Kenan Alpay'ın yazısı:
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa şekli de istifaya gerek Hükümet gerekse medyanın uzun bir müddet tepki göstermemesi de enteresan ve sancılı bir tablo oluşturdu. Uzun bir zaman Bakan Albayrak’ın istifası ne doğrulandı ne de inkâr edildi: istifa haberi sanki boşluğa bırakılmış bir çığlık gibi muamele gördü. Şaşkınlık ve çekince, belirsizlik ve korku sanki iç içe geçmişti. Son beş yıl boyunca ekonomi politiğin en önemli aktörlerinden biri olan Bakan Albayrak’ın istifası hükümet, bürokrasi, medya ve kamuoyunda tarifi ve sebebi pek kolay izah edilemeyecek bir “külliyen donmuş kalmış” görüntüsüyle karşılık buldu. Yazımızı gazeteye teslim ettiğimiz saatlerde de sözkonusu “külliyen donmuş kalmış”lık hali değişmemişti maalesef.
Adım adım ilerleyerek birkaç hususa odaklanmaya ve analiz etmeye çalışalım. Türkiye ekonomisi son birkaç yılda giderek artan bir şekilde ciddi sıkıntılarla yüz yüze kaldı ve bu mesele geniş toplum kesimlerinde rahatsızlık yarattı. Gerek Türkiye’nin etrafında yaşanan savaş, çatışma, darbe ve kaotik atmosfer gerekse Covid-19 sebebiyle yaşanan küresel daralma işsizlik ve enflasyon gibi döviz kuru ve altın fiyatlarının da hayat pahalılığı ve geçim zorluğu şeklinde toplumu sarsacak kadar kontrolden çıkmasına sebep oldu. Ancak bu süreçte ekonomi politikasının yanlış yöntem ve araçları kullandığı, kullanılan araç ve yöntemlerin günü kurtaramaya matuf olmakla beraber kalıcı ve çok ağır hasarlar bırakacağı yönünde eleştiriler de yükselmekteydi. Sonuçta işçiye, köylüye, esnafa TL’de kalmasını, dolar ve euro’dan uzak durmasını telkin eden siyaset, bürokrasi ve uzmanlar kadrosu eşliğinde dolar 8.5 TL’ye, Euro ise 10 TL’ye dayandı. Eş zamanlı olarak Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz politikası ve dövizi kurunu kontrol altında tutmak adına piyasaya sıcak para sürme politikası da rezervleri hızla eritti.