Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra da onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. (Yusuf-76)
Şimdi şu soruyu düşünelim: Allah, planıyla (keyd) Hz. Yusuf'u (a.s) doğrudan nasıl destekledi? Oysa biliyor ki Bünyamin'in yükündeki kap planı bizzat Hz. Yusuf (a.s) tarafından tasarlanmıştı. Ayrıca memurların yükleri aramalarında olağanüstü birşey yoktu, böyle bir durumda yapmaları gerekeni yapmışlardı. Bu ibarede, Allah tarafından mucizevi bir desteğin olduğuna dair, memurların biraderlere Hz. İbrahim'in (a.s) şeriatında hırsızın cezasının ne olduğunu sormaları ve onların da "köleleştirilmesi gerekir" şeklindeki cevapları dışında olağanüstü bir alamet yoktur. Böylece Hz. Yusuf hem kardeşini alıkoymayı başarmış, hem de onun hapsedilmesini engellemiştir. Dolayısıyla Hz. İbrahim'in şeriatını uygulamıştır.
Allah dileseydi Hz. Yusuf'un (a.s) planındaki boşluğu gidermezdi. Plandaki zayıf nokta şuydu: Yusuf planına göre kardeşlerini yalnızca melikin yasasına göre alıkoyabilirdi. Fakat bir Allah Rasulüne kendi şahsi meselesi için gayri İslami bir yönetimin yasasına başvurmak yakışmazdı. Zira o, siyasi iktidarı tedrici olarak İslami yasayı yürürlüğe koymak için uhdesine almıştı, yoksa melikin yasasını takviye edip yürülükte kalmasını sağlamak için değil. Bu yüzden Hz. Yusuf (a.s) memurlarına emir vererek (alışılmadık) birşeyi öğrenmelerini istedi: Onlar hırsızları nasıl cezalandırıyorlardı? Biraderler de Hz. İbrahim'in (a.s) yasasını söylediler. Bu, plandaki boşluğu gidermekle kalmadı aynı zamanda biraderlerin de Mısırlı olmadıkları dolayısıyla bu ülkenin yasalarıyla yargılanamayacakları şeklinde herhangi bir itiraz beyan etmelerine de mahal bırakmamış oldu.
Daha önce de işaret edildiği gibi bu Allah'ın bir yardımıydı; peşpeşe iki ayette O'nun lütfunun bir alameti, yüce ilminin bir işareti olarak zikredilen yardımı...
Ancak şu da belirtilmeli ki, yalnızca sıkı imtihanlardan "alnının akıyla" çıkanlar bu yüksek nişanla taltif edilir.
Hz. Yusuf'un (a.s) planındaki boşluğu gidermek suretiyle Allah, ilminin, kendisine ilim verilmiş olan (Hz. Yusuf gibi) kimselerin ilminden üstün olduğunu göstermiştir.
TEFHİMUL KURAN
Eğer kardeşini kralın yasalarına göre yargılayacak olsaydı, onu alıkoyabilmesi mümkün değildi. Bu yüce Allah’ın Hz. Yusuf’a nâsıl uygulayacağını ve ne yapacağını ilham ettiği bir plandı. Ayetin orijinalinde “plan”, Arapça’daki “keyd” sözcüğüyle ifade ediliyor. Bu sözcük Arapça’da, ister iyilik, ister kötülük için hazırlanmış gizli bir planı ifade etmek için kullanılır. Genelde olumsuz anlamı daha baskındır. Bu nedenle ayette de pek çok şeyi tek bir sözcükle ifade edebilmek ve olayın dış görünümüne işaret edebilmek için, özellikle “keyd” sözcüğü kullanılmıştır. Bu, Kur’an’daki ifade inceliğine bir örnektir.
Kur’an’ın kılı kırk yaran şu derin ifadesi üzerinde de ayrıca durmamız gerek:
“Biz Yusuf’a böyle bir plana başvurmayı ilham ettik. Çünkü kralın yasalarına göre, kardeşini alıkoyamazdı…”
Burada, kralın yasaları denilirken “yasalar”, ayetin orijinalinde “din” sözcüğüyle ifade ediliyor. Böylece bu ayette, “din”in hangi anlamları içerdiği özenle ve kesinkes belirlenmiş bulunuyor. Bu ayette “din” sözcüğü, kralın koyduğu sistem ve yasaları ifade etmek için kullanılıyor. Bu sistem ve yasalara göre hırsızı, hırsızlığının cezası olarak alıkoymak mümkün değildir. Ancak Hz. Yakub’un dininin sistem ve yasalarına göre, alıkoyma cezası mümkündü. Nitekim Hz. Yusuf’un kardeşleri bu olayda daha baştan, kendi dinlerinin yasalarına göre yargılanmayı kabul etmişlerdi. Yusuf da tası kardeşinin yükleri arasında bulduğunda, onların kendi dinlerinin yasalarına göre hüküm vermişti… Görülüyor ki Kur’an’da “din” sözcüğü, sistem, şeriat ve yasaları ifade etmek için kullanılıyor.
FİZİLALİL KUR’AN