Ersin Çelik / Yeni Şafak
İstanbullu ‘değişim’ ister mi?
İstanbul’un 500T’den sonra en meşhur hatlarından biri de 11ÜS’tür. Üsküdar-Sultanbeyli arasında çalışır. Sultanbeyli’den kalkınca 55, Üsküdar’dan kalkınca 58 durakta durur. Toplaya toplaya değil de indire indire gider. On yıl önce bu hatta sabah ve akşam seferlerinde ilk duraktan sonra binmek neredeyse imkansızdı. Bir akşam saati, Bağlarbaşı durağında yolcuları otobüsün önünü kesmiş, kapılarını yumruklamış ve ardından da yolu trafiğe kapatmıştı.
Ben de bir 11ÜS yolcusu olarak birkaç tweet atarak yolcuların tepkilerinde haklı olduklarını dile getirmiştim. Bir iki saat sonra, detaylı bilgi almak için dönemin Başbakan Danışmanı Mustafa Varank aramış ve kendisine yaşanan mağduriyetleri anlatmıştım. Ertesi gün, hem merhum Kadir Topbaş’ın kurmayları hem de İETT’den arayarak otobüs hattının iyileştirilmesi için çalışma yapıldığını, acil önlem olarak da ek seferler konulduğunu bildirmişlerdi. Sonradan öğrendim ki attığım o Twetler Kadir Topbaş’ın ilçe belediye başkanları ile yaptığı toplantıda okunmuş.
Üzerinden 10 yıl geçti… Birkaç otobüs hattına ek seferler konarak problemleri çözülen İstanbul yok artık. Toplu ulaşım büyük bir kördüğüme dönüştü. Açıkça söyleyelim, İstanbul toplu ulaşım konusunda merhum Kadir Topbaş döneminden fersah fersah geride. İETT yönetilemiyor. Sorunlar sadece seferlerin düzensiz olması ya da balık istifi yolculuk yapmakla sınırlı değil. Herkes görüyor, otobüsler dökülüyor. Yolda kalanlar, yananlar, kapısı açık gidenler, damı akanlar, yokuş çıkamayanlar… Üstüne bir de trafikte kavga eden ya da yolcuları tartaklayan şoförler görüyoruz. Sık sık aksama yaşanan metro seferlerinin oluşturduğu kriz ise tüm şehre yansıyor.
Bir dostum, “Sabahları metrobüs durağına ulaşmak ve araca binmek için artık olimpiyat performansı sergilemek gerektiriyor” esprisini yaptı geçenlerde. Tamam, nüfus çok kalabalık. Mevcut hatlar yeterli gelmiyor. Ancak İstanbul’un toplu ulaşımı pandemide herkes evlerindeyken bile aksadı. O zaman ortada bir yönetim sorunu var. Boş vermişlik söz konusu.
Zaten Ekrem İmamoğlu da belediye başkanı koltuğuna oturduğu günden beri önceliğinin İstanbul olmadığının işaretlerini veriyordu. Şehir ziyaretleri, Karadeniz turları, sele rağmen bölünmeyen tatillere son bir yılda İmamoğlu’nun siyasi hedefleri eklenince şehir sahipsiz, başsız kaldı. İmamoğlu, 2022 yılını Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için geçirdi, 2023’ün ilk yarısında ise ‘Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı’ olarak Türkiye’yi şehir şehir dolaştı. Mitingler yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için değil de sonrası için çalıştığını şu günlerde resmen ilan etti.
Bu köşede daha önce de vurguladım, Ekrem İmamoğlu, İstanbul’dan kurtulmak istiyor. Göze gelir bir icraat yapmadan borç batağına sapladığı belediyeyi yönetmek istemiyor. İlk hedefi Cumhurbaşkanı adayı olmaktı. Hesapları tutmayınca yardımcı pozisyonuna razı oldu ve B planına geçerek; kendini Kılıçdaroğlu seçilse de seçilmese de CHP Genel Başkanlığı’na hazırladı. Bu yüzden de herkes seçim yorgunluğunun uykusundayken 29 Mayıs sabahı CHP’deki “değişim” fitilini ateşledi. Aradan geçen günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ile birkaç görüştü ama kendisine sunulan teklifleri reddetti.
Ekrem İmamoğlu, önceki gün cılız bir manifesto yayınlayarak yeni bir yola çıktı. “İktidar İçin Değişim” başlıklı bildiri yayınladı. Bu hamle, CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğunun da ilanı aslında ama hem metin zayıf hem de cesur bir çıkış değil. Yine açıkça talip olmuyor, lafı dolaştırarak “koltuğu bana siz verin” diyor.
İBB’yi, AK Parti’nin hataları ve İyi Parti ile HDP oyları ile kazanmasına rağmen, kendini CHP’nin üstünde konumlandırması İmamoğlu’nun yaptığı en stratejik hataydı. Öyle görünüyor ki İmamoğlu konumunu güncellememiş. Kendini şimdi de muhalefetin üstünde görüyor. Yayınladığı bildiride, “Devletin dejenere edildiği son yıllarda Türkiye’nin muhalif partileri demokrasinin korunmasında yetersiz kaldılar” ifadelerini kullanmış İmamoğlu. ‘İşe yaramaz olmak’la suçladığı muhalefetin, Türkiye tarihinde görülmemiş bir ittifakla kendisini İstanbul’a belediye başkanı seçtirmesini yok sayacak aşamaya gelmiş.
Dün CHP üst yönetiminden görüştüğüm bir isim “Ekrem Bey istese de artık CHP’nin büyükşehir adayı olamaz. Yayınladığı bildiriyle, Genel Başkan’ımızın ‘seni yeniden belediye başkanı görmek istiyoruz’ teklifini elinin tersiyle itmiş oldu.” dedi.
Anlaşılan önümüzdeki günlerde, İmamoğlu’nun “değişim” hareketi ve CHP kongresi kadar, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının kim olacağını da konuşacağız.
Yani CHP’de değişim isteyen Ekrem İmamoğlu, “İstanbul’da değişim” kapısını aralamış oldu. Bakalım, binecek otobüs bulamayan, bindiği otobüsle durağına erişemeyen İstanbul halkı değişim isteyecek mi?