Siyonist işgal güçleri geçtiğimiz günlerde Gazze bölgesine hava saldırıları gerçekleştirdi. Bunlardan bazılarını tam da Türkiye’den Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti gerçekleştirdiği günlere denk getirmesi bizim tahminimize göre tesadüfi değildi. Bu saldırılar Türkiye’nin işgal rejimiyle ilişkileri düzeltme konusunda atacağı adımlara rağmen onun genelde Filistin ve özelde Gazze karşısında tutumunu değiştirmeye niyeti olmadığı mesajı taşıyordu.
İşgal rejimi Gazze’ye yönelik saldırılarını bu bölgeden bir füze saldırısına karşılık gerçekleştirdiği iddiasında bulundu. İşin gerçeğinde Gazze’deki direniş örgütleri ateşkese riayet ediyorlar. Buna rağmen bazen onların onaylamadığı küçük çaplı saldırılar olabiliyor. Ama işgal rejiminin son saldırılarına gerekçe olarak kullandığı füze saldırısı belgelenmiş değil. İddianın hemen arkasından 19 ayrı hava saldırısı düzenlendi.
Üstelik Gazze’ye yönelik saldırıları sadece bu kadarla kalmadı. Arkasından Mısır’ın Sina bölgesinden Kızıldeniz kıyısındaki Eilat şehri civarına füze saldırısı düzenlenmesini bahane ederek Gazze’nin Rafah bölgesine saldırı düzenledi ve iki kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Oysa Sina tarafından atılan füzelerle Filistinlilerin bir ilgisi yoktu. İşgal rejimi sonra da Rafah’a yönelik saldırıyı Mısır’ın düzenlediği iddiasında bulundu. Gerçekte Eilat’a yönelik füze saldırısının hemen ardından ve Mısır’la Filistin arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi için görüşmelerin devam ettiği bir dönemde gerçekleştirilmesi Mısır tarafından düzenlendiği iddiasının doğru olmadığını ve siyonist işgal devleti tarafından düzenlendiğini gösteriyordu.
İşgal güçleri ayrıca deniz tarafından hücum botlarıyla saldırılar düzenleyerek Gazzeli balıkçıları sıkıştırmaya da devam ettiler.
Bu saldırılarının asıl sebebinin esir takası konusundaki pazarlık olduğu tahmin ediliyor. Siyonist işgal yönetimi askerlerinden bazılarının Filistin direnişinin elinde olduğunu artık zorunlu olarak kabul ediyor. Esir askerlerin ailelerinin baskıları sebebiyle de onların alınması için Filistin direnişiyle pazarlık yapma zorunluluğu duyuyor. Fakat bundan önceki takasta serbest bırakılanların bazıları yeniden tutuklandığından Filistin direnişi onların serbest bırakılmasının bir ön şart olduğunu, takas anlaşmasının bu ön şartın yerine getirilmesinden sonra yapılabileceğini söylüyor. İşte bu yüzden siyonist işgal rejimi Filistin direnişini bu ön şartından vazgeçmeye, takas şartlarını da hafif tutmaya zorlamak amacıyla saldırgan tutuma başvuruyor.
İşgal güçleri Gazze’ye yönelik bu saldırıları düzenlerken Kudüs ve Batı Yaka bölgesinde de uyduruk birtakım gerekçelerle Filistinlilerin evlerini ve iş yerlerini yıkma işlemlerini de artırdılar. Bu da söz konusu bölgelerdeki Filistinlileri göçe zorlama politikasının bir başka yönü.
Mescidi Aksa’ya sahip çıkma konusundaki gayretlerinden dolayı hapis cezasına mahkûm edilen ve dokuz ay hapiste tutulduktan sonra çıkan İslâmî Hareket lideri Şeyh Raid Salah’a Kudüs’e girme ve sınır dışına çıkma yasağı getirilmişti. Bu yasak yeniden uzatıldı. Yeni kararlara göre İsrail için tehlike arz ettiği iddiasıyla Kudüs’e girmesi 11 Temmuz 2017, sınır dışına çıkması da 15 Temmuz 2017 tarihine kadar uzatıldı.
Doksan üç gün açlık grevine devam ettikten sonra özgürlüğüne kavuşan Filistinli gazeteci Muhammed El-Gig’i yeniden gözaltına alan işgalci siyonist rejim ona idarî hapis cezasını sürdürüyor. Bu, işgal rejiminin kabul ettiği anlaşmalara uymamasını göstermesi açısından son derece düşündürücü bir olay. İşte bundan dolayı Filistin direnişi yeni bir esir takası anlaşmasını kabul edebilmek için önceki takasta özgürleştirildikten sonra yeniden zindana atılan eski esirlerin pazarlık öncesi serbest bırakılmalarını şart koşuyor.
Yeni Akit