“İşte Solcu Sanatçıların Gerçek Yüzleri!”

Hacı Yakışıklı yazısında, “kendi mazlumuna sahip çıkan; ama başkasının zalimini görmezden gelen birer öteleyici ve sahte hayatın figüranları” olarak nitelediği solcu sanatçıların samimiyetini sorguluyor.

İşte Solcu Sanatçıların Gerçek Yüzleri!

Hacı Yakışıklı / Yeni Akit

Herkes kendi imtihanından geçer ve son notu daima yerlerin ve göklerin sahibi verir. İğneyi kendimize defalarca batırarak şimdi elimize çuvaldızı alalım... Vakit geldi geçiyor bile:

İnsanlar Akdeniz’de ölürken, insanlık boğulurken, hayatında hiçbir zaman anne-baba diyemeyecek bir çocuk ülke ülke gezerken hani nerede ülkemin yıllarca “sesi çok çıkan” sanatçıları(!)?... Hümanizm çığlığı atanlar nerede?... Suriye’de 6 yılda 600 bin İNSAN öldü! Bunlar sizin HÜMANİZM sınırlarınız içine girmiyor mu?

“Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını Ey Özgürlük” diyen ZÜLFÜ LİVANELİ hani şimdi neredesin? Mazlumları mı düşünüyorsun yoksa fasulyenin bir türlü neden pişmediğini mi? Yaptığın özgürlük bestesini reklam filmlerine pazarlarken, ölen insanlık adına söyleyecek söz mü bulamadın? “Yağmur yüklü bulutlar” hep Avrupa’dan mı esiyor ONUR AKIN; “sesinde çığlıklar boğulur” derken yeryüzünde boğulan mülteciler hiç aklına gelmedi mi? “Yaban inciri, yalıçapkını” diye kuşları öttüren ama sıra insanlığa gelince sınıfta kalan SUAVİ; “iki gözüm iki çeşme” diyen ruhun nereye kayboldu? Onca türkü yorumundan sonra “Zilleri taktı, çiki çiki yaptı” diye yerin dibine giren SELDA BAĞCAN, girdiğin o dipten seni başından kanlar akan masum bir çocuk çıkaramıyorsa vay insanlığına! “Boş yere kavgayı zahmet biliriz” deyip, yıllarca bir kavganın arasında kalan Müslüman çocuklar ilgi alanının neresinde SABAHAT AKKİRAZ?! “Hepimiz kardeşiz” diyen ama yaptığı filmle özellikle eşcinsellere sahip çıkan MAHSUN KIRMIZIGÜL, Pensilvanya’nın bile filmini çektin, zulmün filmini ne zaman çekeceksin? “Kardelenler” diyerek yollara düşen SEZEN AKSU, bombalarla düşen insanlar karşısında sesin niye çıkmıyor? 1980 darbesini desteklediğin halde, cuntanın idam ettiği Erdal Eren için şarkı yazıp kaset satmak çok mu tatlı geliyor? “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” diye gür sesle haykıran EDİP AKBAYRAM, Suriye için tek cümlen var mı, yoksa eşkıyaların hükümdarlığına özde değil sözde mi karşısın? “Venge yeno, venge yeno, sesler geliyor” çığlığını unutalı kaç sene oldu İLKAY AKKAYA?! “Dağlar beni koyuver gideyim” diyen FERHAT TUNÇ; Türkmen Dağı senin için düz ova mı? Kendine “Kuzeyin Oğlu” diyen VOLKAN KONAK, “Suriye’nin savaşı benim savaşım olmaz” demek ne oluyor? Güneyin oğulları ve kızları kardeşin değil mi? Kuzeyin gerçek evlatları dururken böyle bir sıfat senden alınmalı! “Faşı aqil je birı me, faşizm bilincimi yok etmiş” türküleri çığıran GRUP YORUM, “Benim faşistim iyidir” demeye devam edecek misin?

Bunlar gibi onlarca güya sanatçı(!) yıllarca bizi çok kötü kandırdı inanın... Biz sadece birkaç örnek verdik... Hakikaten zulme direniyorlar sandık... İnsanlarımız onlara inanıp kasetlerini aldı... Hepimiz onları dinledik... “Bravo adamlara, mazlumun yanında duruyorlar” dedik ve nasıl düşünürlerse düşünsünler onları anlamaya çalıştık! Hepsi olmasa bile çoğu yalancı birer tüccarmış! “Ruhi Su’dan türküler, bana mutluluğun resmini çiz Abidin, Aziz’le bir gün Bodrum’da giderken...” diye diye milleti kandırdılar! Şimdi o resimler kan ve gözyaşı ile çiziliyor ve onlar susuyor! Kendilerine göre birer barış güvercini olabilirler, ancak toplumun gözünde riyakârdan başka bir şey değiller! Onlar, kendi mazlumuna sahip çıkan; ama başkasının zalimini görmezden gelen birer öteleyici ve sahte hayatın figüranları olduklarını gösterdiler!

Varsa aranızda Suriye ile ilgili bir yorum yapan ve gözümüzden kaçmışsa düzeltmeye hazırım! Peki, siz kesilen elektrikler sonucu buzdolabında kokmuş bir ete dönen vicdanınızı düzeltebilecek misiniz?

Sizden medet umduğumuz yok, ancak gerçek yüzünüzü iyiden iyiye toplum gördü, bunu bilin!

Sizler Ağrı Dağı’nın, Veysel’in, Karacaoğlan’ın, Eyyüp’ün, Fatih’in, Erciyes’in, Alaattin Tepesi’nin, Yörük obalarının, Kürt aşiretlerinin, Avşar ellerinin çocukları mısınız? Yoksa onun bunun kültüründen devşirilen, içinden çıktığı kültüre yabancılaşan ama yine onların sırtından para kazanmaya devam eden Olimpos’un çocukları mısınız?

1970-80 ve 90’lı yılların “tek kanallı” döneminde, devrin darbeci yönetimleri tarafından milletin önüne sürülmüş boyalı lejyonerlerden başka bir şey olmadığınız tasdiklendi... Bazılarınız ise güya o dönemlerde yok sayıldınız, ama şimdi mazlumları yok sayıyorsunuz!

Türkiye’de yaşadığınız halde Türkiye milletinin hassasiyetlerine sırtınızı döndünüz... Yaptığı her şeyi unutulan insanlar olarak kalacaksınız! Zulmün karşısında “sessiz” kalışınız ise vicdanlarda asla unutulmayacak!

Son günlerde “vatandaşlık” konusu gerçekten önemli bir tartışma oldu. “Suriyelileri istemiyoruz” diyenlerin sesleri ayyuka çıktı. Bazı dostlarımız ise tuzağa düştü... Zira “Yardıma devam edelim ama vatandaşlık olmasın” demek farklı bir şey; “Onları istemiyoruz” demek farklı bir şey! “Vatandaşlık verilsin” diyenler de “Sadece misafir olarak kalsınlar” diyenler de netice itibariyle samimidir ve insancıldır; fakat “Kesinlikle Suriyeli istemiyoruz” diyenler insanlıktan nasibini alamamış zavallılardır!

SON SÖZ: “Benim oyumla çobanın oyu bir mi?” diyenler, oylarının eşit sayılmayacağı ülkelerin vatandaşlığına geçsin; onların yerine nitelikli insanlar Türkiye vatandaşı olsun! Hem burjuvazi kekremsilerden kurtuluruz hem de ülkemiz gerçekten çok daha kaliteli bir yer olur.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!