Yasin Aktay / Yeni Şafak
36 yaşındaki Hamas’tan Uyandırma Hizmeti
Bundan iki yıl önce aynı başlığı “34 Yaşındaki Hamas’tan Uyandırma Hizmeti” şeklinde atarak yazmış olduğum yazıyı, bugüne dair verdiği bazı işaretleri hatırlamak ve günümüzde olup bitenlere farklı bir ışık tutmak üzere yeniden okuyalım diyorum.
“Yaşadığımız dünyada eşkıyanın dünyaya hükümdar oluşunun adeta resmi tescili gibi görünen İsrail, gücün, teknolojinin, işgalin, zalim dünya düzeninin üstünlüğüne dair efsanelerin de kaynağı haline gelmiştir. İsrail yenilmezliği bir efsane olarak adalet, özgürlük ve haysiyet umutlarını tüketen bir gurur ve kibrin adı olarak dolaştıkça karşısına Filistin direnişi, özellikle Hamas’ın 34 yıla ulaşan direnişi efsane yıkıcı bir hikâye olarak çıkar.
İsrail yenilmezliği efsanesi Hamas direnişi karşısında tam bir gülünç komediye dönüşür, ama aynı zamanda işgalin, kibrin, gücün, istiğnanın burnunun sürtüldüğü, onlar açısından ayakların tekrar yere basmak zorunda kaldığı bir uyandırıcı etkiye dönüşüyor. Tabi mazlumlar için de bu hikâyede insana inancı yeniden diriltecek ibretler, insanın hiçbir şart altında umudunu kesmeden Allah’ın kendisine verdiği sonsuz imkanları keşfetmesi gerektiğine dair bir uyarı görür.
İsrail elbette İsrail’den ibaret değildir. Dünyanın egemen güçlerinin dünyayı keyiflerine göre dizayn ederken, biz ne istersek o olur kibriyle en olmayacak yere, en imkansız coğrafyaya diktikleri bir yapıdır.
İsrail’in Filistin topraklarındaki varlığı tarihe de bir meydan okumadır, coğrafyaya da, insanlığa da. Modern denilen değerlerin tamamına da bir istisna oluşturur. Modern dünyanın yücelttiği bir değer olarak laiklik, mesela, bütün varlığını ve gerekçesini Tevrat’taki bir vaade dayandıran İsrail işgaline verilen destekle tamamen boşa çıkar. Ama istisna egemen olmanın göstergesiyse, egemenlik iddiasının gücü de ilkesel istisna uygulamalarının aşırılık düzeyinden geçiyordur. İşgal, şehirlerin toplama kampına dönüştürülmesi, sistematik insan hakkı ihlalleri, katliamlar, Aydınlanmacı modern dünyanın sonlandırmayı vaat ettiği şeyler. Oysa bütün bunlar yine birer istisna olarak İsrail sözkonusu olduğunda görmezden gelinir.
Bu kibirli, kendi koyduğu, ilan ettiği kurallara bile istisna oluşturacak kadar egemenlik iddiasındaki İsrail’in gücü Hamas karşısında kendi sınırlarıyla acı acı karşılaşmaktadır.
Filistin Hamas hareketinin yola çıkışından bu yana 34 yıl geçmiş. Bu münasebetle İstanbul’da, Hamas’ın uzun yıllar başkanlığını yapmış, şimdi de Yurtdışındaki Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal bir tür 34 yılın muhasebesini ortaya koyduğu bir toplantı düzenledi.
Birçok ülkeden 50 kadar gazeteci, yazar, siyasetçinin katıldığı toplantıda Meşal Hamas’ın yola çıkarken ilan etmiş olduğu hedefleri açısından nereden nereye gelmiş olduğu ve şu anda hangi durumda olduğuna dair tarihsel bir perspektif de ortaya koyan çok net değerlendirmeler yaptı.
Kuşkusuz Hamas’ın ortaya çıktığı dönem İsrail’in dünyanın egemen güçlerinin desteğiyle işgalini pervasızca sürdürdüğü ve dünyanın mevcut düzeni içerisinde bu işgal karşısında artık hiçbir direniş görmediği bir dönemdi. Hamas’ın öncesinde de bir direniş vardı kuşkusuz ve Hamas bu direnişi takdir etmekten uzak değil. Ancak bu direniş alevinin sönmeye yüz tuttuğu ve İsrail yenilmezliği efsanesinin giderek bütün umutları kararttığı bir anda Hamas direnişe yepyeni bir ruh ve heyecan katarak bugünlere kadar hiç pes etmeden devam ettirdi.
Bu 34 yıl boyunca aslında İsrail’in gücünün karşı konulamaz ve yenilemez olduğuna dair defalarca değişik havalar oluştu. İsrail bölge ülkeleriyle farklı ittifak arayışlarıyla Filistin davasına İslam dünyasının veya başka ülkelerin desteğini kesmeye çalıştı.
Bunda başarılı olduğu zamanlar da oldu, ancak İsrail’in hiçbir zaman aradığı barış veya istikrar olmadı. Filistin yetkilileriyle sözümona birçok ülkenin arabuluculuğuyla yaptığı bütün görüşmelerin mürekkebi kurumadan yerleşim programlarına devam etti, fanatik Yahudilerin ihlallerini teşvik etti ve onların Kudüs’ü ilhak planlarını teşvik etmeye devam etti. İsrail işgale şartlanmış bir suç makinası olduğu için bütün ittifak arayışlarında son kertede talep ettiği şey suç ortaklığı oldu. Kendi işgal suçunu dokunduğu her ülkeye bulaştırmaktan başka bir şey yapmıyor İsrail. Ama bu suç ortaklığını bile kendileri açısından bir yerinden kazançlı gören ülkeler oldu. İsrail de bu hat üzerinden ilerledi hep.
Halid Meşal Hamas’ın direnişinin her seferinde İsrail’e sınırlarını gösterdiğini ve onu nasıl bir umutsuzluğa sevk ettiğini anlattı. İsrail en son Yüzyılın Anlaşması başlığı altında Arap ülkeleriyle yeni bir anlaşma zemini oluşturarak sürdürdüğü işgal ve ilhak planında önünden bütün engellerin kalktığını düşündüğü anda Hamas karşısında hiç beklemediği ağır bir yenilgiye uğradı. Artık sürpriz yapan İsrail gücü değil Hamas’ın gücü.
Teknolojik olarak, silah gücü ve uluslararası destek düzeyinde tartışmasız üstünlüğüne rağmen Hamas’ın ilerleyişini durduramadığı gibi bu yenilgi diplomatik düzeyde sağladığı bütün kazanımları da neredeyse boşa çıkardı.
Hamas’ın bu yıl içinde İsrail’e yaşattığı hezimet, bilakis İsrail dostluğu üzerinden prim yapmaya çalışan Arap ülkelerini de çok zor duruma düşürmüş oldu. İsrail’le normalleşmenin hiçbir getirisi olmayacak, suç ortaklığının utancını yüklenmekten başka bir anlama gelmeyecek bir adım olarak işlem görüyor tekrar.
Bugün İsrail’in temsil ettiği güce veya diplomatik konuma yatırım yapmak Batılı ülkeler açısından da eski cazibesine sahip değil. Bunu normalleşme yarışındaki İslam ülkelerinin anlamaktan uzak olmaları elbette üzücü ama Hamas’ın onları da uyandırma hizmeti yapmış olduğu söylenebilir. Uyanıp uyanmamaları elbette onlara kalmış.
Meşal bütün bu anlattıklarını hem Hamas’ın stratejileri açısından, risk ve fırsat değerlendirmeleri eşliğinde hem de güçlü bir tarih perspektifi açısından temellendiriyor. Bugün İsrail’in ne kadar güçlü olursa olsun, teknolojisi ve uluslararası dengelerdeki konumu ne olursa olsun onun gibi nice devletler oldu tarihte, yıkılmaz, yenilmez zannedilen nice devletler… Çok kısa bir süre içinde yıkılıp yerlerinde yeller esen devletler…”