KARAR/ Mehmet Doğan
İstanbul Nasıl Kurtuldu?
Dün İstanbul’un “kurtuluş” yıldönümü idi. Mutad seremoni heykel odaklı olarak icra edildi, belediye başkanı bildik cümleleri “şeref defteri”ne kemali ciddiyetle yazdı. Kimse “bu nasıl kurtuluş?” sorusunu sormadı.
Soru sormazsak, gerçeğe ulaşamayız!
İlk sorumuz şu: İzmir ne zaman kurtuldu? Bunu bilmeyecek ne var, 9 Eylül 1922…
Asıl soru şu: İstanbul neden İzmir’den bir yıl bir ay sonra kurtuldu?
Şöyle de sorabiliriz: İstanbul’u kurtarmak için neden bir yıldan fazla bekledik?
Peki, Ankara hükümetinin temsilcisi Refet Paşa’nın 19 Ekim 1922’de İstanbul’a bir bölük askerle gelmesi neyin nesi? Tarih, arkaplanı merak edilmezse ve bilinmezse şişinme malzemesi olmaktan öteye gidemez. Palavralar zamanla hakikat muamelesi görür.
Yukarıdaki soruyu, yani “İstanbul’u kurtarmak için neden bir yıldan fazla bekledik” sorusunu bütün inkılâp tarihi kitabı yazarlarına, hocalarına soruyorum. Halen hayatta olanların cevaplarını da bekliyorum, bu sütunda yer vereceğim.
Doğrudan söyleyelim: İngilizlerin ve onların müttefiklerinin ordumuzun Yunanlıları mağlub edeceğinden asla şüpheleri yoktu. Bunu en ince ayrıntılarına kadar düşünmüşler ve Anadolu’yu kontrol edebilmek için 27 tümen askere ihtiyaç olduğu kararına varmışlardı.
Yunanistan’ın bütün silahlı kuvvetleri ne kadardı? 14 tümen! Üstüne üstlük, işgalci bir güç, kendi toprağını savunan bir halka karşı savaşıyor…Yani kesin ümitsiz vak’a!
İngilizler için asıl zafer sonrasını düzenlemek önemliydi.
Osmanlı Devleti yıkılmalıydı, Müslüman dünyanın atıf merkezi çökertilmeliydi. Hilafet yok edilmeliydi. Kırpılmış Misak-ı milli sınırları içinde yeni bir “Türk” devleti kurulmalıydı. Bunu daha 1919 başında ilân etmişlerdi.
Peki bu devletin başkenti İstanbul olabilir miydi?
Bunu en net şekilde İngiliz hariciye nazırı Lord Gürzon 18 Ocak 1919’da Paris Konferansı’nın açılışında söylemişti: “Bağımsız bir Türk devleti kurulmalı, bu devlet geçmişte olduğu gibi, Anadolu yarımadasının sınırları içinde kalmalı ve başkenti Bursa veya Ankara olmalı.”
İzmir’in kurtuluşundan sonraki bir yıl işte İngilizler için bu sürecin yönetimi ile geçti. Lozan başlamadan saltanat kaldırıldı, bu Osmanlı Devleti’nin yıkılışı idi. Bu yetmedi, İsmet Paşa ve heyeti Lozan’a gitti. Baktılar ki asıl masayı kuranlar ortada yok. Ne zaman ki Vahidetdin’i alıp götürdüler, konferans başladı. İkinci hedef, İstanbul’un başkent olmamasının kabul ettirilmesi idi. Siz barış masasına oturuyorsunuz, ülkenizin her bakımdan en mühim şehri düşman kontrolünde…
İstanbul’u işgal eden güçler şehri terk edince barış müzakerelerinin başlaması gerekmez miydi?. Hadi bu olmadı. Lozan’ı 24 temmuzda imzaladık. Neden İstanbul tahliye edilmedi? Herkesten önce biz Meclis’te tasdik ettik, 23 Ağustos 1923. Hâlâ İstanbul’da işgal sürüyor. E, daha ne bekliyorlar kuzum? Bizim İstanbul’un boşaltılması yönünde bir hareketimiz neden olmuyor?
İstanbul’un yeni Türkiye devletinin başkenti olmaması gerekiyor. Neden? Çünkü bu dışarıda bir devam etkisi uyandırır, yani ismi değişmiş biri Osmanlı.
İstanbul’un kurtuluşu, Ankara’nın başkent yapılması ile ilgili sürecin kesinleşmesi ile mümkün oluyor. 2 Ekim’de işgalciler İstanbul’u boşaltıyor. Demek ki gerekli teminat verilmiş. 6 Ekim’de Şükrü Naili Paşa İstanbul’a giriyor. 9 Ekim’de İsmet Paşa Ankara’nın başkent olma teklifini Meclis’e getiriyor…
Dün hamakataver bir iddia ile karşılaştım: İstanbul ikinci defa fethedilmiş! Bu iddiayı nasıl ciddiye alabiliriz? İstanbul’un bu ikinci fethinde ne kadar şehid verdik? İstanbul’u bize karşı savunan düşmanlardan ne kadar zayiat oldu?
Sıfıra sıfır elde var sıfır!
Bir şehir o şehrin asıl sahipleri ile savaşarak fethedilir. İstanbul işgal altındayken bile bizimdi. İşgalin geçici olduğunu herkes biliyordu. İstanbul’un tahliyesi eninde sonunda yerine getirilmesi gereken bir formalite idi.
Eğer bu fetihse, formaliteden bir fetihtir!