İşte esas dikta bu!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Dün, Habervaktim internet sitesinde, hakim kararı ile arama yapıldı.

Ne mi arandı?
HSYK içindeki bazı üyelerin, kamu kurumu içinde iken, görev dışı keyfî konuşmalarının, kim tarafından tesbit edildiğine dair bir belge olup olmadığı..
HSYK binasında çalışmaları karşılığında, bizim vergilerimizle oluşan bütçeden maaş alıyorlar.
Çalışma saatleri içinde kamusal alan içinde yaptıkları konuşmaları tesbit eden bir internet sitesi, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan sohbeti yayınlıyor. Habervaktim sitesi de, HSYK üyelerinin yayınlanan bu konuşmalarını alıp haberleştiriyor..
HSYK üyeleri kamuoyunun önüne çıkıp, “Bizim bu konuşmamız gerçek değildir” demediler.
Tam aksine, o konuşmaların doğruluğunu teyit ettiler.
O halde?
O halde sorun ne?!..
“Efendim, HSYK üyelerinin konuşmalarını tesbit ve yayınlama, haberleşmenin gizliliğini ihlâl olur”muş!
Dolayısı ile, “bu konuşmaların nasıl tesbit edildiği belirlenmeli” imiş?
Hepsi hukukçu olan HSYK üyeleri, hukuk dışı konuşmalar yapacaklar...
Atanacak hakimlerle ilgili bir dernek yetkilisi ile sohbet edecekler...
Sanki babalarının fabrikasında çalışanların görev yerlerini yeniden değiştireceklermiş de, bunun görüşmesini yapıyorlarmış gibi, devlet ciddiyetine ters konuşmalar yapacaklar.
Sonra da bunun tesbit edilmesinden şikayetçi olup, “Bizi kim dinledi, bulun” diye arama kararı çıkarttıracaklar..
Bu mantıkla gidersek, her hukuk dışı icraata imza atan, benzer taleplerde bulunabilir.
Diyelim bir memur, vatandaşa küfretti.
O sırada da, bir vatandaş yaşananları cep telefonuna kaydetti!
Vay efendim, “Benim görüntümü, benden izin almadan nasıl çekersin? Kim yaptı bu çekimi, tesbit edin!”
Olur, tesbit edelim.. Siz memura yakışmayan fiil içinde olun, mahkeme de sizin bu fiilinizin belgesini sunanın peşine düşsün!..
Bir başka örnek.. Suç daha ağır bir fiil de olabilir. Bir dükkanın soyulması sırasında, oradan geçen bir vatandaş tesadüfen yanında bulunan kamera ile kayıt yapsa, dükkanın soyulmasını değil de, kameraya çekim yapanı mı sorgulayacağız?..
Aslında bu örneklere bile hiç ihtiyaç yok.
Dinleme yapıldığı ileri sürülen yer, kamusal bina..
Dinleme yapılan saat, HSYK üyelerinin de kabul ettiği üzere, mesai saatleri içinde.
O zaman, dinleme yapılmasına zaten gerek yok ki!
Doğal olarak, o görüşmelerin hepsi, zaten kamuya açık olması gerekir.
“Dinleme yapanları bulun” diye şikâyetçi olan HSYK Başkanvekili’ne soruyorum: “Son günlerde sıkı fıkı olduğunuz Seyfi Dede’yi Adalet Bakanlığı koltuğuna oturtan Süleyman Demirel, seçim meydanlarında ne vaad ediyordu: Karakolların duvarlarını camdan yapacağız. Şeffaf karakol gelecek..”
Evet, 1991 seçimlerinde bu vaad ile Demirel iktidar olmuş, Seyfi Oktay da Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuştu.
Şimdi Seyfi Oktay’ın yakın arkadaşı Kadir Bey, HSYK binasındaki çalışma saatleri içinde yapılan konuşmaları, “özel haberleşmenin gizliliği” ilkesi gereği saklamaya çalışıyor!
Sanki beyefendinin konutundaki çocukları ile özel sohbeti dinlenmiş!
Sanki beyefendinin, evinin içinden mesai saati dışında yaptığı dost sohbeti dinlemeye alınmış!
Dinlendiğini söylediğiniz yer, zaten kamu binası beyler!
Kamu binasında, özel sohbet olur mu? Gizli sohbet olur mu?
Kadir Bey ve diğer HSYK üyeleri istemiş, savcı uygun görmüş, hakim de kararı vermiş!
Şimdi savcı ve hakime soruyorum: “Kamusal binada yapılan konuşmalar, hangi kanunun, hangi maddesinde gizli olarak gösterilip, korunma altına alınıyor?”
Buyurun, ilgili kanunu gösterin.
Bulsanız bulsanız, HSYK görüşmelerinin gizli olduğuna dair maddeyi bulabilirsiniz.
Ama kaydı verilen konuşmalar, HSYK toplantısından değil ki!..
YARSAV temsilcilerinin ziyaretinden.
O halde?..
O halde, karakolların bile duvarlarını camdan yapma sözü verenlerin, kamusal binada, mesai saati içinde yaptıkları konuşmayı deşifre edenleri, böyle baskı altına almaları, “dikta” girişimi değilse nedir?..

VAKİT