İstifa Eden Komutan: “Başörtüsünde Hata Yaptık!”

Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevinden istifa eden Tuğamiral Türker Ertürk, başörtüsüyle ilgili yıllarca hata yaptıklarını söyledi.

Komutanı olduğu Deniz Harp Okulu'yla ilgili iddialar karşısında kendisine sahip çıkılmadığı gerekçesiyle istifa eden Tuğamiral Türker Ertürk, Cumhuriyet Gazetesi'nden Barkın Şık'a açıklamalarda bulundu.

Cemaatin TSK içinde uzantıları ve imamları olduğunu; bunların bilgi sızdırdığını iddia eden Ertürk, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na yapılan operasyonun diğer kuvvetlere de sıçrayacağını belirtti. "Teknolojiye sorgulamadan, tedbirini almadan geçtik, fecaat bilgileri buradan verdik" diyen Tuğamiral Ertürk, telefon dinlemeleri nedeniyle paranoyaklaşmanın başladığını da söyledi. "Resmi telefonlarda bize kota tanınır. Eskiden kotalar yetmezdi. Şimdi dörtte biri bile doldurulmuyor." diye konuşan Ertürk'ün en önemli itirafı ise başörtüsüyle ilgili olanıydı.

Tuğamiral Türker Ertürk'e göre başörtüsü ile ilgili yıllarca büyük hatalar yapılmıştı. Ertürk şöyle diyor: "Yıllarca bu başörtüsü meselesine taktık. Kendimize küvezler yarattık. Dışarıya hiçbir katkımız olmadı. Başörtüsü meselesi yasakladıkça, engelledikçe demokrasi mücadelesine döndü. Hata yaptık. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin morali bozuk. Savaşta esas iş, karşı tarafın savaşmak azim ve iradesini ortadan kaldırmaktır. Amaç, taş üstünde taş koymamak değildir. Şimdi, TSK'nin savaşmak azim ve iradesi kırılmıştır. Bu kadar ağır taarruz altında kalan herkes hata yapar."

İşte Cumhuriyet Gazetesine Konuşan Tuğamiral Türker Ertürk'ün İddiaları:

İstifa eden komutan: TSK içinde imamlar var

Barkın Şık / Cumhuriyet

Ertürk, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın en önemli eğitim kuruluşu olan Deniz Harp Okulu Komutanlığı'nda 2008 - 2010 yılları arasında yaşadıklarını anlattı. Başından geçenleri kitaplaştıracağını da ifade eden Ertürk'ün değerlendirmeleri şöyle:

Görüntüleri cemaat uçuruyor: 11 Ağustos 2008'de Deniz Harp Okulu'ndaki görevime başladım. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, 'Türker seni ateşin ortasına gönderiyorum' dedi. Göreve başladıktan sonra saldırılar artarak devam etti. Nisan 2009'dan sonra konsantrasyon kuvvetlendi. 'Bu okulda fuhuş yapılıyor, ibadet yasak, dindarlığa izin verilmiyor, Alevi yapılanması var, eşcinseller var' şeklinde saldırılar oldu. Bir öğrenci, ziyaretçi salonunda, dışarıdan gelen bir kız arkadaşının elini tutunca bile bu görüntüler hemen okul dışına uçurularak, exagere (abartma) ediliyor. 'Bu okulda ahlaksızlık yapılıyor, bu okulda götüren götürene' diye yayın yapılıyor. Cemaat uçuruyor. İçeride uzantılar var. Kimin olduğuna anlamanıza imkân yok. Uzun süredir yatırım yapılıyor bu işe. Her seviyede var uzantılar. Bunlar genelde, disiplinsiz, çalışma performansı düşük insanlar değil. Belki benim bile en gözde subayımdır, astsubayımdır.

Öğrencilerimi sorgulatmadım: 32 öğrencimi imzasız ihbar mektubu ile 'eşcinsel' diye ihbar ettiler. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan bir heyet geldi. 'Bu öğrencileri sorgulayacağız' dediler. Böyle bir iddia ile sizi sorgulasalar, 'Sizin kuruma güveniniz kalır mı? Motivasyonunuz kalır mı' diye sordum. 'Ben bunu yaptırmam, uygun değil' dedim. O dönemin Eğitim Öğretim Komutanı Kadir Sağdıç'ı aradım. 'Komutanım, bu çocukların ruhlarında onarılmaz yaralar bırakırız. Bu 20 sene sonra subayken, komutanken tesir eder' dedim. 'Türker haklısın' dedi. Metin Ataç'tan onay aldı, heyeti bir şey yaptırmadan geri gönderdik. Bu olay çok kısıtlı personel arasında döndü ama bu bilgi de basına sızdı. Hakkında iddia bulunan öğrencileri daha sonra kendi kurduğum bir heyetle ben 25 saat aralıksız sorguladım. Sorguları ses kaydına aldırdım. Daha sonra deşifre etirmek için. Bu ses dosyaları da dışarı çıktı. Çok kısıtlı tutmama rağmen. Bulamadım kim? Komutan, 'Bul' diyor bulamıyorum. İçerden bilgi verildi mi bunu bulmanız çok zor. İhbar mektupları ile ilgili bir dosya oluşturdum, Kuzey Deniz Askeri Mahkemesi'nde dava açtım, mart ayında. Savcı, herkesi tek tek soruşturdu. Çocukları GATA'ya sevk ettiler. Hepsi, 'görevini yapabilir' diye rapor aldı.

Kötü çıkmaz bunlardan: 28 Şubat öncesinde 6 kişi attım ben. Birisi elektronik astsubayı, takdirname vermişim 1 ay önce. En güvendiğim adam. Yıkıldım ben bu adam çıkınca. 'Bize bir gün emir gelecek bu gemiler buradan kalkmayacak' diye ifade verdi.

Dosya tutanla bir tutulmamalıydım: Ben savaşıyorum. Elimde kılıç cephedeyim. İsabet alıyor muyum, alıyorum. Belki hatalar da yapıyorum. Ama ben kendimi şöyle düşünüyorum; 1571 İnebahtı Deniz Savaşı, 20 bin şehit veriyoruz. Sıkı bir dayak yiyoruz. Geriye kalanları Uluç Ali Paşa kurtararak İstanbul'a getiriyor. Sarı Selim padişah, Sokullu Sadrazam, onların takdirine mazhar oluyor. Ben de savaştan çıkmıştım. Ben de muzaffer değildim ben de isabet almıştım ama elimde kılıç savaşıyordum. Dosya tutanla bir tutulmamalıydım. Terfi önemli değil. Önemli olan amirlerin tarafından takdir edilmemek.

Bana taarruz etmiyorlar: Amirlerime telefon açıyorum. Komutanım basın turu düzenleyelim diyorum. Karşıdan ses alamıyorum. Diyorum ki; 'Bizim okulda sosyal dal bile yok. 5 tane mühendislik dalı var. Biz burada matematik, termo dinamik, akışkanlar mekaniği, yapay zekâ okutuyoruz. Burada demokrasi ile yan yana gelmeyecek ne var?' Ya susalım. 'Komutanım bana taarruz etmiyorlar. Deniz Harp Okulu'na taarruz ediyorlar' diyorum. 'Uğraşalım bunlarla' diyorum. 'Zaten tirajları düşük, ilgilenen de yok biz üstüne gidersek olay büyüyor sus.' Bana taaruzları nedeniyle tetikçi gazeteler aleyhine dava açtım. Ama kaybettikleri tazminatları ödemiyorlarmış. 300 trilyon borcu olan yayın organı nasıl yayın yapıyor? Soruyorum size.

Kimin için arama yaptırıyorum: Şimdi ben iki sene boyunca iki ayda bir odamda, konutumda, konferans salonunda elektronik arama yaptırıyorum. Kim için yaptırıyorum? Ruslar için değil, Yunanistan için değil, İran için değil kim için yaptırıyorum? Hanefi Avcı kitabında yazıyor dinlemeleri. Hanefi Avcı, bunu ağustosta yazdı. Ben bunu şubatta Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na yazdım. 'Operasyon böyle yapılıyor' diye. Ama yöntem daima sessizlik. Benim yazılarıma hiç yanıt gelmedi. Söz uçar yazı kalır onun için yazdım. Operasyonlar polis tarafından yapılıyor, savcının önüne konuluyor. Hanefi Bey, kurumların imamları diyor, ben uzantıları diyordum. Bizde de kesinlikle imam vardır. Hem TSK de hem de Deniz Harp Okulu'nda kesinlikle imam var. İmamı bulabilmek için istihbarat örgütü lazım. TSK'nin bunu engelleyecek istihbarat teşkilatı yok. Bizim istihbarat subaylarımız var, teşkilatımız yok.

Telefon kotaları kullanılmıyor: Biz yüksek teknolojiye çabuk geçtik. Sorgulamadan geçtik. Bunların karşı tedbirini almadan geçtik. Fecaat bilgileri buradan verdik. Şimdi daha yeni yeni tedbir alınıyor. TSK operasyona maruz kaldıkça kabuğuna çekiliyor. Emekli olana kadar, çocuklarıma sosyal paylaşım sitelerine girmemelerini istedim. Çocuklar dedim; 'ben böyle bir görevdeysem ve ülkemiz savaştaysa'... Anlatmanın zorluğunu hissediyorsunuz değil mi? 15 yaşında 20 yaşında çocuğa bunu anlatmanın zorluğunu anlıyorsunuz değil mi? Bize tahsis edilen resmi telefonlarda kota tanınırdı. Kotalar eskiden yetmezdi. Şimdi insanlar bu kotaların dörtte birini bile doldurmuyor. Telefon dinlemeleri insanı paranoyak yapıyor. İnsanların arasında güven kalmadı. En büyük hata imzasız ihbar mektuplarını işleme koymak.

Başörtüsünde hata yaptık: Yıllarca büyük hatalar yaptık. Yıllarca bu başörtüsü meselesine taktık. Kendimize küvezler yarattık. Dışarıya hiçbir katkımız olmadı. Başörtüsü meselesi yasakladıkça, engelledikçe demokrasi mücadelesine döndü. Hata yaptık. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin morali bozuk. Savaşta esas iş, karşı tarafın savaşmak azim ve iradesini ortadan kaldırmaktır. Amaç, taş üstünde taş koymamak değildir. Şimdi, TSK'nin savaşmak azim ve iradesi kırılmıştır. Bu kadar ağır taarruz altında kalan herkes hata yapar.

Hedef Cumhuriyet: Bir numaralı hedef TSK, orda da Deniz Kuvvetleri merkezde. Bu kesimde 28 Şubat'ın mimarının Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olduğu yönünde bir algı var. Özellikle Güven Erkaya nedeniyle. Ayrıca personel yapısı daha laik, laiklikten taviz vermez. Daha yenilikçi. Bu operasyonu tetikleyen dış odaklar var. İrtica, Suudi Arabistan, İran kaynaklı diye düşünürseniz hata yaparsınız. Bizde irticanın kaynağı Batı. Türkiye'yi dindarlaştırmaya çalışan Batı. Türkiye'yi transformasyona uğratmaya çalışıyorlar. Niye dönüştürmeye çalışıyorlar? Adına BOP deyin ne derseniz deyin, bu coğrafyadaki kaynakların üzerine oturmak, buradaki insanları sömürge haline getirmek için. Kuruluş felsefesi 1923'te şekillenmiş Cumhuriyet, bu operasyona engel, baş ağrısı. Onun için bu cumhuriyet dönüştürülmeli. Cumhuriyet'in kırmızı çizgileri var. Bunlara TSK öncü, sonuna kadar sahip. Eğer, TSK'nin Türkiye halkı üzerindeki kredibilitesini düşürmezseniz bu operasyonu yapamazsınız. O zaman ne yapmak lazım? TSK'nin güvenilirliğini, inanırlılığını yok etmek lazım. Amaç kurumu yok etmek. Türker Ertürk umurlarında değil onların.

Haber Haberleri

DEM Partili Kızıltepe Belediye Başkanı Zeyni İpek istifa etti
Emevi Camii halılarının yenilenmesine Gaziantep talip oldu
"Çarşı"ın Gezi davasında tüm sanıklar beraat etti
Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı