Osman Atalay tarafından kaleme alınan ve bugün Yeni Akit gazetesinde “İsrail’in, Vatandaşlarımıza Uyguladığı Zulüm!” başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Son dönemde Kudüs’e ziyaret amaçlı giden birçok Türkiye vatandaşı, Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’nda ağır ihlallere ve onur kırıcı muameleye tabi tutuluyor.
Bazı vatandaşların uzun süreli sorgu ve zorunlu beklemeden sonra geçişine izin verilmekte, bir kısmı ise sınır dışı edilmektedir.
Girişine izin verilen bazı Türkiye vatandaşları da içeride gözaltı uygulamasına ve ayrıca sorgulamalara maruz bırakılmaktadır. Kamuoyuna ve medyaya da yansıdığı üzere birçok kişi bu uygulamalara maruz kalmaktadır.
Son olarak benzer bir uygulama İnsan Hakları Adalet Hareketi (İHAK) Genel Sekreteri Ahmet Zeki Olaş’a yapılmıştır. Genelde Türkiye vatandaşlarına özelde 11 Ocak günü 11 saat havalimanında sorgulanan Ahmet Zeki Olaş’a yapılan muameleler ve ihlallerin kamuoyunda tartışılmasında fayda vardır. İstanbul’dan günde 12 sefer yapılırken her uçakta en az üç yolcu aynı muameleye maruz kalmaktadır.
İstanbul’dan vize uygulaması ile Kudüs’e giden vatandaşlarımızın havalimanında saatlerce sorgulanmaya tabi tutulması ve iş birliği -ajanlık- teklifine maruz kalması basitçe geçiştirilecek bir durum değil.
Kudüs’e giderken daha İstanbul’daki havalimanında ayrımcı, aşağılayıcı muamele başlamaktadır. Kim olduklarını asla söylemeyen bir kısım sivil giyimli kişiler, Kudüs’e gidecek olan yolcuların bazılarına yanaşarak çok özel sorular sormakta, “kim oldukları ısrarla sorulduğunda” ise yanlarından uzaklaşmaktadırlar.
Türkiye havalimanlarında ilk güvenlik kontrolünde check-in contuarlarında “özel güvenlik” onayı yapıldığı halde, Türkiye vatandaşları ayrıca Tel Aviv uçuş kapılarında ikinci kez sadece İsrail’e özel bir güvenlik aramasından geçirilmektedir.
Türkiye’deki İsrail diplomatik makamlarından vize alarak Kudüs’e giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Tel Aviv Havalimanı’nda zorunlu bekleme salonlarına alınmakta ve uzun süre bekletilmektedir.
Türkiye vatandaşları, bazen bir, bazen birden fazla sorgulamaya tabi tutulmaktadır.
Hukuksuz bir şekilde “terör sanığı/şüphelisi sorgusu” yapılır gibi sorgulamalara muhatap kalmaktadır.
Sorgulamalarda kişisel bilgiler, iş ve çalışmalarıyla ilgili detaylar sorulmaktadır. Sorgulanan bazı kişilerin şahsi telefonları istenmekte ve telefonlarını verenlerin telefonu incelenmekte, e-posta adresleri ve sosyal medya hesaplarının şifresi talep edilmekte, telefonların imajı alınmaktadır.
Türkiye vatandaşlarına “namaz kılıp kılmadıkları, Türkiye’de hangi camilere namaz kılmak için gittikleri” gibi inanç ve ibadetlerine dair sorular sorulmaktadır.
Türkiye’de yaşayan muhacir Filistinlilerin isim ve irtibatları istenmektedir.
Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, kişinin bunlardan hangileriyle irtibatlı olduğu ve bu dernek ve vakıflardaki kişilerin isim ve irtibatları istenmektedir.
Ortadoğu bölgesinde çalışan STK’lardan hangilerinin bilindiği, bu STK’lardaki kişilerin isim ve telefon numaraları sorulmaktadır.
Özellikle Türkiye’deki Filistinliler ve Ortadoğu’da çalışan STK’lar ile ilgili bilgi ve ihbar talebi açık bir iş birliği teklifi -AJANLIK TEKLİFİ- şeklinde sunulmakta ve “bu konularda iş birliği yapılmazsa İsrail’e kabul edilmeyerek, sınır dışı edilmekle” tehdit edilmektedirler.
Uzun saatler süren bu sorgulamalar sırasında tehdit, kaba davranış, “Müslüman olmak ve Türkiyeli olmak” ile ilgili hakâret ve aşağılamalar, onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele, bazılarına fiziki darp uygulanmaktadır.
Hukuksuz bir şekilde ve keyfi olarak sınır dışı kararı verilen Türkiye vatandaşlarının önlerine İbranice-İngilizce içerikli bir metin konularak, sınır dışı uygulaması yapılmaktadır. Bazı kişiler bu belgeyi imzalamaya zorlanmaktadır.
Sınır dışı kararında ayrıca bir ceza yargılaması yapılmış gibi çoğunlukla “10 sene İsrail’e girme yasağı” yer almaktadır. Bu karara itiraz yolları ise kapalıdır.
Sınır dışı kararı verilenler daha sonra farklı bir bölmeye getirilerek detaylı bir üst aramasına tabi tutulmaktadırlar.
İHAK Genel Sekreteri Ahmet Zeki Olaş ve bazı Türkiye vatandaşları ise daha farklı ikinci bir aramaya tabi tutulmuştur. 40 dakika süren bu ikinci arama esnasında tüm özel eşyalar ve giysiler farklı bir odaya götürülmekte, İsrailli görevlilerin maske ve eldivenleriyle çalıştığı cihazlardan geçirilmektedir. Giysiler ve eşyalar bilinmeyen bir kimyasal veya bilinmeyen bir maddeye tabi tutulmakta, sonra da bu eşyalar giyilme ve kullanarak temas edilmek zorunda kalınmaktadır.
Öte yandan; İsrail’den de Türkiye’ye çok sayıda uçuş gerçekleşmekte ve Türkiye’ye giriş yapan İsrailliler, Türkiye vatandaşlarına Tel Aviv’de yapılan insanlık dışı uygulamaların hiçbirine maruz kalmayarak rahatça Türkiye’ye giriş yapabilmektedir.
Bırakın “mütekâbiliyet” gereği hukuk dışı bir muameleyi, hukuk dahilinde bile sorgulamaya tabi tutulmamaktadırlar.
Hem hukukun gereği olarak hem de mütekâbiliyet ilkesi gereği Türkiye vatandaşlarına yapılan bu hukuksuzluklar asla kabul edilemez. Türkiye’nin vatandaşına Tel Aviv Havalimanı’nda yapılan bu muamelelere Türkiye engel olmalıdır.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı web sitesinde, İsrail’e gidecek vatandaşları bilgilendirme amaçlı olarak yazılmış olan; “Vatandaşlarımıza, ayrıca, İsrail’e geliş ve İsrail’den gidişlerde Ben Gurion Havalimanı’nda İsrailli güvenlik görevlilerinin sorularına sabırla yanıt vermeleri ve havaalanındaki güvenlik kurallarına riayet etmeleri tavsiye olunmaktadır” denilmektedir.
Bu mesajla Dışişleri Bakanlığımız, vatandaşlarına revâ görülen tüm bu insanlık dışı muamelelere “sabır” tavsiyesinin ötesine geçilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Sonuç olarak; Türkiye vatandaşlarına yapılan bu onur kırıcı hukuksuz muameleleri kınıyor, önlenmesi için Dışişleri Bakanlığımızın etkili bir tedbir almasını rica ediyoruz.