Danıştay saldırısının yapıldığı günü hatırlayın lütfen. Gözü dönmüş genç bir avukat (Alparslan Arslan) Danıştay binasına giriyor ve toplantı halindeki heyete kurşun yağdırıyor.
Türkiye şoka giriyor bir anda. Ardından büyük bir öfke patlaması. O zamanlar ülkenin zirve makamında oturan A. Necdet Sezer bile -daha hadise netleşmemesine rağmen- sağduyusunu kaybediyor. Eski Cumhurbaşkanı, "Bu, aslında laik Cumhuriyet'e yapılan bir saldırıdır. Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır. Bu saldırıya neden olanlar, davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler." diyor. CHP lideri, "Siyasete kan bulaştı!" demekten çekinmiyor. Dönemin Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan, "Allahuekber dedi, ateş etti!" diyerek (ilginçtir bu bilgi yalan çıktı) yangına körükle gidiyor. Ve bir kısım medya! "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" deyip yola çıkanı mı ararsın, "Kaşıya Kaşıya" diyerek hain saldırıyı Danıştay'ın aldığı başörtüsü kararına bağlayanı mı ararsın, daha sanık hakkında somut bir gerçek elde edilmediği ve bağlantıları ortaya çıkarılmadığı halde, "28 yaşında, dindar, ülkücü" diyerek kimlik göndermelerinde bulunanı mı ararsın... Bazılarına göre o hain saldırıyı yapan(lar) daha ilk saniyeden belliydi: İrticacılar ve onlara cesaret veren hükümet. Cenaze törenine katılan Cemil Çiçek'i cami avlusunda kovaladılar. Tamam da kimdi bu Alparslan Arslan, eylemi nasıl yapmıştı, kimler kışkırtmıştı, kimler desteklemişti, nasıl olmuş da Danıştay'a silahlı bir şekilde girip elini kolunu sallayarak cinayet mahalline ulaşabilmişti? Bunlar hiç sorulmadı.
Kamera kayıtları kanlı eylemdeki esrarı çözecekti. Ancak "Kamera bozuktu." dediler. Ve dün çok önemli bir gelişme yaşandı. Yüzyılın en büyük skandalı! TÜBİTAK, Danıştay saldırısıyla ilgili bilimsel raporunu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. TÜBİTAK özetle diyor ki: "Kameralar bozuk değildi. Cinayetten bir gün önce Arslan, keşif yaparken görüntülendi ancak birileri bu görüntüleri izledi, görüntülerin dosya isimlerini değiştirdi ve bu görüntüleri bilinçli olarak sildi." Anlaşılıyor ki, cinayet günü de Danıştay'ın kameraları yine bilinçli olarak çalıştırılmamış...
İnsanın kanını donduran bir gelişme bu!
Danıştay binasının güvenliği OYAK'a ait olduğuna göre hesap verecek kişi ve kurumlar belli demektir. Kim, hangi hakla, hangi endişeyle güvenlik kamerasındaki görüntüleri silmeye cesaret edebildi?
Bilindiği gibi Danıştay davası, Ankara'da görülmüş ve bir sonuca bağlanmıştı. Ergenekon davasına bakan yetkililer elde ettikleri bilgi ve belgeler ışığında dosyayı İstanbul'a istedi. Eğer bu dosya Ergenekon soruşturmasının kapsamına alınmasaydı kamuoyu asla bazı gerçekleri öğrenemeyecekti. Düşünebiliyor musunuz önce seyredilmiş, sonra başka dosyalarla karıştırılmış, daha sonra da silinmiş güvenlik görüntülerini hiç bilemeyecekti! Çünkü Danıştay saldırısı adeta örtbas edilmişti.
Ülkeyi kaosa sürüklemek, darbe şartlarını oluşturmak ve psikolojik harp taktikleriyle masum kitleleri sindirmek isteyenler Danıştay saldırısını vesile ederek korkunç bir proje ortaya koydu. O kadar ki, cinayetin yaşandığı ilk saniyelerden itibaren kara bir propaganda başlatıldı. Apar topar sokaklara dökülenler, lanet okuyanlar, faturayı muhafazakâr kitlelere kesenler... Bugün ortaya çıkan gerçekler karşısında büyük bir üzüntü duyuyorlar mı acaba? Hele kendini toplumun önüne atarak insanları hedef gösterenler o gün yaptıkları yanlıştan pişman oldular mı?
Keşke herkes o gün konuştuklarını, yazdıklarını hatırlasa. Ve sorsa kendi kendine: "Cumhuriyet tarihimizin en korkunç cinayeti işlenirken neden x-ray cihazları çalışmadı? Neden güvenlik kameraları silindi? Neden?"
Türkiye, büyük badireler atlattı. Ayışığı, Yakamoz, Balyoz gibi darbe planları. AKP'yi ve Gülen'i Bitirme Eylem Planı, Kafes Eylem Planı, Erzincan'da düzenlenen kirli mizansen... Cuntacılar pes etmedi; belki de hiç etmeyecek. Darbe sevdasıyla yanıp tutuşanlar kaos çıkarmak için ha bire planlar hazırlayacak. Unutmamak lazım; artık bu millet kalleş planlara, sinsi komplolara boyun eğmeyecek ve sosyal barışı tehdit eden bir sürece dahil olmayacak... Hem darbeci başarılı olsa ne olacak ki? Bakın dün Arjantin, 25 yıl sonra darbecisini 81 yaşındayken yargıya teslim etti. Zulüm, darbe yapanın yanına kâr kalmıyor, adalet bir gölge gibi onu takip ediyor ve bir gün sanık sandalyesine mutlaka oturtuyor...
ZAMAN