokrasinin kabul etmeyeceği uygulamalara imza atmış olabilir.

Ama bütün bu "günahlar", bu yaşını başını almış kişilerin apar topar gözaltına alınmasını haklı kılar mı? Haklarında bir takım bilgilere ulaşılmış ise, buna ilişken ifade alma yöntemi bundan mı ibarettir. Yerleri yurtları belli insanlar değil mi bu kişiler?

Hiç şüphe yok ki, AKP'nın kapatılmasına ilişkin hazırlanan iddianamenin kötümserliğini henüz üzerimizden atmadan çıka gelen bu gözaltılar ülkeyi giderek içinden çıkılmaz bir sürece sürüklemektedir.

Bugünlerde ülkenin içinden geçtiği büyük bunalımın hakkından gelebilmek için elzem olan "basiretli yönetim" bu tür yanlışlar içine düşülmemesini emreder.

Söz konusu olan gözaltılar "Ergenekon soruşturması" çerçevesinde gerçekleştiğinden, bu dosyayı yakından izleyenler arasında yer alan bir gazeteci dün kendisiyle yapılan bir röportajda öyle şeyler anlatıyor ki, "düşünürler"e layık görülen muamele ister istemez insanın aklına başka şeyler getiriyordu.

Gazetecinin (Şamil Tayyar) gözaltıların "sürpriz" olup olmadığına ilişkin kanaati şöyle mesela:

"Bence sürpriz değil. (...) O bağlantıların deşifre edilmesi ve soruşturmanın daha sağlıklı bir yöne sevk edilmesi için mutlaka ama mutlaka bu isimlerin bilgisine başvurmak gerekiyordu. İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Doğu Perinçek'in bilgilerine başvurmadan yürütülecek bir soruşturmanın, açıkçası 'eksik kalacağını' düşünüyordum."

İyi işte, olay "düşündüğün" gibi gelişti....

Gazetecinin Perinçek'le igili şu sözlerini de okuyun:

"Çok özel bilgileri var çünkü. Mutlaka savcının bu bilgilere başvurması da gerekiyor. Perinçek'in kendisi zaman içerisinde bu çete faaliyetlerinin parçası haline gelmişse, elbette ki bunun hesabını verecek. Ama yoksa böyle bir şey, savcı serbest bırakır...."

Bir gazeteci açısından ne kadar lüzümsuz, münasebetsiz açıklamalar bunlar...

Peki acaba "ilave tutuklamalar olabilir mi?"

"Elbette olabilir. Özellikle medya sektöründen çok sürpriz ve çok ünlü isimler gözaltına alınabilir. Aynı şekilde akademisyenler de olabilir. Veya bir başka yerden olabilir..."

"Hadi hayırlısı!" demekten başka çaremiz yok herhalde.

Peki ya bu gözaltılar hakkındaki genel değerlendirmesi nasıl?

"Ben hayırlı ve çok önemli bir gelişme olarak değerlendiriyorum."

"Operasyonun ciddiyeti" hakkında ne düşünürsünüz?

"Kesinlikle. Hem operasyonun hem de bu operasyonu yürüten kişilerin bu işi ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor. O nedenle de, ben Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların, bu ülke için çok büyük hizmet verdiklerine ve bu insanlara sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum."

Görüyorsunuz; "gazeteci" değil de sanki "operasyon"un her safhasına ilişkin istihbarata sahip bir yetkili konuşuyor...

Bana sorarsanız, "İyi gelişmeler değil bunlar" derim.

Biz bir haftadır ortalığı birbirine katan bir iddianame ile boğuşurken, bu hayret verici gelişmeler de nereden çıktı?

"Asker"in demokrasinin emrettiği yerde kalması gerektiğini her gün tekrarlarken, bir de başımıza, aynı öneriyi tekrarlamamız gereken "polis" mi çıktı yoksa?

Ülkeyi –kimin kafasından geçiyorsa geçsin farketmez- bir "cadı kazanı"na çevirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Yeni Şafak gazetesi