İstanbul’da “Müslüman Tutsaklara Özgürlük” Eylemi

İstanbul Saraçhane Parkı’nda Özgür-Der’in çağrısıyla "28 Şubat Mağduru Müslüman Tutsaklara Özgürlük" eylemi gerçekleştirildi.

HAKSÖZ HABER

28 Şubat zulmünün 18. yıl dönümünde Özgür-Der şubeleri ve temsilciliklerinin, birçok il ve ilçede gerçekleştirdiği 28 Şubat mağduru tutsakların haklarının geri verilmesi için düzenlenen eylemlerden biri de Fatih’teydi. Basın açıklamasında sunuculuğu Mehmet Ali Kaçmaz yaptı. Fatih Saraçhane Parkı’nda 14’te başlayan eylemde konuşmacı olarak Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ilk açıklamayı yaptı. Açıklamasında, 28 Şubat’ın Kemalist zorbalığın zirvesi olduğunu, bugüne kadar olumlu adımlar atılmış olmakla birlikte, sürecin olumsuz yankılarının bazı alanlarda hala devam ettiğini ifade etti. Bu alanlardan biri olan yargıda zulmün hala devam ettiğini, 28 Şubat’ın hukuksuzluğunu devletin de Ankara’da dava açarak kabul ettiğini, buna rağmen o dönem ürünü olan tutsaklıkların devam etmesinin çelişki olduğunu söyledi.

Müslümanlar olarak bu zulüm ve çelişkiye sessiz kalınmaması gerektiğini beyan eden Kaya, bu hukuksuzluğun giderilmesi gerektiğini ve bir dahaki 28 Şubat yıldönümünde, böyle bir tepki için toplanmamayı umduklarını ifade etti.

Ardından Jak Kamhi davasından ceza alan Müslümanlardan Can Özbilen’in babası Suphi Özbilen sözü aldı. Açıklamasında Turgut Özal’a suikast girişiminden sadece 4 yıl yatan Kartal Demirağ’ı, Jak Kamhi’ye suikast iddiasıyla ceza alan oğlu ile kıyaslayarak yaşatılan adaletsizliğe dikkat çekti.

Bir başka konuşmacı olan Rıdvan ve İrfan Çağrıcı kardeşlerin babası olan Yusuf Çağrıcı da açıklamasında yaşatılan hukuksuzluğa değindi. Oğlu Rıdvan Çağrıcı’nın denetimli serbestlik hakkının dahi gasp edildiğini söyleyerek sürecin keyfiliğine değindi. Mevcut hak gaspının giderilmesini söyleyen Çağrıcı, alınan kararlardaki şahsi inisiyatiflere dikkat çekti.

Son olarak sözü alan 28 Şubat mağduru Elveda Bayraktar, özellikle memurlukla ilgili yaşanılan hak gaspları konusunda yetkilileri göreve çağırarak mağdur kişilerin haklarının iadesini talep etti. Başörtülü olduğundan dolayı memuriyetten atılan ya da çeşitli mağduriyetlere uğrayanların, hak iadesine dahil edilmesi gerektiğini söyledi.

Mehmet Ali Kaçmaz, kapanış konuşmasında, 28 Şubat’ta yaşanan darbenin birçok ayağının olduğunu, davanın sadece askerlerle sınırlı olmamasını, yargı, sivil, medya, sermaye ayaklarının da bu davaya dâhil edilmesi gerektiğini, hesaplaşmanın bu alanlara da şamil kılınması gerektiğini ifade etti. “28 Şubat Hukuksuzluk Sürecinin Mağduru Müslüman Tutsaklara Özgürlük!”, “28 Şubat Darbecileri Tutuksuz Yargılanıyor! Mağdur Ettikleri Müslüman Tutsaklar Yıllardır Zindanda! Bu Nasıl Hukuk? Nasıl Adalet”, “Zindanda Bitmeyen Şubat!”, “28 Şubat Hukuksuzluğuna Her Yerde Son!”, “Darbeciler Yargılanırken 28 Şubat Mağdurları Neden İçeride?” yazılı pankart ve dövizlerin taşındığı eylemde “Müslüman Tutsaklar Onurumuzdur!”, “İşbirlikçi Yargı İstemiyoruz”, “Müslüman Tutsaklara Adalet İstiyoruz!”, “Darbeciler Halka Hesap Verecek!”, “Darbeciler Yargılansın, Gasp Edilen Haklar Geri Verilsin!”, “Merhamet Değil Adalet İstiyoruz!”, “Başörtüsü Özgürlük Şiarımız”, “Direniş, Adalet, Özgürlük!” sloganlarının atıldığı eylem, konuşmaların ardından sona erdi.

Fotoğraf: Emine Nur Çakır-Afgani Türkmen

Basın Açıklamasının Tam Metni:

28 Şubat Hukuksuzluk Sürecinde Mağdur ve Mahkûm Edilmiş

MÜSLÜMAN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

 

28 Şubat 2015

Bugün, bundan tam 18 yıl önce icraya konulan bir hukuksuzluk, zorbalık ve zulüm sürecinin ilan edilişinin, 28 Şubat darbesi adı verilen militarist kalkışmanın yıldönümü. Azgınlık ve tekebbürün zirvesindeki sahipleri ve siyaset, medya, akademi, sivil toplum alanındaki destekçilerince “1000 yıl sürecek” kibriyle savunulan bu zorbalığın çok kısa bir sürede tıknefes olmasını en temelde despotik zihniyetin derin meşruiyet krizini yansıtan ve aynı zamanda halka düşmanlığının ve de yabancılığının bir göstergesi olarak değerlendiriyoruz.

İslami kimlik ve taleplere duydukları kini, öfkeyi açık, sistematik bir militarist dayatma şeklinde dışa vuran bu kadroların halkı korkutma, sindirme ve istedikleri doğrultuda yönlendirme hesaplarının bir kere daha iflas etmiş olduğunun ayan beyan ortaya çıkmış olması gayet sevindirici bir gelişme ve hamd etmeyi gerektiren bir sonuçtur. Aynı şekilde epeyce bir gecikmeyle de olsa cuntacı kadrodan hesap sorulma aşamasına geçilmesini de zorbalıkla yüzleşme ve adaletin tesisi adına çok hayırlı bir gelişme olarak görmekteyiz.

Ve tam da bu noktada, elbette darbecilerden hesap sorulmasına sevinmekle birlikte, 28 Şubat zorbalığının yargı düzleminde yaşanan iki temel çelişkinin görmezden gelinmemesi gerektiğinin de altını çiziyoruz. Öncelikle 28 Şubat yargılamalarının sadece darbenin askeri ayağı ile ve BÇG adlı yapılanma içinde yer almış isimlerle sınırlandırılmış olmasının ciddi bir zafiyet ve vahim bir yanlış olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz. 28 Şubat adlı zorbalık şüphesiz askerlerce planlanmış olmakla birlikte siyasetçilerden sermayeye, akademi dünyasından medyaya kadar geniş bir yelpazede görev almış kadrolarca icra edilmiştir. Ve daha fazla vakit geçirilmeden darbenin tüm bu resmi-sivil aktörlerinden de hesap sorulmalıdır. Ayrıca da Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde de yaşandığı üzere, 28 Şubat davası sanıklarının da tümüyle tahliye edilmelerinin ve yargılanmalarının tutuksuz sürdürülmesinin de bu kişilere isnat edilen suçla birlikte düşünüldüğünde çok ciddi bir hukuki garabet oluşturduğuna dikkat çekiyoruz.  

Öte yandan 28 Şubat hukuksuzluğuna dair hukuk cephesine yansıyan çok daha vahim ve can yakıcı bir zulüm uygulamasının ise yıllardır adeta unutulmaya terk edilmiş oluşunu, görmezden gelinmesini ibretle izliyoruz. Öyle ki, bir yandan darbeciler yargılanırken, diğer yandan darbe sürecinde kotarılan hukuksuz yargılamalar neticesinde mahkûm ve mağdur edilenlere ilişkin olaraksa hala hiçbir düzenlemenin yapılmamış olması büyük bir çelişki, tam bir tutarsızlıktır!

Hiç kuşkusuz bu süreçte pek çok kişinin haksız biçimde cezalandırılmış olması 28 Şubat darbecilerinin toplumda yol açtıkları çok boyutlu ve derin sorunlar arasında öne çıkan, hala kanayan bir yara konumundadır. Karanlık sürecin düşmanlaştırdığı İslami kimlikli kişilere yönelik takibat ve yargılamalar neticesinde verilen ağır cezalar nedeniyle hala pek çok kişi cezaevlerinde tutulmakta ya da ülke dışında yaşamak durumundadır. Hukuksuzluğun zirve noktasını teşkil eden “brifinglendirilmiş yargı” marifetiyle bu süreçte verilen akıl almaz kararlarla sayısız insanın, aileleri ve yakınlarıyla birlikte maruz kaldıkları mağduriyet yıllardır sürmektedir.

İslami örgüt suçlamasıyla açılmış pek çok davada verilmiş kararlar nedeniyle yıllardır cezaevinde tutulan ve aynı şekilde bu davalarda isimleri geçtiği için ülke dışında yaşamaya mecbur tutulan pek çok kişinin darbecilerin hukuksuzluğunun mağdurları oldukları bugün her açıdan anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Ne var ki, uzun bir zamandır bu konuyla ilgili tartışmalar sürmesine rağmen, hala bu mağduriyetleri sonlandırma adına yargı bazında somut bir adım atılmamıştır. 

Oysa darbe sürecinin en önemli ayaklarından birini teşkil eden “yargı brifingleri” mevzusu halen sürmekte olan 28 Şubat darbe davasının en somut başlıklarından birini oluşturmaktadır. Ve bu gerçeğe rağmen bu yargı mekanizmasının yol açtığı mağduriyetlerin bir türlü gündeme gelmemesi büyük bir çelişki demektir. Şu hususun altını çiziyoruz: Eğer brifing hukuka uygunsa, darbe soruşturmasına, davasına konu olması yanlıştır; yok hukuksuz olduğu kabul ediliyorsa, o zaman da buna bağlı olarak yaşatılan mağduriyetlerin telafisi için çaba göstermemek hukuksuzluktur, adaletsizliktir.

Özetle, 28 Şubat sürecinde hukukdışı yöntem ve dayatmalarla haklarında açılmış soruşturma ve yürütülmüş yargılamalar neticesinde mağduriyetleri hala sürmekte olan kişilerle ilgili olarak acilen yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz. Ve bu sürecin daha fazla haksızlık ve zulme sebep olmaması için de 28 Şubat darbe süreci mağdurlarının acilen tahliye edilmelerinin hukukun ve adaletin gereği olduğunun altını çiziyoruz.

ÖZGÜR-DER

Etkinlik-Eylem Haberleri

Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi
Gazze yürüyüşüne şahit olan vicdanlı Norveçliler gözyaşlarıyla destek oldular!
“Yükselen yeni milliyetçilik”
Bursa'da Gazze Dayanışma Platformu çağrısıyla Gazze için eylem gerçekleştirildi
Peygamber dostu dört güzel insan