Bugün biliyorsunuz “Anneler Günü”dür. Günlerden beri reklâm edilip tüketim vasıtası olarak kullanılmasından belli ki, kapitalist ahlâk diğer kutsallar gibi anneliğe de saygı duymuyor…
Saygı duymak ne kelime, “Anneler Günü” münasebetiyle bile anneliği tüketiyor.
İlgilendiği şey annelik değil, anneleri istismar yoluyla tüketimi kamçılamak. Yani mal satmak!
Başta kadın olmak üzere her kutsalı her anlamda istismar eden bir anlayıştan anneliği kutsamasını beklemek zaten safdillik olurdu…
Benim asıl anlayamadığım şey, “Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifini “vird-i zeban” yapan “Bizim Mahalle” sakinlerinin, (dini bütünlerin) bir yandan kendi annelerini kutsarken, çocuklarının annelerini dövmeyi ihmal etmemeleridir…
Madem ki annelik kutsaldır, neden dövülür bu ülkede, kadın?
Kadın olunmadan anne olunamayacağına göre, bu ülkede kadın neden “kamusal alan”ın dışına itilir? (Bir türlü çözümlenemeyen şu başörtüsü problemi).
Cahiliye döneminin (Peygamber Efendimizden öncesi) en belirgin vasfı, kız çocuklarının (geleceğin kadını) “ihtiyaç fazlası” sayılanların diri diri toprağa gömülmesi, bir anlamda kadının dışlanmasıydı…
Kadını kıyafeti, siyaseti, inancı, ibadeti yüzünden beğenmeyip “kamusal alan”dan yok etmeye kalkışan erkeğin davranışı, cahiliye davranışını andıran bir davranıştır. Çünkü kadın erkekle birlikte hayatın vazgeçilmezidir. Erkekle birlikte her alanda ve her anlamda var olma hakkına sahiptir.
Bu bahsi şöyle de özetleyebilirim: Anneye saygı duyan kadına da duyar.
Ya da şöyle söyleyeyim: Kadın kimliğine saygısızlık edenin, anneye gerçek anlamda saygı duyması imkânsızdır. Ve hemen altını çizeyim: Kültür seviyesi ne olursa olsun, erkeklerin büyük bölümünün maalesef kadın kimliğine saygısı yoktur.
Kadın yalnızca “anne” olduğu için değil, öncelikle “insan” olduğu için, sonra da, erkeklerden daha duygusal, daha şefkatli, daha ince ruhlu, daha rikkatli, daha sevecen, daha yürekli olduğu, yani “kadın” olduğu için ayrıca saygı görmelidir.
•
“Anneler Günü”ne gelince…
Bu ne ikiyüzlülüktür!.. Yıllardan beri, sırf farklı kıyafet tercihleri sebebiyle, kadına her türlü saygısızlığı reva gören, evlatlarıyla birlikte anaları da itip kakarak yüreklerini inciten sanki onlar değil!
Bazı vehimlerini gerekçe göstererek başörtülü kızlarımızın elinden okuma haklarını alan sanki onlar değil!
Kıyafet özgürlüğü gibi kadının en doğal özgürlüğünü elinden alan sanki onlar değil!
Gencecik kızları, başörtülü olmaları sebebiyle yadırgayan, yargılayan, suçlayan, hırpalayan sanki onlar değil!
Anneler Günü münasebetiyle birkaç gün boyu açık-kapalı ayırt etmeden anneye (kadına) serenat yaptılar. Tüm anneleri, yani tüm kadınları, mürteci-ilerici ayırımı yapmadan övdüler, yücelttiler.
Doğrusu da budur: Kadınlar arasında bir ayırım yapmamak, hepsine aynı sevgi, aynı şefkat ve aynı hassasiyet ölçüsünde yaklaşmaktır.
Lakin ne gezer: Çiftetelli medyası, kadını (anneyi) çoktan beri ikiye bölmüş durumda: Bir kesim kadına (anneye) “çağdaş-modern” diyor, bir kesimine “çağdışı-gerici” diyor. Ve ikinci kesimde yer alanların okuma haklarını, çalışma hakların, seçilme haklarını, özgür düşünme ve düşüncelerini açıklama haklarını çiğniyor…
Bu anlayış, kadını diri diri gömen anlayıştan belki daha ehven, ancak bu çağda olması dolayısıyla ondan daha vahim bir olaydır!
Aslına bakarsanız, bu tavır, genelde tüm hak ve özgürlüklere, özelde ise kadın kimliğine yönelik bir saldırıdır…
Kadın hakları konusunda samimi olanların önce bu saldırıyı bertaraf etmekte işbirliğine yanaşmaları gerekir.
Hale bakın: Hemen her konuda başörtülü kadınları dışlayanlar, sıra “Şehitler Günü”ne, yahut “Anneler Günü”ne gelince, başörtülü ile baş açık ayırımı yapmıyorlar. Çünkü şehit annelerinin çoğu gibi, Anadolu annelerinin çoğunun da başı örtülüdür. Bu durumda bir ayırım yapmaları demek, Anneler Günü münasebetiyle yapılacak alışverişlerin büyük bölümünü tırpanlamaları demektir!
Çünkü “Anneler Günü” aynı zamanda “hediyeleşme günü”, yani yoğun alışveriş yapma günüdür; bir anlamda tüketimi kamçılama günüdür!
Anlayacağınız işin özü paradır! Para söz konusu olduğunda irtica filan dinlemiyorlar, ideolojik tercih yapmıyorlar, kapalı-açık ayırımına girmiyorlar.
Aslında Anneler Günü, Babalar Günü, Dedeler Günü, Sevgililer Günü gibi, kapitalizmin tüketimi kamçılamaya yönelik sömürü tuzakları beni fazla ilgilendirmiyor. Ama bir “Annelik” kavramı var ki, o her zaman yüreğimi titretir.
Çünkü annesizim. Annesizliğin en büyük yalnızlık olduğunu annesizliği yıllar yılı yaşayarak öğrendim.
Sözün burasında, yıllar önce kaybettiğim anneciğime tek cümle ile seslenmeme izin verir misiniz lütfen: Seni çok özledim anne!
VAKİT