Kamuoyunda tartışılmakta olan İstanbul Sözleşmesi enteresan çıkışlar ve destek arayışlarına konu olmakta. Sözleşmenin hiçbir olumsuzluk ve tek bir leke bile barındırmayan kadınların korunmasına yönelik dört dörtlük bir metin olduğuna dair yaklaşımlar ile aynı metnin bir dizi sinsi mayın barındırdığını ve son dönemde ortaya çıkan pek çok olumsuzluğun kaynağı olduğunu ileri süren karşı tez arasındaki tartışma değişik mecralarda sürmekte.
Kısa bir süre önce iktidar merkezinden gelen ve Sözleşme’den geri çekilebileceği sinyalleri olarak algılanan açıklamalar ile telaşlanan Sözleşme taraftarları son günlerde aynı merkezlerden sadır olan aksi beyanlar ve tutumlar ile yeniden moral bulmuş haldeler. İlaveten Sözleşme taraftarlarının konuya ilişkin tartışmalarda halkın da Sözleşmeden yana olduğuna dair ‘veriler’ ileri sürerek ellerini güçlendirme çabası içerisine girdikleri de görülmekte.
Bu bağlamda sözleşmeden yana konuşan pek çok kişi zaten halkın üçte ikisinin (% 64) Sözleşmeyi desteklediğini, karşı çıkanların ise küçük bir azınlık (% 19) olduğunu ileri sürüyorlar. İddialarına kaynak olarak da Metropol araştırma şirketinin açıkladığı anket sonuçlarını gösteriyorlar. Aynı ankette AK Parti seçmenin yarısının da Sözleşme’den çekilmeyi yanlış bulduğuna dair sonuçlar doğal olarak Sözleşme taraftarlarının haklılığının bir diğer deli olarak sunulmakta.
Gerçekten de rakamlara bakıldığında ortada bariz bir tavır alış görünmekte ve dolayısıyla Sözleşme savunucularının daha atak ve cevval bir tutum içersine girmelerinin hakları olduğunu düşündürten bir tablo karşımıza çıkmakta.
Ama gerçekten durum böyle mi? İddia edilen rakamlar gerçeği tam olarak yansıtıyor mu?
Hemen hatırlatalım, daha önce yapılan bazı anketlerde toplumun büyük çoğunluğunun İstanbul Sözleşmesinin içeriğinden haberdar olmadığına yönelik veriler paylaşılmaktaydı. Şimdi ilginç bir şekilde toplumun hızlı bir şekilde bilgilendiğini ve net bir şekilde Sözleşmeyi savunmaya başladığını görüyoruz! Acaba bu nasıl gerçekleşti?
Aslında cevap çok basit! Anketlere istediğinizi söyletmeniz zor değil, bunun için soruyu ‘uygun’ şekilde sormanız yeterli olabiliyor.
Aslında Metropol şirketinin açıkladığı anketin ne ölçüde sağlıklı ölçümlere dayandığına, kaç kişiyle, nasıl yapıldığına dair sorular da sorabiliriz. Ama bunlara gerek yok! Ortada açıklanan sonuçlara ilişkin ciddi şüphe duymamızı gerektiren bir durum olduğu çok bariz.
Şöyle ki şirketin ankete katılanlara sorduğu sorunun kamuoyunun görüşünü öğrenmekten ziyade, kamuoyu oluşturmaya matuf olduğunu görmemek imkansız. Ankete katılanlara soru şöyle sorulmuş: “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddeti engellemeyi amaçlayan uluslararası bir sözleşmedir. Hükümetin bu sözleşmeden çekilmesini onaylıyor musunuz?”
Soru böyle sorulduğunda cevabın nasıl çıkacağını tahin etmek hiç de zor olmasa gerek! Ne yani insanlar “yok biz kadınlara yönelik şiddetin engellenmesine karşıyız, şiddetin önü açık olmalı” mı diyeceklerdi?
İyi de bu soru tarzı Sözleşmeyi savunanların tezini yansıtıyor. Yani taraflı bir yaklaşım sözkonusu ve bu yüzden de bu verilerle objektif bir değerlendirme yapmak mümkün olmaz. Nitekim soru Sözleşmeye karşı çıkanların tezini yansıtacak şekilde de sorulabilirdi. O zaman muhtemelen sonuç epey farklı çıkardı.
Mesela bir başka kuruluşun yarın bir anket çalışması yapıp katılanlara şöyle bir soru yönelttiğini varsayalım: “Sapkın cinsel eğilimlere ve nikahsız beraberliklere de kapı araladığı iddia edilen İstanbul Sözleşmesini onaylıyor musunuz?”
Bu durumda halkın Sözleşmeye dair görüşü hakkında ne tür ‘veriler’ konuşuluyor olurdu, tahmin etmek zor mu?