Bedir el-İbrahim / Fikir Turu
Filistinliler topraklarını sattı mı?
Hamas, 7 Ekim’de İsrail’e karşı eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı. İlk üç günde, iki tarafın toplam ölü ve yaralı sayısı 1000’i geçti. On yıllardır süregelen ve binlerce insanın ölümüne sebep olan Filistin-İsrail meselesi, çok katmanlı zor bir konu. Son saldırı ve akabinde başlayan çatışma, yıllardır klişeler üzerinden yapılan bir tartışmayı da yeniden gündeme getirdi. İsrail kurulurken Filistinliler topraklarını sattı mı?
Filistinli Araplar yurtlarını nasıl kaybetti? Bazı kesimlerin öne sürdüğü gibi evlerini ve topraklarını Yahudilere sattılar mı? Ne kadar Filistinli bunu yaptı?
Suudi Arabistanlı yazar ve analist Bedir el-İbrahim 2015 yılında, The New Arab haber sitesi için kaleme aldığı yazısında, İsrail ve bazı Arap devletlerinin iddia ettiği gibi Filistinlilerin 1948’de topraklarını gönüllü olarak terk etmediklerini, etnik olarak temizlendikleri için ayrıldıklarını söylüyor.
Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
“Bazı Arap ülkelerinde giderek yayılan bir inanışa göre, Filistinliler 1948’den önce topraklarını Siyonistlere sattı ve ülkeyi gönüllü olarak terk etti.
Bu inanış, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi çağrısında bulunanlar tarafından, bazı Arapların Filistin davasını neden terk ettiklerini haklı göstermek için yayılıyor.
İsrail’in resmî söylemi da benzer bir hikâyeyi tekrarlıyor: Filistinlilerin, Arap liderler tarafından yapılan çağrı üzerine topraklarını gönüllü olarak terk ettikleri hikâyesi. Ancak bu konu ile ilgili tarihsel kanıtlar kesin nitelikte.
Filistinliler topraklarını gönüllü olarak terk etmedi, Siyonist güçler tarafından topraklarından etnik olarak temizlendiler ve topraklarından sürülmelerine geniş çaplı cinayetler eşlik etti.
İsrailli tarihçilerin çürüttükleri resmî söylem
2000’li yılların başında Avi Shlaim, Ilan Pappe ve Benny Morris gibi ünlü ve saygıdeğer İsrailli tarihçiler İsrail’in 1948’de nasıl kurulduğuna dair resmî söylemini tamamen çürüttüler. Ülkenin asıl Arap sakinlerinin sistematik olarak etnik temizlikten geçirildiğini gösterdiler.
Benny Morris, Filistinli Mülteci Sorununun Doğuşu adlı kitabında, İsrail belgelerini inceleyerek bu hikâyenin ne kadar yanlış olduğunu ortaya koyuyor.
1947-1949 yılları arasında yüzlerce Filistin şehri, kasabası ve köyünün kaderini ele alan yazar, bu şehirlerde yaşayanların neden buraları terk ettiklerini açıklıyor. Kitaba göre, bu olaylardan 45’inin sebebi bilinmezken, 228 olayda bölge sakinleri Siyonist güçler tarafından saldırıya uğradıktan sonra bölgeyi terk etti.
41 olayda, bölge sakinleri zorla tehdit edildikten sonra bölgeden sürüldü. 90 olayda ise bölge sakinleri, başta 1948 Deir Yassin katliamı olmak üzere Siyonist güçlerin diğer bölgelerde gerçekleştirdiği katliamları duyduktan sonra korkudan bölgeyi terk etti.
Arap liderler, Filistinlilere “Topraklarını terk edin” çağrısı yaptı mı?
Filistinliler topraklarını Siyonistlere satmadı ve “Araplar” Filistinlilerden topraklarını terk etmelerini istemedi. Morris, Arap liderlerin Filistinlilere topraklarını terk etmeleri çağrısında bulunmadığını ve Arap gazetelerinde ya da radyo istasyonlarında Filistinlilerin topraklarını terk etmelerini isteyen bir kampanya yürütülmediğini belirtiyor.
İsrailli tarihçi Simha Flapan, Arap Birliği’nin 1945-1952 yıllarında arasında görev yapmış ilk Genel Sekreteri Abdurrahman Azzam’ın Filistinlilere ülkelerinde kalmaları çağrısında bulunduğunu ileri sürdü.
Ayrıca, 1948’de Filistin’de savaşan Arap Kurtuluş Ordusu’nun lideri Fevzi El Kavukçi, birliklerine Filistinlilerin kasaba ve köylerini terk etmelerinin gerekirse güç kullanarak durdurulması emrini verdi.
Siyonistlerin Filistinlilere yönelik saldırıları ve katliamları nedeniyle birkaç Filistinli göç dalgası yaşandı.
1948’de Filistin toplumunun yapısı nasıldı?
Tarihçi Benny Morris, Filistinli mültecilerin kaçışını 1948’deki Filistin toplumunun yapısına bakarak incelemeye çalışıyor.
Kurumlar zayıftı ve yerel liderler çok az nüfuza sahipti. Filistinli paramiliter örgütler de Siyonist muadillerine kıyasla zayıftı. Bu da Filistin’in başlıca şehirlerinin Nisan ve Mayıs 1948’de neden Siyonistlerin eline geçtiğini açıklığa kavuşturuyor.
Morris’e göre, büyük şehirler düştükten sonra kırsal kesimdeki Filistinlilerin morali çöktü, zira siyasi liderlik için şehirlere bel bağlamışlardı. Filistinli köylüler kentli orta sınıfı taklit etti ve korkudan ülkelerini terk etti.
Filistinlilerin en büyük göç dalgası neden yaşandı?
Filistinlilerin en büyük göç dalgası Nisan ve Haziran 1948 arasında gerçekleşti. Bunun nedeni büyük ölçüde, Siyonist paramiliter bir örgüt olan Haganah’ın 1947 paylaşım planında Birleşmiş Milletler tarafından Yahudi devletine tahsis edilen tüm toprakların kontrolünü ele geçirme projesi olan Dalet Planı’ydı. Bu durum çoğu Filistinlinin kasaba ve köylerini terk etmesine neden oldu.
Morris, Filistin kasaba ve köylerinin etnik olarak temizlenmesine yönelik bütüncül bir plan olduğunu reddediyor, ancak Dalet Planı ve sonrasındaki gelişmelerin, stratejik köy ve bölgelerdeki nüfusu zorla yerinden etmeye yönelik bir Siyonist politikanın kanıtı olduğunu söylüyor.
ABD’deki İsrail Yahudi Ajansı tarafından yapılan bağışlar, Haganah ve onun uzantısı olan Irgun gibi Siyonist silahlı grupların kendilerini iyi silahlanmış ve profesyonel bir askerî güce dönüştürmelerini sağladı.
Filistin şehirlerine, kasabalarına ve köylerine acımasızca saldırarak ve onları yok ederek Dalet Planını uyguladılar. Siyonist güçlere dirensinler ya da direnmesinler, sakinleri yerlerinden sürüldü.
9 Nisan 1948’deki büyük kırılma
9 Nisan 1948’deki Deir Yassin katliamı Filistinliler arasında büyük bir dehşet yarattı. Katliamın ardından Siyonistler Filistin’in büyük şehirlerinin kontrolünü ele geçirdi.
Haganah Hayfa’yı işgal etti. Morris’e göre, Haganah’ın Golani Tugayı’nın 22. taburuna Hayfa’da gördükleri her yetişkin Arap’ı öldürme emri verildi.
Hayfa ele geçirildikten sonra şehrin 70 bin Arap sakininden sadece üç ila dört bini kaldı. Geri kalanlar sürüldü ya da öldürüldü. Yafa, Safad ve Akka da benzer akıbetlere uğradı.
Filistin sorununun temelinde 1948’deki etnik temizlik yatıyor. Şimdi bunu Arapların toplumsal hafızasından silmek ve Filistin sorununu basit bir sınır anlaşmazlığına dönüştürmek için kasıtlı girişimler var – oysa gerçekte Batı sömürgeciliğinin desteğiyle topraklarından etnik olarak temizlenen bir halk söz konusu.
Arap-İsrail çatışmasının kaynağı olan Filistinli mülteciler meselesini asla unutmamalıyız.
Mültecilerin geri dönmelerine izin verilmesi herhangi bir çözümün temeli olmalıdır. Ne zamanın geçmesi ne de Arap hükümetlerinin Filistin davasından vazgeçmesi Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını ortadan kaldırmayacaktır.”