Nuh Albayrak’ın Star’da yayımlanan yazısı (20 Mart 2021) şöyle:
“Andımız” kimin andı?
"Andımız" hakkındaki son kararı, kokuşmuş bir ceset için verilen "resmî ölüm raporu" olarak gördüğüm için hakkında yazı yazmaya gerek duymamıştım. Ama arkasından yapılan "badem gözlü" muhabbetlerini görünce fikrimi değiştirdim.
Bendeniz, Alper Tunga Destanı'ndaki "Çiğil Türkleri"nin kurduğu; "Aşağı Çiğil" nahiyesinde doğup büyümüş Müslüman bir Türk olarak diyorum ki...
"Andımız diye dayatılan bu metin bizim andımız değildir."
Peki kimin andı?
Resmî kayıtlarda, "Eski Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip'in yazdığı metin" olarak ifade ediliyor.
Ancak... "Kaldırılsın" talebini Danıştay'ın reddetmesi üzerine, idarî kararla kaldırıldığı 8 Ekim 2013 Salı günü, Başbakan Erdoğan; Grup toplantısında "Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı bir isim olan Reşit Galip'tir" demişti. Çok dikkatimi çeken "tartışmalı isim" ifadesi, birkaç gün sonra Milliyet'te yayınlanan bir röportajla daha da ilginç hale gelmişti! Reşit Galip'in torunu Feyhan Oran'a, "Reşit Galip dönme mi?" diye sorulmuş, o da "Dönme veya Sabetayist olsa ne olacak?" şeklinde cevap vermişti.
Bir şey olmayacak. Tabii ki herkesin; her şey olma hakkı var ama milletin de bunu bilmeye hakkı var.
Nitekim 1893 yılında Rodos'ta doğan ve ilk tahsiline; Yahudi ve dönmelere eğitim veren "Alliance İsraelite İlkokulu"nda başlayan Reşit Galip, Maarif Vekilliği döneminde; bu "ittifak"ın (alliance) gereğini yapmış, kendisine bağlı olan İstanbul Üniversitesi'ndeki çok değerli Türk profesörleri atarak yerlerine Alman Yahudilerini almıştı.(1)
Aslında Türklük veya Türkçülük gibi bir derdi yoktu. Bakan olunca, Nihal Atsız'ı Türkiyat Enstitüsü'nden attırmış, Ziya Gökalp'i ve kitaplarını yerden yere vurmuştu. Türkçülüğü sadece İslamiyet'i tahrif etmek için kullanıyordu. Nitekim, "Biz Türk'üz, ezanı Türkçe okumalı, ibadetleri de Türkçe yapmalıyız" söylemleri etkili olmuştu. Bu yüzden "Ezanı tercüme ve besteleme" çalışmaları 31 Aralık 1931 tarihinde, Dolmabahçe Sarayı'nda, Reşit Galip'in yönetiminde başlamıştı. Yani "Tanrı uludur" vahameti de Reşit Galip'in eseriydi.
Andımız dedikleri bu metni de o dönemde yazmış ve 23 Nisan 1933'te öğrencilere okutulmuştu.
İTTİHATÇI IRKÇILIĞININ CUMHURİYET'TEKİ MUTASYONU
İttihatçıların "yabancı düşmanlığı" şeklinde tezahür eden ırkçı politikaları, Cumhuriyetin ilk yıllarında da, farklı ırklara; özellikle de Kürtlere yönelik baskılarla devam ettiriliyordu. Hatta cinnet noktasına ulaşmış ve Başvekil İsmet Paşa'nın, "Bu ülkede sadece Türk ulusu ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir" beyanatından sonra Reşit Galip ve M. Esat Bozkurt yönetiminde oluşturulan 10 ayrı ekip; Anadolu'da kafatası ölçme seferberliği başlatmıştı! (2)
Ölçüm sonuçları 18 Eylül 1930 günü Gölcük Yaylası'nda açıklanmış ve Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, "Türk vatanında, 'öz Türk' olmayanların bir hakkı vardır, o da Türklere hizmetçi; köle olmaktır" demişti.(3)
"Andımız" denen metin, işte bu ırkçı fırtınanın; çocukları yutan hortumuydu...
1928'de Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Fevzi Çakmak'ın imzasıyla gönderilen "gizli emir" ile Kürt çocuklarını, "Kürtsünüz" diye askerî liselerden atan devlet, şimdi de "Türk'sünüz" diyordu!
Başka lisan bilmedikleri halde, Kürtçe konuşmalarını yasaklayarak ağızlarını tıkadıkları insanlara, şimdi de "Türküm diye haykırın" diyorlardı. Bu da yetmiyor, "Türklere daha fazla düşman olsunlar" diye, karşı yamaçlara; dev puntolarla "Ne mutlu Türküm Diyene" yazıyorlardı.
Devlet; akla ziyan bu uygulamalarla, bölgeye özel ilgi duyan İngilizlerin istediği "mağduriyet" ortamını bizzat hazırlamış, "İstismar için her şey hazır, istediğin örgütü kur" demişti. Nitekim İngilizler de bu "altın pas"ı; ilerleyen yıllarda değerlendirmiş, 40 yıldır tepe tepe kullandıkları PKK'yı kurmuşlardı.
OKUNMAMASI İÇİN NE GEREKİYORSA YAPTILAR
Sonra gelenlerin Reşit Galip'i de aratacağı kimin aklına gelirdi?
Kemalistliği "dalkavukluk yarışı" zanneden 12 Mart darbecileri, "Andımız" dedikleri "bomba"nın tahrip gücünü artırmak için haşa; "Ey bugünümüzü yaratan ulu Atatürk..." diye başlayan bir bölüm daha ekleyerek, iman sahiplerinin asla okuyamayacağı hale getirmişlerdi. Anne babalar, okula giden çocuklarına; değerli kardeşim Yakup Köse'nin aktardığı, "Sakın okuma, okuyormuş gibi yap" uyarısını işte bunun için yapıyorlardı.
80 darbecileri, bu tepkiyi azaltmak için; "yaratan"ı "sağlayan" olarak değiştirmişlerdi ama sonuç değişmemişti. 28 Şubatçılar da "Andımız"ı güncellemeyi(!) ihmal etmemişlerdi.
Bu nasıl bir "milleti andı" ki, millet düşmanı bütün darbecilerin gözdesiydi?
Nihayet; narkozun etkisi 77 sene sonra geçmiş olacak ki, çözüm süreci hürmetine 2009'da, "Bu metin ırkçı söylemler içeriyor" gerekçesiyle, kaldırılması için Danıştay'a dava açılmıştı. Ama CHP iktidarda olmasa da, vesayetçileri dimdik ayakta olduğu için bu başvuru 2013'te reddedilmişti. Siyasî irade idarî kararla kaldırmış ama Danıştay, 2018'de bunu da iptal etmişti.
Gerisi malum...
Görüldüğü gibi bu metin, bizim andımız değildir... Bunu savunanlar; kimlerin diktiği ağaca sarıldığını iyi bilmelidir.
(1) Mustafa Armağan, Reşit Galip'in Marifetleri, Derin Tarih, Kasım 2018, s. 42
(2) Son Posta gazetesi, 21 Eylül 1930
(3) Aydın Engin, Mahmut Esat Bozkurt Güzellemeleri, Cumhuriyet gazetesi, 21 Eylül 2014