Gökhan Özcan’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan konuyla alakalı yazısı (03 Ekim 2019) şöyle:
‘İtibar’lı Nokta
İtibar dergisi, sekiz yıllık uzun bir yolculuğun ardından yayın hayatına son verdi. İtibar bir dergi olmaktan öte, sevgili İbrahim Tenekeci öncülüğünde istikrarlı bir çizgide ilerleyen, birkaç nesli, birçok yazı heyecanını bir arada, aynı çatı altında buluşturan önemli ve gayet başarılı bir yayın hareketiydi.
İtibar’ın kapanması üzücü bir haber ama daha üzücü olan bunun beklenmedik bir şey olmaması... Dergi çıkaranlar için sonuncu sayıyı çıkarmak her zaman yakın ihtimal çünkü... Bu dün de böyleydi, maalesef bugün de böyle... Herkes ne kadar farkında bunun bilmiyorum ama dergi çıkarmak cengaverce bir iş, büyük zorluklara göğüs germeyi gerektiriyor. Son zamanlarda kâğıt maliyetlerindeki dövize endeksli yüksek oranlı artışlar bu zorlukları daha da altından kalkılamaz hale getirdi.
İtibar, mevcut dergilerimiz arasında en çok okunanlar arasındaydı. Neden devam edemediğini belki İbrahim, belki Furkan, belki İtibar ailesinden başka bir sevgili kardeşim detaylarıyla açıklar da bir yüzleşme imkânı buluruz. İtibar dergisinin sadece twitter hesabının yüz bine yakın takipçisi var. Ancak bu ilgi halesinden muhtemel ki İtibar dergisini daha nice yıllar hiç kimseye muhtaç olmadan, kendi okuyucusunun katkılarıyla yaşatacak maddi imkân ortaya çıkmıyor. Daha önce nice önemli dergide, yayında çıkmadığı gibi...
Yayın piyasasındaki genişlemeye, kitap fuarlarındaki yapay hareketliliğe, kültür ve sanat alanındaki etkinlik patlamasına, sosyal medya dolaşım haritalarına bakarak edebiyata olan ilginin arttığına inananlara hiçbir zaman katılamadım. Bu gelişmelerin her birinin kendi içinde bir izahı var ama yazık ki bu izahlardan yola çıkarak sürecin getirilerini edebiyatın hanesine yazmak pek mümkün değil... Dergi tirajlarında, kitap satışlarında, bağımsız yayın girişimlerinde demografik sebeplere dayalı orantısal artışın ötesinde bir canlılık, kayda değer bir gelişme göremiyorum ben. Buna karşılık; yayın piyasasının piyasa zorlamalarıyla oluşan yeni yayın kültürünün, geniş kitlelerin edebiyatla kurdukları irtibatı da hızla sağlıksız bir yere doğru taşıdığını düşünüyorum. Maliyete ortak olmayan, gerçek edebiyattan yana tavır almayan, gündelik edebi kotasını doldurma gayretinden öte edebiyatla samimi temas kurmayan bir ilgi bu... İşin aslı edebiyata ömrünü adayan, edebiyat yoluyla kendi hakikatini aramaya gayret eden insanlar başta olduğu gibi bugün de aslında bir avuç insan... Nefes alıp vermeye yetecek kadar varız belki ama yürürken o kadar zorlanıyor ve yürüyoruz ki, yolun bir yerinde yazacaklarımız bitmiyor belki ama nefesimiz tükeniveriyor.
Yazıyı bitirmeden iğneyi kendime de batırayım... Kendisi hatırlıyor mu bilmiyorum ama İbrahim’e yazacağım ilk öyküyü İtibar’a vereceğime söz vermiştim. Ancak bu hiç gerçekleşmedi çünkü o öyküyü hiç yazmadım. Mesaimi kendimce ayarlayabildiğim zamana kadar da zannediyorum yazmayı denemeyeceğim. Belki o gün gelir, o öykü yazılır ama yazılsa da demek ‘itibar’ı eksik kalacak.
İbrahim, Furkan ve İtibar’a katkıda bulunan bütün arkadaşlar geride yüz akı bir birikim, güzel izler bıraktılar. Yeni heyecanlarla mutlaka yeni hayırlı yolculuklara çıkacaklardır. Neyse ki bütün bu can sıkıcı şeylere rağmen edebiyatla içerden irtibatı bulunanlar kolay iflah olmuyor.
Bugüne kadar İtibar’ı ve sona ermiş bütün dergileri/dergilerimizi gerçekten çok küçük maliyetlerini üstlenerek sahiplenen herkese de teşekkür ediyorum.