İstişare Neden ve Kimlerle Yapılmalı?

İstişare Allah ve Rasûlü'nün (s.a.) hükümlerini, maksatlarını ortaya koymak, hakkında özel talimat (âyet, hadîs) bulunmayan konularda müslümanlar için en uygun, en faydalı düzenleme ve uygulamayı bulmak için yapılacaktır.

“İstişare eden pişman olmaz”

Hayrettin Karaman / Yeni Şafak

Buhârî'nin Sahih'inden:

“Allah Teâlâ 'Onların (müslümanların) işi aralarında danışma ile yürür' buyuruyor (Şûrâ: 42/38). Danışma gerçeğin ortaya çıkmasından ve karar vermeden önce olacaktır; çünkü Allah Teâlâ, Peygamberi'ne (s.a.) hitaben 'Bir kere azmettin mi artık Allah'a güven' buyurmaktadır (Âl-i İmrân: 3/159). Allah Rasûlü (s.a.) kararını verince, insanların Allah ve Rasûlü'nün (s.a.) önüne geçmesi (kararına karşı çıkmaları) mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.), Uhud savaşı öncesinde, şehirde kalıp savunma yapmak, yahut şehirden çıkıp düşmanı yolda karşılamak konusunda ashâbı ile istişarede bulundu; onlar çıkmasını uygun bulduklarını söylediler; zırhını giyip çıkmaya karar verince de, şehirde kalalım, dediler. Rasûlullah (s.a.) kararını verdikten sonra onlara eğilim göstermedi ve 'Bir peygambere, zırhını giydikten sonra -Allah aksini hükmedinceye kadar- onu çıkarıp koyması yakışmaz' buyurdu. İftirâcıların Hz. Âişe'ye attıkları yalan konusunda Ali ve Üsâme ile istişarede bulundu, onların söylediklerini dinledi; sonunda Kur'ân (ilgili âyetler) gelince farklı görüşlere aldırmadan Allah'ın emri ile hükmetti ve iftiracıları cezâlandırdı. Rasûlullah (s.a.)'den sonra gelen imamlar (başkanlar, halîfeler) de, en uygun ve kolay yolu bulmak ve uygulamak üzere güvenilir ilim sahipleri ile serbest (mübâh, ictihada açık) konularda istişarede bulunurlardı. Ancak Kitâb ve Sünnet'in açık hükmü ortaya çıkınca, tıpkı Allah Rasûlü (s.a.) gibi, onlar da hiçbir kimsenin farklı görüşüne aldırmadan onu uygulamaya koyarlardı... Genç olsun yaşlı olsun Kur'ân âlimleri (kurrâ), Hz. Ömer'in danışma meclisinin üyeleri idiler. Allah'ın hükmü ortaya çıkınca Hz. Ömer orada durur, bir milim öteye geçmezdi.” (Buhârî, İ'tisâm, 28)

İmam Buhârî'nin naklettiği âyetler ve hadîsler ile örnek neslin uygulaması, İslâmî şûrânın prensiplerini koymaktadır. Buna göre müslümanların her işleri danışma ile yürütülecektir, sorumluluk taşıyan yöneticiler güvenilir ve âlim kişiler ile istişare edecek, yakın çevrelerinde bu kişileri bulunduracaklardır. İstişare Allah ve Rasûlü'nün (s.a.) hükümlerini, maksatlarını ortaya koymak, hakkında özel talimat (âyet, hadîs) bulunmayan konularda müslümanlar için en uygun, en faydalı düzenleme ve uygulamayı bulmak için yapılacaktır. Allah'ın ve Rasûlü'nün (s.a.) hükmü apaçık ortaya çıkınca, yahut istişareden sonra karar verilince artık muhâlefete kulak asılmayacak, uygulamaya geçilecektir. Muhâlifler de -kendi şahsî kanâatlerini muhâfaza hürriyetine sahip olmakla beraber- cemâatten ayrılmayacak, ortak hareket edeceklerdir.

Şûrâyı oluşturacak kişilerin üç önemli vasıfları olacaktır: İlim, güvenilirlik ve müslümanlık. Ülkemizde müslüman, İslâma hizmette samîmî ve güvenilir, konusunda âlim kişiler elbette vardır. Bunlara, diğer İslâm ülkelerinden aynı vasfı taşıyan başka âlimler de katılabilir. Böyle bir şûrâ oluştuktan sonra çeşitli grupların temsilcileri de bu şûraya -belli statülerde- katılabilirler. İslâm'ın ve müslümanların önemli meseleleri bu şûrada tartışılır, karara bağlanır, bu karar din ve vicdan açısından bağlayıcı olur. Aksine fikirler geçerliliğini kaybeder, asla baş çekme, bölünme sebebi olamaz.

Siyasette ve mevcut şartlarda:

Tamamen veya şartların imkan verdiği ölçüde İslam'ı yönetimde uygulamak isteyen iyi niyetli kimselerin, tek başına edindikleri fikir, tespit ve ictihad yanında iki sınıf insanla istişare etmeleri şarttır:

1. Konunun uzmanları, bilim adamları,

2. Din alimleri.

Hakikati bulmaya ve mevcut durum ve şatlarda Şâriin maksadına en uygun olanı uygulamaya niyetli olan siyasetçilerde taassup ve istibdad olmaz; iyi niyetle ve tevazu ile dinlerler, raporları gözden geçirirler, istişare sonunda ittifak hasıl olmayan konularda yetkileri içinde sorumluluğu yüklenerek tercihlerini yapar ve uygularlar.

İslâmî sistemde muhalefet, iktidarın hataya düşmemesi için en önemli ve değerli bir kurumdur ve istişare organıdır; çünkü takva sahibi muhalif müminlerde ihtiras olmaz, tenkitlerini ortak değerler ve erdemler içinde kalarak yaparlar, hedefleri iktidarı yıpratıp onun yerini almak değil, yanlış ve zararlı kararları ve uygulamaları önlemek olur.

Bütün bu ilkeler, değerler ve kurallardan günümüz siyasetçilerine, iktidarlara ve muhalefetlere bakınca insanın içi kararıyor, İslam'ın hikmet ve rahmetini temsil bakımından nerelerde olduğumuz konusunda derin düşüncelere dalıyoruz.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!