İyi çocuklar bitmiyor

Ahmet Altan

Neşe Düzel’in Ergun Babahan’la yaptığı muhteşem konuşma aslında bugün yaşadığımız birçok çarpıklığın nerelerden kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Medyanın generallerin “emrine girmesi”, onların yaptıklarını sorgulamaması, işledikleri suçları desteklemesi sonunda orduda bir “suç özgürlüğü” ve suç işleme alışkanlığı yaratmış.

Bu alışkanlığı kolayından değiştiremiyorlar, hukukun ciddiyetini kavrayamıyorlar. Tabii, genelkurmay başkanlarının da başka türlü bir derdi oluyor.

Bugün ordu hukuka saygı gösterdiğinde birçok subayın yargı önüne çıkıp hesap vermesi gerekiyor.

Ama bugüne dek böyle bir alışkanlık olmadığı, hukuka uyulmadığı, generaller yargının önüne çıkmadığı için “hukuka uyacak” ilk genelkurmay başkanı da “silah arkadaşlarını korumamış adam” durumuna düşecek.

Ona, “daha öncekiler subaylarını suç işleseler bile hukuka teslim etmedi, sen neden teslim ediyorsun, dostlarını neden satıyorsun” diyecekler.

Bu noktada “disiplinli, ciddi, hukuka saygılı” bir general olmakla “silah arkadaşlarına vefa göstermemiş” bir general olma arasında sıkışıyor Başbuğ.

Uzaktan bakan biri bu sıkışıklığı görüyor. Ama ordunun ve generallerin de artık bazı gerçekleri görmesi gerek.

Daha fazla “hukukun dışında” kalamazlar, daha fazla suç işleyemezler.

Ve, “silah arkadaşlarını” korumaya çalışan da “suçlular” zincirine katılır.

Ki şu anda Orgeneral Başbuğ’un durumu da bu. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Enis Berberoğlu’yla yaptığı söyleşide, şu anda “sanık” durumunda bulunan Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’i “açıkça destekleyerek” yargıya müdahale edip suç işliyor.

Şemdinli olayında “tanırım, iyi çocuklardır” diyen Orgeneral Büyükanıt gibi o da General Berk için ağırlığını koyuyor.

Üstelik de bunu “bilinçli” bir şekilde yapıyor.

Bir gün önce Milliyet Gazetesi’nde Fikret Bila’yla yaptığı konuşmada, “henüz sanık durumunda olmayan” Albay Çiçek’i görevden almaları için hukuki bir neden bulunmadığını söyleyip, ertesi gün “sanık” Orgeneral Berk için “görevden almayı” söz konusu etmemek Başbuğ’un “hukukun kurallarını” bilerek çiğnediğini gösteriyor.

Orgeneral Berk suçlu mu değil mi bilmiyoruz.

Ama çok ciddi bir davada “bir numaralı” sanık olduğunu biliyoruz.

Üstelik isnat edilen suç “terör örgütüne” üye olmak.

Bu kadar ağır bir suçtan “sanık” durumunda olan birini savunmak, yargıyı etkilemeye kalkmak ve o generalin emrinde binlerce silahlı adam bulundurmasına göz yummak hukuku çiğnemek anlamına gelir.

Eskiden bu tür “suçları” kimse sorgulamaz, hiçbir medya mensubu da olayın üstüne gitmezdi. Ama şimdi durum öyle değil.

Şimdi sorgulayan bir hukuk ve işin peşini bırakmayan bir medya var.

Orgeneral Başbuğ kaybedeceği bir kavgaya giriyor. Hukuku yenemez.

Aksine kendisini de hukuk karşısında suçlu duruma düşürür.

Türkiye’yi de “sanık” orgenerallerin, suç işleyen genelkurmay başkanlarının ülkesi haline getirir.

Böyle bir davranış, bu ülkeye iyilik olmaz.

“Silah arkadaşına” vefayı anlayabiliriz, herkes anlar ama bir genelkurmay başkanının kendi ülkesine bir “vefa ve dostluk” borcu yok mudur?

“Ben generalime sanık bile olsa dokundurtmam, yargıya müdahale ederim” diyerek kendi ülkesinin hukuk sistemini berhava etmek, suçu sıradanlaştırmak, “güçlü ve silahlı olanın” hukuku tanımayacağı bir kaos ortamı yaratmak, ülkeye yararlı mıdır?

Orgeneral Başbuğ, onu genelkurmay başkanlığı makamına kadar yükseltmiş ülkesi ile “sanık” silah arkadaşları arasında bir seçim yapmak zorunda.

İkisini birden koruyamaz.

Ya sanık generali koruyacak ya da ülkesini.

Orduda birçok generalin “orduyu ülkeden daha önemli gördüğüne” tanık oluyoruz, yaptıkları darbe planları, hunharca öldürme hazırlıkları bunu açıkça ortaya koyuyor.

Orgeneral Başbuğ onların arasına mı katılacak?

Katılabilir elbet de, kötü bir geleneğe uyabilir ama kendisi de “suçun” sınırlarını geçmiş olur.

Türkiye’nin hukuka, disiplinli bir orduya, ciddiyete ihtiyacı var, “sanık” bir generali korumak, yargıya müdahale etmek, hukuku da, disiplini de, ciddiyeti de yok ediyor.

Bizim ordunun “hukuka” önem vermeyen anlayışının oluşmasında bu medyanın büyük günahı var ama artık medyanın en azından bir kısmı bu günahtan sıyrılıyor, ordunun da günahkâr alışkanlıklarını bırakması gerekiyor.

Türkiye’nin disiplinli, ciddi, hukuka saygılı bir ordusu olacak, Orgeneral Başbuğ’un tercihi bunu değiştiremez.

“Suç”la “ülke” arasında yapacağı tercih sadece kendi geleceğini ve hukuk alanındaki kişisel macerasını belirler.

TARAF